Terzi Niyazi

Niyazi Abi, Terzi Niyazi diye tanınırdı. Gerçek adı Niyazi Tatlıcı idi. Ama onu tanıyanların yüzde doksanı onun bir soyadı olduğunu bile bilmezlerdi. Çünkü hiç düşünmemişlerdir. Onun adı Terzi Niyazi’ydi. Hadi biraz da ileri gidersek, ona Niyazi Usta diyebiliriz. O sadece terzi olarak usta değildi. Devrimci olarak da solcuların ustasıydı. 1960’larda Diyarbakır’da, Bilimsel Sosyalizmi Tarık Ziya Ekinci ile birlikte, en iyi bilen birkaç sosyalistten biriydi. Bir dönem Diyarbakır Belediye Başkanlığı da yapan Mehdi Zana, onun ilk başlarda kalfası, daha sonra ise ortağıydı. Mehdi Zana’nın sadece terzi olarak ustası değildi. Sol adına ne biliyor idiyse Niyazi Ustadan öğrenmişti. Zaten Mehdi Zana pek okumazdı. Dükkânda konuşulanlardan ne kaptıysa bilgisi o kadardı. Ama pratik bir zekâsı vardı. Anlatılanları hemen kaydederdi zihnine. Mehdi Zana’da başlarda TİP’Lİ ve sosyalistti. Daha sonra Kemal Burkay ekibine katıldı.

Diyarbakır’ın kalburüstü kişileri Terzi Niyazi’de takım elbiselerini diktirirlerdi. 1972’de yargılandığı davada yargıc’a şöyle dediği söylenir. “Şimdi tutuklu olmasaydım, muhtemelen siz de bende takım elbise diktirecektiniz”. En ünlü sözünü ise Sıkıyönetim Savcısına sorgusunda söylemiştir. Sıkıyönetim Askeri Savcısı, Niyazi Ustaya neden memleketi bölmeye çalıştıklarını sorunca bizim Niyazi Usta hemen cevabı yapıştırmış: “Sayın savcım memleket bir hıyar mıdır ki Terzi Niyazi onu ortadan ikiye bölsün.” Ufak tefek biriydi. Hazır cevap ve nüktedandı. Konuşmalarını halk deyimleri ve atasözleriyle süslerdi. Lafını sakınmaz, insana söyleyeceği lafı dolandırmadan, doğrudan ve yüzüne söylerdi. Babası Silvan’da sevilip sayılan din adamlarındandı. Kendisi de dini eğitim almıştı. Sosyalizmi anlatırken bu dini bilgilerinden yararlanırdı. Söylemeye gerek yok, Silvan’ın bütün şeyhleri ve ağaları Niyazi Ustaya diş bilerler, ama diş geçiremezlerdi.

Terzi Niyazi Usta ile ilgili yazılan birçok makale var. Bir de, Av. Ruşen Aslan’ın yazdığı bir kitap var. Bu yazılarda ve kitapta Niyazi Usta’nın birçok yönü anlatılmış, ama en önemlisi, Niyazi Usta’yı belirleyen yönü es geçilmiştir. Niyazi Usta’nın bir sosyalist olduğu, bilerek atlanmıştır. Öne çıkardıkları Kürtlerle ilgili bir iki fıkra dışında, dişe dokunur bir şey yazmamışlardır.

Ben de, benim tanıdığım Niyazi Usta’yı yazacağım; Sosyalist, örgütlü Niyazi Ustayı. Niyazi Ustanın terzi dükkânı, bir dernek gibiydi. Girenin çıkanın haddi hesabı yoktu. Her zaman Türkiye devriminin bir sorunu tartışılırdı terzi dükkânında. Bir yandan elindeki dikişi diker, ya da diktiği takım elbisenin provasını yaparken, diğer yandan tartışmaya hararetle katılırdı.

O dönemde Diyarbakır’da ve bölgede bir yandan KDP etrafında örgütlenmiş Kürt milliyetçileri, diğer yandan esas olarak TİP içinde örgütlenmiş sosyalistler vardı. DDKO kurulduğunda bu iki kesimin mücadelesi bu örgütte de devam etti. 1972 Sıkıyönetim yargılamalarında da, DDKO’nun sosyalist kanadı ayrı, Kürt milliyetçileri ayrı savunmalar yaptılar. Niyazi Usta sosyalist kanadın önde gelenlerindendi. Niyazi Usta Kürt sorunu dâhil, Türkiye’nin bütün sorunlarının sosyalizmle çözüleceğine inanırdı. Bölücülüğe ve ayrı örgütlenmeye karşıydı. Ayrı Kürt örgütlenmelerini hiçbir zaman benimsemedi. Onlarla dalga geçer, “Kürdistan kuracaklarmış, ulan siz daha kıçınızı yıkamayı beceremiyorsunuz, nasıl Kürdistan kuracaksınız?” Barzani hareketine de karşıydı. Barzani’nin ABD ile ilişkilerini hep eleştirdi. O nedenle KDP’liler Niyazi Ustayı hiç sevmezlerdi.

