Trump küreselleşmenin neresinde
Küreselleşme can çekişiyor. Doğduğu topraklarda bile inandırıcılığını yitirdi. Medya oyunları, algı operasyonları, görkemli reklam kampanyaları işe yaramıyor. Trump kazanmadı; sistem kaybetti. Sistemi Clinton temsil ediyordu. Karşısına kim çıkarsa çıksın evine dönecekti. Öyle de oldu. Kaldı ki oylamaya katılmayan yüzde 47’lik kesim zaten sistemden ümidini kesmişti.
KAPİTALİZMİN RUHU
Hep şu söylendi: “Zengin ülkelerin emekçi sınıfları burjuvalaştı. Küresel sömürüden pay alarak sistemle bütünleşti.” Bu yargıda doğruluk payı hiç de az değildi! Ama şimdi bu paradigma da anlamını yitiriyor... Küreselleşme varlıklı ülkeleri de alt üst etti. ABD’de 50 milyon kişi kuru ekmekle yaşıyor. Dar bir kesim karşılığı olmayan kağıtları (finans kapital) toplayarak, hiç kimseye-nerede yaşarsa yaşasın- hayat hakkı tanımıyor.
Max Weber’in, “Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu” adlı eserinde vurguladığı o ruh öldü. Kapitalist sistem finans kapital batağına saplandı. Üretimden ziyade kâğıt, borsa oyunları ön plana çıktı. Sistem bu karanlık bataklıkta çırpındıkça batıyor!
PİKETTY DÜNYAYA BUNU ANLATTI
Üç yıl önce piyasaya çıkan bir kitap deprem etkisi yaratmıştı. Thomas Piketty’nin,”21’inci Yüzyılda Kapital” adlı eseri Marx’ın ünlü “Das Kapital”ini anımsatıyordu. Piketty, 15 yıl boyunca 30 ülkedeki vergi kayıtlarını gece gündüz inceleyerek, çarpıcı bir sonuca ulaştı: “Mevcut küresel ekonomik düzen zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor; servet dar bir kesimde toplanıyor ve maalesef bu durum devam edecek.” Nereye kadar?
Fransa’da servet, 1789 devriminden önce % 1’i bile bulmayan aristokrat sınıfının elinde toplanmıştı. Günümüzde aynı durum ABD için geçerli. ABD’nin tüm zenginliği %1 bile olmayan Wall Street mukimlerinin cebinde! “Occupy Wall Street! (Duvar Caddesi’ni İşgal et!)” sloganı boşuna çıkmadı. Piketty ABD’deki dostlarına, “Fransa’daki %1’in çoğunun kellesini giyotin uçurmuştu; aman dikkat!” diyor.
DEVLET MÜDAHALE EDİNCE KİTLELER SOLUK ALIYOR
Piketty’nin bir önemli tespiti daha var! ABD’de devletin ekonomiye doğrudan müdahale ettiği “New Deal” olarak isimlendirilen 1930’larda ABD orta sınıfı rahat bir soluk alıyor... Ama 1980’lerden itibaren başlayan ve bütünüyle finans kapitalin çıkarlarını gözeten süreç her şeyi berbat ediyor! Ücretlileri tam bir cendereye sokarak, yaşamı kabusa çeviriyor...
Piketty’ye kulak kabartmaya devam edelim: “Başkan Obama bu çarpıklığın farkında. Bu nedenle hem vergi reformu yapmak hem de asgari ücretin yükseltilmesi için bir kanun teklifi hazırlattı. Ama hem Cumhuriyetçi Parti hem de Demokrat Parti’den öylesine güçlü bir tepki geldi ki Obama teklifi çekmeceye sokmak zorunda kaldı!”
DÜNYA HALKLARI UYANIYOR
Peki, insanlık bu durumdan nasıl kurtulacak? Emeği ile çalışan insanları ezen bu vahşi düzen sonsuza dek sürecek mi? Vahşi kapitalist dünyanın prensi Prof. Francis Fukuyama’nın 1992’de söylediği gibi “Tarihin Sonunu” mu yaşıyoruz? Bu düzen insanlığın en ileri aşaması mı?
“Sesime kulak ver gülüm,
Tutsaklığa yeğdir ölüm,
Nerde varsa böyle zulüm,
Çaresi isyan olmuştur”
diyen şairin dizelerindeki gibi, Thomas Piketty, tüm bu sorunların üstesinden gelebilmek için küresel çapta bir devrimin yaklaştığını ve bunu güçlü bir olasılık olarak gördüğünü ifade ediyor!
Zaman zaman duraksamalar ve geri dönüşler olsa da, tarih daima ileri doğru akar. İnsanlık, er ya da geç bu sorunu da aşarak yeni ufuklara doğru yelken açacaktır.
Trump küreselleşme karşıtı mıydı? Kesinlikle hayır! Kitleler Trump’ı seviyor muydu? Kesinlikle hayır! Amerikan halkı Trump’ı seçerek, sadece sisteme kırmızı kart gösterdi. Diğer bir ifade ile insanlık tehdidin doğasını kavradı! Küçümsenmeyecek bir aşama! Önümüzdeki dönem bu zincirleri kırmak için mücadele yöntemlerini öğrenmekle geçecek! Trump sadece Trump değildir. Trump, hiç de hak etmese de küresel çetelere karşı açılan isyan bayrağının adı olmuştur. Acaba bu gelişme, Piketty’nin öngördüğü küresel devrimin ayak sesleri mi?