Traktörü özgürleştireceğiz Binip Meclis'e gideceğiz

Ankara Genel Merkez'de Vatan Partisi'nin toplantı salonunun duvarına Üretim Kurultayı yapılan yerlerin haritasını asmışlar. Türkiye yemyeşil olmuş. Renklerin bir dili vardır. Belli ki yeşili özel olarak seçmişler. Bir çoğuna katıldım. Türkiye üretecek. O yollar açılıyor. Artık köylerdeki engeller nasıl kaldırılacak. O konuşuluyor.

Yine böyle bir dönemde 1930'un sonu, '31'in başında Atatürk de yurt gezisine çıkar, köy köy kent kent üreticiyle buluşur. Yanında Meclis'in yazıcıları da vardır. Hükümete raporlar gider. Biliyor musunuz ki bir çok, bazıları hâlâ geçerli olan yasa bu tarihlidir. Türkiye'nin ekonomik yönelimiyle ilgili önemli kararlar aldığı bir dönem. Dünya ekonomilerinin çıkmaza girdiği, çöküşlerin yaşandığı, çarelerin arandığı bir dönem.

Türkiye krizi fırsata çevirebilme birikimine ve olanaklarına sahip.

Yine yapacak.

Türkiye sanayicisi de çiftçisi de biz sadaka istemiyoruz diyorlar, önümüzü açın, üretelim.

Gün o gün.

En son Ankara'nın ilçesi Güdül'deydik.

Emekli kenti diyorlar. Kimi temelli burada yaşıyor, kimi yazları geliyor. 10 bin nüfus. Sessiz mi sessiz...

VATANDAŞIMIZ ANKARA KEÇİSİ

Eskiden 50 leblebici dükkanı varmış. Şimdi bilin bakalım kaç tane kalmış. Bir! Sesi nasıl çıksın.

Burası ünlü Ankara keçisinin vatanı.

Ankara keçisi de bizim vatandaşımız. Adıyla anılan bir ünü var.

Angora kazağınız oldu mu? Ya da şöyle mi sormalıyım. En son ne zaman yün kazak aldınız? Ben hatırlamıyorum bile. Angoranın yanına yaklaşmak zaten mümkün değil. Dünya markalarının en pahalılarından. Kaşmir gibi... O da rastlantı değil. Hindistan, Pakistan, Afganistan taraflarında sorunlu bir bölgenin adından geliyor.

Atatürk zamanında çok özel önem veriliyor bu dünya önemlisi “vatandaşımıza”.. Ne yazık ki keçiden de, Ankara keçisinden de vazeçirdiler.

Vatan Partisi Genel Başkanı Sakarya Muharebesi'nin yıldönümü için yapılan törene çağrılı olmasına karşın, söz verdiği için buradan selam göndermeyi tercih etmiş.

ÜRETİME SELAMI KESERSEN OLACAĞI BU

30'larda dünya alt üst olurken, nasıl denk bütçe yaptık?

İşte böyle yaptık. Üretimi selamlayarak.

Şimdi ağır dış borcumuz var. 450 milyar dolar.

Nasıl yaptık?

İşte böyle. Selamı kestik.

1980'de öyle bir program geldi ki filler çarşımıza girdi. Dünyanın aç büyük sermayesi gümrük kapıları ardına kadar açıldı. Sanayicimizi de hayvancımızı da koruyamadık.

Dünyanın en güzel pamuklarını üreten Türkiye'nin limanlarına Amerikan pamukları girdi.

Artık canımız yanıyor.

Artık böyle gitmez diyor bütün üreticiler.

Çünkü Türkiye üretemiyor.

Büyük bir kararın eşiğindeyiz.

Türk milleti büyük bir millettir.

Vatan Partisi lideri soruyor:

“Var mı böyle bir millet?”

-Yok! Yok!

Diye bağırıyor Güdül'ün o sessiz çarşısında millet. Kalabalık mı kalabalık!

Sesler yüksek mi yüksek. Güdül çarşısı şenlikli.

Elsever insanımıza güveneceğiz.

Üretme kararı verecek. Hububattan gümrüğü kaldırdı hükümetimiz. Bizim üreticimiz borca batıyor. “Bu sistem bitti” dediler Polatlı'nın Sarıoba köylüleri.