Niyazi Usta TİP içinde olmasına karşılık, MDD’ci arkadaşlarla da arası iyiydi. O herkesin Niyazi Ustasıydı. Ankara ve İstanbul’dan Diyarbakır’a gelen her gruptan kadro, mutlaka Niyazi Usta’nın dükkânına uğrardı. Niyazi Usta’nın dükkânında bir masa vardı. O masada, herkes kendi çıkardığı dergi veya gazeteyi getirir, satılması için bırakırdı. Her yayının başında bir kumbara bulunurdu. Yayını alan parasını kumbaraya atardı. Yayının sahibi geldiğinde kumbarayı açar parasını alır ve yeni sayı dergi veya gazetesini koyardı. Hatırladığım kadarıyla O zamanlar asistan olan Cüneyt Akalın arkadaş bölgeye gelir giderdi. Beraberinde Proleter Devrimci Aydınlık, İŞÇİ-Köylü gazetesi ile PDA yayınlarının broşürlerini getirirdi. Bir defasında 1970 yılıydı sanırım Diyarbakır DDKO’da Cüneyt Akalın ve Ömer Madra ile birlikte görüşmüştük.

12 Mart’ta gözaltına alındığında, evinde bol miktarda kitap, dergi ve gazeteler çıkmıştı. O zaman ki adıyla yasaklanmış sol yayın bulunmuştu. Bu yasaklanmış sol yayınlar içinde Aydınlık dergileri ile İşçi-Köylü gazetesi de vardı. Aydınlık hareketini takip ederdi. Silvan’dan hemşeri olurduk. 12 Mart ta çok fazla yatmadı. Biz de, Diyarbakır askeri cezaevinde altı ay kadar yattıktan sonra bizi ana dava ile birleştirdikleri için Ankara Mamak Askeri Cezaevine getirdiler. 1974 Affıyla çıkınca sık sık görüşürdük. Onun terzihanesi Ar Pasajının giriş katında idi. Bizim de 1. Katta bir kitabevimiz vardı. Beni her gördüğünde: “Ne haber Bayram Zedung” derdi.

Diyarbakır’da o zaman Tıp Fakültesi vardı. Fakültede Dev-Genç’liler çoğunluktaydı. Dev-Genç’liler MDDC idiler. Niyazi Usta TİP’li olduğu için MDD’cileri çatapatçı olarak nitelendiriyordu. 12 Mart gelince tabi herkesi içeri attılar. Fakülteden de birçok genç tutuklananlar arasındaydı. Cengiz isminde, Dev-Genç başkanı vardı. Arkadaşlar ona Cango derlerdi. Diyarbakır Sıkıyönetim cezaevinde, hepimiz tek bir koğuşta kalıyorduk. Bizim Cango’da uykuya düşkündü. Bir gün Cango yine sabah kalkamamış, yatıyordu. Bir baktık Niyazi Usta Cango’yu tekmeleyerek uyandırmaya çalışıyor bir yandan da “Buraya yatmaya mı geldin? Hani devrim yapıyordunuz? Dışarda her gün devrim yapacağız diye caka satıp duruyordun. Kalk bakalım, burası yatma yerimi?” diyerek takılmaya çalışıyordu. Bütün koğuş onların bu sık sık tekrarlanan takılmalarını kahkahalarla izliyordu. Kimse Niyazi Ustaya kızamazdı. O herkesin abisiydi.

Maceracı eylemlerin sonucu 12 Mart’ın geldiğini düşünüyordu. Bir yandan Kürtçülere kızıyor, diğer yandan maceracı gruplara kızıyordu. TİP’in bu iki grup yüzünden kapatıldığını düşünüyordu. Yasallığa ve partiye büyük önem verirdi. 1974 sonrasında da TİP’ten kopmadı. 1977’yılında hayata gözlerini yumduğunda sosyalist ve TİP’liydi.