‘Tevhid-i Vesayet’ Kanunu-(TAMAMI)

Son on yıldır, Amerika’da ne zaman Türkiye’ye ilişkin önemli bir rapor yayımlansa, raporun izdüşümü siyasi yaşamımıza hemen yansıyor. Kılçdaroğlu’nun “Başkanlığıma mal olacaksa olsun” dediği, Atalay’ın ardındaki desteği % 75 olarak açıkladığı yeni “Kürt açılımı” hamlesi de, ABD’de Council on Foreign Relations (CFR - Dış İlişkiler Konseyi) tarafından Mayıs ayında yayımlanan “U.S.-Turkey Relations: A New Partnership” (ABD-Türkiye İlişkileri: Yeni Bir Ortaklık) başlıklı raporun konuya ilişkin “tavsiyelerinin” doğrudan uygulamaya konmasından başka bir şey değildir. Anlaşılan, iktidar ve ana muhalefet, “vesayetlere karşı savaş”ta bir “Tevhid-i Vesayet” Kanunu çıkarıp, bütün vesayeti ABD nezdinde birleştirmişler.

Henüz yapılamamış olan, yapılmış olandan daha önemli

Raporun temel amacı, ABD’nin “Türkiye Projesi”nde yer alıp da henüz atılmamış olan adımların bir an önce atılmasını sağlamaktır. Projenin uygulanmasında 2002 öncesinde ABD açısından hayal bile edilmesi zor başarıların elde edilmiş olması, ABD içinde AKP yönetimine kuşkuyla bakan çevrelerin çekincelerini gidermeye yönelik bir çerçevede sunulmaktadır. Raporda henüz yapılamamış olana yüklenen ağırlık, gerçekleştirilmiş olanla övünmenin önüne geçmektedir. Türkiye’nin dönüşüm sürecindeki üç önemli eksiklik, yeni anayasanın çıkartılmasındaki yavaşlık, “Kürt açılımı”nın küçük bazı başlangıç adımlarının ötesine geçememiş olması ve ekonomide kaydedilen başarıların sürdürülebilirliğinin tehlikeye girmesi olarak belirlenmektedir.

ABD projesinin iki yumuşak karnı

Yeni anayasa konusunda gereksiz biçimde yavaş davranılmış olmasının yanı sıra, hedefin gereksiz biçimde genişletilerek azımsanmayacak sayıda gazeteci ve hükümet muhalifinin tutuklanmasının yarattığı “görüntü kirliliği” de ABD’yi rahatsız etmektedir. Çünkü bu durumun yol açtığı hoşnutsuzluğun, “yeni anayasa”, “Kürt açılımı” ve ülkemizdeki Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’na Ön Asya’da biçilen rol konularında ilerlemeyi engelleyen bir yumuşak karın oluşturmasından çekinilmektedir.

Raporda, Türkiye’de son on yıldır tüketim genişlemesinin tetiklediği ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmadığına dikkat çekilmektedir. Bu uyarı, iki açıdan önem taşımaktadır. Birincisi, büyümenin sürdürülememesi, ekonomik krizin etkilerinin çok daha ağır ve çıplak biçimde halkın sırtına binmesine yol açarak, ABD’nin Türkiye Projesi’nin uygulanmasını tehlikeye sokacaktır. İkincisi, burada Türkiye’yi G-20’ye taşıyan büyüme başarısının ülkenin iç dinamiklerinin sürdürülebilir bir sonucu olarak ortaya çıkmadığı, dolayısıyla bu başarıyı kendine vehmetmemesi yönünde AKP yönetimine yönelik bir uyarı da söz konusudur. Bu çözümleme, aynı zamanda mevcut durumun krize yol açmadan sürdürülebilmesinin Batı’nın elindeki imkanlarla sıcak para yönlendirmesine bağlı olduğu biçiminde örtük bir tehdit içermektedir.

Eldeki bütün olanaklar hemen kullanılmalıdır

Özetle zaman dardır ve eli çabuk tutmak gerekir. Yeni anayasadan beklenen esas unsur, Türk milleti kavramının hukuk dışına sürülüp “Kürt kimliği”nin anayasaya sokulması olduğuna göre, artık daha fazla zaman kaybetmeden, “Kürt açılımına” devam edilmelidir. Rapora göre, 2008’de başlatılan açılım girişiminde dağ fare doğurmuştur. Ama Dersim konusunun gündeme taşınmasıyla Tayyip Erdoğan’ın devlet adına özür dilemesi, bu açılımı yeniden alevlendirecek bir tetikleyici unsur olarak kullanılabilir ve kullanılmalıdır. Raporda bu adımların bir an önce atılması gereğine yapılan vurgu, aynı zamanda ABD’nin Kuzey Irak’taki Kukla Devlet’in resmen ilanına ilişkin takvimiyle de yakından bağlantılıdır.

Türkiye hakkında denetçi raporu

CFR’nin bu raporu, Türkiye hakkında verilmiş bir tür denetçi raporudur. İşte Dersim konusunun gündeme taşınmasına aracılık eden Kılıçdaroğlu’nun, “Oslo Anayasası” konusunda Tayyip Erdoğan’a uzattığı elin arkasında bu rapor vardır. Beşir Atalay’ın CNN Türk televizyonuna yaptığı açıklama da, eleştiri konusu yapılan hususlarda gereğinin yerine getirileceğine ilişkin denetçi raporuna verilen yanıtı oluşturmaktadır.

Türkiye son on yıl içinde “daha Avrupalı, daha Müslüman, daha demokratik, daha modern” hale gelmiştir, ama bu yetmez diyen bu raporun tanıtımını önümüzdeki yazılarda da sürdüreceğiz.