Torbadan bu kez ‘külliye’ çıktı...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün yine Türkiye Cumhuriyeti’nin temel bir taşıyla oynadı.
“Osmanlıca kampanyası”na katkıda bulunur gibi yapıp bodoslama laikliği hedef aldı!
Beyefendi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin Esenboğa Kampüsü ve Sağlık Temel Bilimleri Binası açılış töreninde, “Benim aklıma geldi; kampüs yerine ‘Külliye’ desek daha güzel olur” dedi.
İyi de güzelim “yerleşke” sözcüğünün köküne kıran mı girdi ki dilimizi 150-200 yıl geriye götürmeye çalışıyor?
Hayır; her zamanki gibi asıl hedefi, laiklik...
Anlatayım:
***
Külliye sözcüğü Arapça’dan geliyor...
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “Bir caminin çevresinde, cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane vb. yapıların bütünü” anlamında kullanılıyor...
Yani; merkezde cami ve dini yapılar var!
Fransızca “kampüs” ya da Türkçe “Yerleşke” sözcüklerinde ise bunlar yok...
Hem de hiç yok!
İkisi de yine aynı sözlüğe göre, “Bir üniversitenin genellikle kent dışında derslik, öğrenci yurdu gibi her türlü yapı ve etkinlik alanlarıyla toplu bir biçimde bulunduğu yer” anlamında kullanılıyor.
Özetle, külliyelerin odağında “din”, yerleşkelerin odağında ise “bilim” var!
***
Anlayacağınız Erdoğan yine “cinlik” yapıyor...
“Üniversiteleri tamamen dini yapılara dönüştürelim ve camilere bağlayalım” diyemediği için; bunun kestirmesini söylüyor!
Külliyeler, şeriatla yönetilen devletlerdeki dini eğitim kurumlarının genel adıdır...
Laik bir ülkede eğitim politikaları; dinden bağımsız belirlendiği, üniversiteler de bilim insanları tarafından “özerk” bir şekilde yönetildiği için “yerleşke”ye “külliye” denilmesini önermek, “laikliğe karşı olmak” anlamına gelir...
***
Sözü uzatmayayım:
Laik, sosyal, demokrat bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, dün yine “anayasal” bir suç işledi!
Dokunabilir misiniz?
Yargılayabilir misiniz?
Hesap sorabilir misiniz?
Hayır...
Neden?
Çünkü o, “vatana ihanet suçlaması” dışında hiçbir suç nedeniyle yargıç önüne çıkarılamaz, hesap sorulamaz, dokunulamaz!
***
Teşbihte hata olmaz; bunun adına “Abazaya kız emanet etmek” denir...
Varın başımıza gelecekleri... Siz düşünün!
HUBER! (68)
Son günlerde özellikle internetteki AKP’li okurlarımın sayısı arttı.
Teşriflerinin nedeni, küfretmek, hakaret etmek...
Kızdıkları konu ise...
Huber!
Biri dün açıkça yazmış:
“Adam Cumhurbaşkanlığı yapmış... Bu ülkeye o kadar hizmet etmiş... Bırak metruk bir binayı (Huber’i kast ediyor salak), gelip senin evini işgal etse, ‘Buyur’ demek zorundasın. Bunun aksine nankörlük denir! Senin 67 gündür yaptığın da bu...”
Dedim ya, salak!
Ve biz bu salaklara, alçaklara, üçkâğıtçılara, hırsızlara rağmen aklı, onuru, doğruluğu, dürüstlüğü, adaleti savunmak durumundayız...
İşimiz zor, dostlar...
Gerçekten çok zor!
GÜNÜN SORUSU
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Uşan, dün üniversitelerini ziyaret eden Recep Tayyip Erdoğan’ın elini öpmek istemiş ancak Erdoğan buna izin vermemiş... Sorum Dekan Bey’e:
Öğrencilerinizden biri çıkıp, “Hocam bugün elini öpmeye çalıştığınız birini, günün birinde yargılama durumunda olursanız, sizin adaletinize nasıl güveneceğiz?” diye sorarsa... Yanıtınız ne olur?
İSLAM’IN GERÇEK DÜŞMANLARI!
Dinci terör dün de Paris’te yayınlanan ve Hz. Muhammed’in karikatürünü yaptıktan sonra büyük tepki çeken Charlie Hebdo Dergisi’ni hedef aldı.
Derginin yönetim binasına giren üç kişi, tekbir getirerek kalaşnikof ile çalışanların üzerine ateş açtı.
Saldırıda ikisi polis 12 kişi öldü.
Saldırganların, “Peygamberin intikamını alıyoruz” diye bağırdıkları iddia edildi.
***
İyi de hani dinimizde kin tutmak haramdı?
Hani iyi bir Müslüman “hoşgörülü” olmalıydı?
Eline her silahı alan, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Türkiye’de, ABD’de, Fransa’da sözüm ona Allah adına kan dökerken Müslümanlığın bir hoşgörü dini olduğuna insanları nasıl inandıracağız?
Bu saldırılar, İslam’a yapılan en büyük kötülük değil mi?
***
Dini bahane ederek günaha giren, kan döken, vahşet yaratan katiller:
Sizin Müslümanlığa verdiğiniz zararı, hiçbir Hıristiyan, Musevi, Budist, ateist ya da deist veremedi!
Bırakın başkalarını dinsizlikle, gavurlukla suçlamayı da kendinize bakın:
Allah’tan zerrece korkunuz olsaydı; bugün yaptıklarınızı yapabilir miydiniz?
GÜNÜN İSYANI
İsyanım, yükünü taşıdıkları ya da en azından oy verdikleri partinin hırsızlıklarını ve yolsuzluklarını görmezden geldikleri gibi, şimdi de dosyaların kapatılmasına seyirci kalan AKP tabanına:
Sessiz kalarak hırsızların günahına ortak olduğunuzun farkında mısınız?