Troya'ya ağıt
3 bin 200 yıl önce, 'İlyada' destanına konu olan Troya Savaşı (MÖ 1184), Homeros'un güçlü ve bir o kadar etkileyici dizeleriyle, modern zamanlara ulaşmış durumda. Mitolojik ayrıntılarıyla göz kamaştırıcı olduğu kadar sıra dışı kurgusuyla, inanılması zor, düşsel bir sinematografi sunuyor. Paris ve Helen'in imkansız aşkı, Akhilleus'un tarihe geçme arzusuna karşılık Hektor'un halkını korumak uğruna gösterdiği kahramanlık, Menelaos’un gururuna karşılık Agememnon'un tükenmeyen zenginlik hırsı. Hileli bir zaferle, Troya'nın bir kadın uğruna feda edilişi.
Sözlü edebiyatın Antik Çağ'daki en önemli temsilcisi olan Homeros'un, tanrılar, yarı-tanrılar ve insanlarla doldurduğu savaş alanında yaşanılanların, gerçeklik yüzdesini bilmemekle beraber, gerçekliğini de çok sorgulamadığımız, zamansız bir mekandır 'Troya'. 3 bin 200 yıl sonrasına, çağları atlayarak dağılmadan ulaşabilen, böylesine dirençli bir destan; her zaman dinlenmeyi, izlenmeyi ve anlatılmayı hak ediyor.
DÜNYA PRÖMİYERİ 'TROYA' TOPRAKLARINDA
Troya, sürdürülebilir varlığını fiilen sağlayamamış olsada, 'Priamos Hazinesi'ni bulma umuduyla Çanakkale'nin yolunu tutan Heinrich Schliemann tarafından, masalsı varlığını gerçeğe dönüştürdü. Bu tescilli gerçeklik, 1998 yılında UNESCO tarafından kabul edilerek Dünya Kültür Mirası Listesi'ne eklendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Troya Antik Kenti'nin kabul edilmesinin 20. yılını '2018 Troya Yılı' olarak ilan etti. Çanakkale Belediyesi tarafından 1963 yılında ilki düzenlenen Uluslararası Troia Festivali'nin 55'inci yılınında denk geldiği etkinlikler kapsamında, Homeros'un ölümsüz edebî anlatısının ardından, 'Troya Yılı'na özel, iki sanatsal çalışma, dünyaca ünlü iki Türk besteci tarafından dünya repertuvarına kazandırıldı.
Fazıl Say 'Truva Sonatı' adlı yapıtını Troya'da ilk kez seslendirirken, Tevfik Akbaşlı'nın bestelediği 'Troya Efsanesi Operası'da dünya prömiyerini, ait olduğu yerde, Troya topraklarında gerçekleştirdi. Bu ayrıcalığın bir parçası olmak benim için gurur vericiydi. Ünlü besteci Tevfik Akbaşlı'nın hazırladığı yapıt, yedi ay gibi kısa bir sürede tamamlanmış, bu süreç içerisinde eş zamanlı olarak Işık Noyan tarafından librettosu yazılmış, Aytaç Manizade tarafından sahne çalışmaları sürdürülmüş, Murat Cem Orhan şefliğinde koro ve solistler parçaları hazırlamıştı.
ARMONİK KALİTE VE BAŞARILI YORUM
Olumsuz sahne atmosferi, teknik olarak kısıtlı imkanları ve minimalist sahneleme anlayışıyla ortaya konulmuş bu sahne yapıtının eleştirisini, salon performansını izlemeden yapmak haksızlık olur. Elbette 'bütünlük' bir sahne yapıtı için çok önemli. Ama bir sahne yapıtının başarısını belirleyen en önemli faktörler bestecinin yakaladığı armonik kalite ve opera solistlerinin başarılı yorumlarından geçmekte.
'Türk Beşlileri', Anadolu'nun geleneksel Türk ezgilerini, klasik müziğin evrensel diliyle harmanlayarak yeni bir form yakalamıştı. Bu noktadan hareketle; 'Troya Efsanesi Operası'nda pozitif anlamda dikkatimi en çok çeken ayrıntı, Anadolu uygarlığı olan Troya'nın anlatımında bu yaklaşımın benimsenmiş olmasıdır. Tevfik Akbaşlı'nın ruhumuza değen Anadolulu notalarına, Işık Noyan'ın neredeyse kusursuz prozodi ile kazandırdığı libretto dikkatleri çekerken, Gamze Kuş imzalı kostümler dönemin ruhuna uygun.
Anadolu vatanseverliği ve Prens Hektor'un kahramanlığı üzerine kurgulanan 'Troya Efsanesi Operası'nda; 'Prens Hektor' rolünde deneyimli sanatçı Bülent Külekçi başarısını perçinliyor. Özgecan Gençer 'Helen' rolünde çizgisini korurken, 'Paris' rolünde Can Reha Gün ona eşlik ediyor. Utku Bayburt ( Menelaos), Göktuğ Alpaşar (Agamemnon), Ali Murat Erengül (Akhilleus), Otilia İpek (Andromakhe), Sezin Düzci (Cassandra), Altuğ Dilmaç (Priamos) ve Elif Tuğba Tekışık (Hekabe) gibi deneyimli opera sanatçıların yanı sıra yeni mezun ve öğrencilerden oluşan kadrosu göz doldururken, solist seçimlerindeki başarı, kalibresi yüksek kolektif bir başarı ortaya koyuyor.