Timokrasi

Timokrasi sözcüğü bir siyasal yönetim biçimini anlatır. Ünlü filozof Platon (Eflatun) Devlet adlı yapıtında diğer yönetim biçimleri ile birlikte bu yönetim biçiminden söz eder. Timokrasi Platon’a göre yöneticilerin güç, şan, şöhret, şeref elde etmek, askeri zaferler kazanmak gibi dünyevi arzularının mantıklarının ve halkın çıkarlarının önüne geçtiği ve geçirildiği durumlarda ortaya çıkan yönetim anlayışını ifade eder. Platon en iyi yönetim biçimi olarak, aklın öne alındığı aristokrasiyi kabul eder. Ona göre timokrasi, demokrasi, tiranlık, oligarşi aristokrasinin sağlıksız türevleridir. Timokrasi diğerlerine göre en “ehven-i şer”dir der Platon. Timokrasi eski Yunan’da siyasi hakların vatandaşların servet oranlarına göre verildiği yönetim biçimi olarak da anılır.

Platon’un haklılık payı var

İ.Ö. 400’lü yıllarda yaşamış olan Platon’un demokrasiyi dışlayan ve timokrasiyi en ehven-i şer yönetim biçimi olarak tanımladığı yıllarda haklılık payı olabilir. Günümüzde halkın halk tarafından halk için yönetildiği demokrasi kavramı Platon’dan yıllar sonra en iyi yönetim biçimi olarak kabul edilmektedir ama günümüz siyasilerinin, özellikle gelişmekte olan demokrasilerin Platon’un tanımına benzerlik göstermesi ve bu tanıma uygun davranışlar sergilemeleri ilginçtir.

Şanın, şöhretin, zenginleşmenin aracı olarak kullanılmaya başlanan siyaset anlayışı ne kadar halka yakın, ne kadar halka uzak diye sorgulamak gerekir. Bu açıdan ele alındığında ülkemizde uygulanan yönetim biçiminin adı her ne kadar demokrasi ise de uygulamada bu yönetimin şan, şöhret zenginleşme hırsının halkın çıkarları önüne çıkarıldığı açık olarak ortaya çıkmaktadır. Böyle olmasa AKP’nin genel başkanı askeri zafer kazanmak ve Ortadoğu’nun yeni Nasır’ı olmak umudu ve hırsı ile Suriye’nin iç işlerine müdahale eder miydi? BOP başkan yardımcılığına soyunur muydu? Yazılı ve görsel basın üzerinde diktatörce bir yaklaşım ile baskı yaratıp sürekli kendisinin öne çıkarılmasını ister miydi? Gösteriş düşkünü olmasa ve halkından korkmasa onlarca araba ve yüzlerce koruma ordusu ile caddelerden geçerek, şan şöhret tutkusu ile, halkı kendisinin şatafatını seyretmek zorunda bırakır mıydı?

AKP timokrasi ile özdeşleşmiştir

Bugün ülkemiz demokrasi görünümlü timokratik yönetim anlayışı ile yönetilmektedir. Bu yönetim biçiminde halkın yeri nerededir? AKP’nin timokrasi anlayışı toplumda adalet duygusunu ve yargıya güveni yok etmiştir. Geçimini emeği ile sağlayanlar bir kör karanlık içinde bırakılmaktadır. İşsizlik alabildiğine çoğalmakta, çalışanlar sefalet ücretleri ile taşeronlara çalışmaya zorlanmakta, milyonlarca insan kayıt dışında kölelik koşullarında çalıştırılmakta, kayıt altındakilerin sendikalaşması önlenmekte, sendikaların siyasi iktidara biat eden kuruluşlar olmasına gayret edilmektedir. Halkın satın alma gücü her gün erimekte, dış açık giderek büyümekte, ekonominin ve toplumun geleceği kimseye güven vermemektedir. Kendi şan ve şöhretlerinin, zenginleşmelerinin devamını sağlamak, başka bir deyişle timokratik yönetim anlayışının devam etmesi için 30 Mart seçimlerinde bu yöneticilerin seçim sonuçlarının yükleneceği bilgisayar sistemi ile oynayacağı ve kazanmadıkları oyları kazanmış gibi gösterecekleri söylenti ve kuşkuları dillendirilmektedir.

Halkımız kendisinden bu kadar kopuk, halkın çıkarlarına değil mutlu bir azınlığa, siyaseti soygun kapısı olarak algılayan yandaşlara ve siyasilerin aile bireylerine hizmet eden bu yönetim biçimini hak etmemektedir.

Bu halkın çıkarları Platon’un en ehven-i şer olarak kabul ettiği timokratik yönetim biçimi ile değil demokratik yönetim anlayışı ile sağlanabilir. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti kocaman bir açık eli gösteren afişleri ile öne çıkmış ve o günün yönetimine “artık yeter” demişti. Sanırım 30 Mart’ta ve sonrasındaki seçimlerde halkımız ve onun örgütleri, muhalefet partileri aynı afişi kullanıp, halkın kocaman elini miting meydanlarına taşımalı ve AKP yönetimine “artık yeter” demelidir.