“Bu sistem bitti” dediler Eskişehir'in Alpu ilçesinin Bozan köylüleri.

“Bu sistem bitti” dediler Mardin'in Kızıltepe çiftçileri...

O duvardaki yemyeşil haritadaki illerimizi sayayım mı bir bir...

Doğu Batı kucaklaşıyor.

Yeni sistem getireceğiz.

Üretici baş tacı.

Çıkış yolu burada.

Üretecek.

Zenginleşecek.

Sorunlarını çözecek.

KARARLAR NEREDEN ALINIYOR

Kararlar nereden alınıyor? Ankara'dan.

Üretici siyasete girecek. Hükümet olacak. Doğru kararları alacak.

Toprağa su verecek; verecek ki yeşersin, bağrında başaklar boy versin. Hayvana su verecek ki sütü bol, peyniri lezzetli olsun. Sular, kaynaklar boş boş İstanbul'un kanallarına akmayacak! Sonuncusu üretimin önünü açmıyor; o zaman yanlış! Oylamada eller o karar için kalkmayacak!

Yağan yağmuru üreticinin hizmetine sokabilmek için siyaset gerekli.

Yaşlı bir amcamız, doların fiyatının artışını, ardından da “NATO'dan çıkalım, AB'ye girmeyelim' dedin. En çok AB'ye satıyoruz. Ne kadar doğru...” diye soruyor.

Hey gidi aslan vatandaşım. Güdül'de kendini dış ticaretten de sorumlu görüyor.

Bu millet baş göz üzerine.

NATO, PKK'ya silah veriyor.15-16 Temmuz'da gördük. Azerbaycan'da da... Akdeniz'de bizim gemimize çıktı eller yukarı dedi. İçimizde darbe yapıp duruyor. Demek ki NATO'dan kurtulacağız.

Bir başka çiftçimiz biraz da keyifle soruyor...

“Ermenistan'a, Fransa'ya ders verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Nasıl ikna ettiniz bir anlatsanıza...”

Genel Başkan, “Üç kere sırtlarını nasıl yere yapıştırdığını”, Rauf Denktaş'ımızı da saygıyla anarak gülümseyerek anlattı.

Ohh ya...

İşte biz buyuz!

DIŞ POLİTİKADA ÜRETİCİ SÖZ SAHİBİ

Üretmek yetmiyor.

Başımız dik olacak.

Yollarımız güvenli olacak. Vergimiz adaletli; elektriğimiz, mazotumuz, bankamız destekli olacak. Tamam ama...

Dış politikada kararlar alınırken de üreticiler orada olacak.

Dostumuzu bileceğiz. Düşmanımızı da.

PKK'yı bitirirken Anayasa Mahkemesinin önünde de, komşularımızla da bir olacağız.

Oralardan gelen misafirlerimize diyeceğiz ki, hadi artık rahat rahat memleketinize, çarşınıza, tarlanıza dönebilirsiniz.

Sınır topraklarımız silahla susmasın, üretimle coşsun. Çaycımıza, çorbacımıza büyük büyük paylar düşsün. Ben bir kentimize gittiğimde kuyumculardan sorarım ekonominin durumunu. İşler nasıl? Düğün dernek zamanıysa hele... Tarım bölgelerinde bellidir. Yaz sonu, hasat zamanı...

Sarıoba'da Vatan Partisi'nin temsilcisi olan bir köylümüze sormuşlar, ne yapacaksın diye. O da demiş ki “işsize iş, eşsize eş bulacağız!”

Kapmış Vatan Partisi'nin programını.

Şaka yapıyorum sanmayın. Çok ciddi. Öylesine dert yanıyorlar ki bu konuda. Kolay mı evlenmek. Hasadı bol olsun ki... evlenip barklanabilsin...

...

Neler neler... anlat anlat bitmiyor. Üreticiler ellerini uzatsalar tutacakları bu hayallerle yerlerinde duramıyor. Ne ki Ankara! İki adım!

SİYASETİ ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ

Türkiye'nin dış politikasını da özgürleştireceğiz, üretimini de bekârlarını da, yöneticilerimizi de...

