TiSA... Kamu hizmeti yok ticaret var

Başlıktaki kısaltma İngilizce The Trade in Service Agreement sözünün kısaltması. Türkçesiyle Hizmet Ticareti Anlaşması. Daha açık söyleyişle, asıl olarak devlet tarafından yürütülen kamu hizmetlerinin ticaret konusu yapılması.

Kamu hizmeti, kar amacı güdülmeden ve toplum yararı neyi gerektiriyorsa o ölçüye göre yaratılan, gerektiğinde halka bedava sunulan işleri anlatır.

Ticaret ise kar amacına odaklanmış, elbette belli bir fiyata alınıp satılan iş demek. TiSA, işte bu kamu hizmetlerini ticaret malına çevirme anlaşması. Bizim otuz yıldan beri bildiğimiz “özelleştirme”nin tüm kamu hizmetlerine yayılması.

Ama bu kadarla sınırlı değil. TiSA ülkeler arasında yapılan bir anlaşma. Buradan da belli ki, amacı ulusal kamu hizmetini ülke içindeki özel sektörün ticari işi haline getirmekten ibaret değil. Özelleştirme, aynı zamanda hem kamu hizmetlerinin hem de yerli özel sektörün yürüttüğü ticari hizmetlerin “yabancılaştırma”ya açılması anlamına geliyor. Herşey bir avuç dünya tekeline!

***

TiSA bizi niye ilgilendiriyor derseniz, bu anlaşma bizi yalnızca dünya meseleleri nedeniyle değil, Türkiye’nin de bu işin içinde olması nedeniyle çok yakından ilgilendiriyor.

Anlaşmanın önderi ABD. İçinde Avrupa Birliği de var. Elbette ikisi baskın. Bu ikisinden başka 22 ülke daha var, onlardan biri de Türkiye. Görüşmelere dönüşümlü olarak üç ülke başkanlık ediyor: ABD, AB ve Avustralya.

Türk kamuoyunun anlaşmadan pek haberi yok. Aslında öbür ülke halklarının durumu da bizdeki gibi. Çünkü anlaşma çalışmaları gizli yürütülüyor. Katılanların görüşmeler hakkında, bilgi ve belge paylaşmaları yasaklanmış durumda. İsviçre’nin Cenevre kentinde 24 resmi devlet, korsanlar gibi toplanıyor ve gayrı-resmi olsa gerek, gizli gizli görüşüyorlar.

***

TiSA görüşmelerine Mart 2013’te başlanmış, ilk çerçeve Eylül 2013’te imzalanmış. Bugüne dek tam 19 toplantı (anlaşmacıların deyişiyle ‘round’, ‘müzakere’) yapmışlar.

Dünya kamuoyu bu anlaşmadan wikileaks tarafından sızdırılan belgelerden haberdar olmuş bulunuyor. Anlı-şanlı devletlerin büyük şirketlerle beraberce oturdukları bu masalar ortaya çıkınca, korsanlar çaresiz kalıp böyle bir işe girişmiş olduklarını itiraf ettiler.

O zaman AB temsilcileri “biz demokratız, şeffaflığı severiz, görüşmeleri açıklayamayız ama, kendi pozisyonumuz hakkında kamuoyuna bilgi vereceğiz” diyerek, bu acayip gizliliğin gerçek olduğunu da belgelemiş oldular. AB, bu görüşmelerde kendi tutumu hakkında bilgi veriyor; ama bu işe Türkiye adına girmiş olanlardan tık yok!

***

TiSA, küreselleşme politikası sahiplerinin inadını temsil ediyor.

1995 yılında ortaya çıkardıkları GATS (Hizmet Ticareti İçin Genel Anlaşma) adlı anlaşma görüşmeleri, 10 yıl içinde çökmüştü. O zaman bu görüşmelere 150 civarında ülke katılıyordu. 2008 yılında dondular.

Görüşmeler ve anlaşma ilkeleri aynı GATS gibi. Tek fark, 150 değil de 24 ülke arasında götürülmesi. Hesabın özünde, bu iş “birbirine benzer olan” az sayıda ülke arasında kotarılırsa, ortaya koyulacak kuralların diğer devletlerin boynuna geçirilmesinin daha kolay olacağı fikri var.

***

TiSA’ya taraf olan ülkeler ile dışarıda bırakılanlara bakılınca ise, manzara iyice ilginç oluyor. Taraflar arasında örneğin Meksika var, bugünlerde Amerikan darbesiyle başı dertte olan Brezilya yok. İsrail, Türkiye, İsveç var, Rusya yok. Pakistan var, Hindistan yok. Japonya, Güney Kore, Hong Kong var, Çin yok. Kısaca BRIC Ülkeleri olarak bilinen, dünyanın 21. yüzyılına damga vuracak güçleri olarak görülen ülkeler yok.

Öyle anlaşılıyor ki, AB-D “Biz hizmetleri ticarileştirme işini hele bir kotaralım, kurallarımızı sonra diğer ülkelere dayatırız” hesabını, öncelikle bu ağır güç merkezlerine karşı yapmış bulunuyor. Buna göre TiSA denen sistem yalnızca neo-liberalizmin iktisadi küreselcilik hesabı değil, aynı zamanda jeopolitik hesaplar içeriyor.

***

TiSA korsanlığında Türkiye neden var? Halktan gizlenmesi neden kabul edildi? Bu korsan masada bizi kim temsil ediyor? Şimdiye kadar neler görüşüldü; bizim adımıza ne sözler verildi?

Ülkemizi yönetenlerden açıklama bekliyoruz.