Yöneticilerimiz de bizden olacak; hemen yanıbaşımızda, nefesimizin kokusundan açlığımızı bilecek ya da affedersiniz geğirtisinden fazla tıkındığını anlayacak kadar yakınımızda olacaklar. Aynı uçağın merdivenlerinde karşılaşacağız, hâl hatır soracağız.

Tıpkı bir hırka, bir lokma, bir ibrik sahibi Hazreti Muhammed gibi olacak yöneticilerimiz.

Tıpkı canından başka verecek bir mülkiyeti olmayan, onu da gönülden vermeye hazır olan Atatürk gibi...

Bir çiftçimiz diyor ki seçimler sırasında mitingte benim traktörümün römorkunun üzerine kürsüyü kurmuştunuz...

Peki, nerede şimdi o traktör?

Borcu yüzünden hacizle çoktan uçmuş gitmiş elinden.

Şimdi işte o traktörü de özgürleştireceğiz, römorkuna doluşacağız Ankara'ya Meclis'e sorunları çözmeye gideceğiz.

Var mıyız?

Varııız!!

AB-ABD-NATO İLİŞKİLERİ TARTIŞILIYOR

Afganistan küçük ve yoksul bir ülke ama tıpkı 1920'lerde Atatürk'ün söylediği gibi dengeleri değiştireceği anlaşılıyor. Bunun ekonomiye yansıması olur mu? Olabilir. Dünya piyasalarında bir “balon patlamasından” söz edilir oldu. Zaten birikmiş sorunlar vardı. Küresel salgın örtüyü kaldırdı.

Bir de Afganistan yenilgisi üzerine gelince sarsıntıların yaşanılması kaçınılmaz.

Asya çağının yolu temizlenecek.

Avrupa Birliği ülkeleri 15 Eylül'de yaptıkları toplantıda Afganistan'da yaşananlardan sonra “özgürce hareket yeteneklerini”, “kendi güvenliklerini” ve “NATO içindeki rahatsız edici sorunları” tartışmak zorunda olduklarını konuştular.

Avrupa'nın ABD'ye karşı adım atması zamanının geldiği, ABD donanımına bağımlılıktan kurtulmak gerektiği vurgulandı.

Savunma özerkliği konusunda uzun zamandır çağrıda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron önümüzdeki dönem başkan olacak. Von der Leyen, Macron dönem başkanlığını devraldığında Avrupa savunması konulu bir zirve düzenleyeceklerini söyledi.

PHİLİP MORRİS ARTIK ASTIM İLACI DA SATACAK

Sigara üreticisi Philip Morris, astım ilacı üreticisi Vectura'yı satın alıyormuş.

Bir yandan sigara içirip sağlığımızı bozuyor, öte yandan bu işte çok para var deyip bir de üstüne ilacı satacak.

Bir taşla iki kâr birden.

Bunu sosyal medyada yazıp eleştirice altına bir dizi ek geldi.

-Benim içtiğim sigarayı RJ Reynolds üretiyormuş. Onlar da “stent” üretimine girişsin. üçer üçer taktırıyoruz. Hiçbir sigara üreticisi, sigara içmiyor. Biz bırakmak üzere içiyoruz. (Av.Faik @SokaktakiAdamBu)

Faik abimizi sevenlerden uyarı var:

-Abi içmeyin, yemin ederim sandığınızdan daha kötü birşey.

-Hâlâ mı içiyorsunuz.

Tek kabahatli sigara değil kuşkusuz:

-Nestle'nin de kolesterol vb ilaçları varmış.

Güzel kafiye, ama ne yazık ki “panzehir” kurtarıcı değil:

-Önce zehir sonra panzehir !

Yakın arkadaşa desteklediğimiz bir uyarı:

-@iokanozkan Philips Morris' in iyi müşterilerindensin indirim iste bari :)

Bir de benim kıdemli kimliksiz sosyal medya eleştiricilerimden anlamsız bir fırsat değerlendirmesi:

-Rusların ve Çinlilerin kafası o kadar çalışmıyor işte. Aradaki fark.

Sanki bütün dünya ekonomisinin ve siyasetinin yükü onun omuzlarında. En yakın dostu da yanıbaşında.

Şu İngilizce dilini Türkçe arıları soksun.