Trump’ın Türkiye’ye karşı 'ortak kapsamlı harekat planı'

Küresel müesses nizamın çatlamasının adı Donald Trump.

Bırakın başkanlığı, aday olduğu andan itibaren dünyayı alt üst etmeyi başardı.

Amerika’da neocon küreselci kanada karşı, ırkçı milliyetçi korumacı kanadı temsilen kazandı.

“Önce Amerika” sloganıyla geldi, gerekli ayarlar verildi, “Önce İsrail”e döndü.

Çünkü baktı pabuç pahalı.

Wall Street’teki Siyonist para babaları için Amerika sadece “güvenli bir liman”, onların önceliği İsrail ve Batı Asya’daki güç dengeleri.

Dolar bir para birimi olarak sadece ABD’nin değil, İsrail’i koruyan Rockefeller gibi küresel para baronlarının silahıdır.

İşte şimdi artık bu silahın ellerinden gitmekte olduğunu görünce, “zor oyunu bozar” şiarıyla yeni bir oyun planı yaptılar.

Çok tehlikeli bir plan.

Planın adı: “Ortak Kapsamlı Harekat Planı”, İngilizcesi Joint Comprehensive Plan of Action (JCPOA).

Aslında bu plan, İran’ın nükleer programı üzerindeki P5+1 anlaşmasını ifade ediyor.

Ancak Trump, bu planı bozdu ve kendi ortak kapsamlı harekat planını uygulamaya soktu.

Bu plan, İsrail ile ortak hazırlanmış savaşçı bir programı öngörüyor.

Hedefte, İran, Suriye ve Türkiye var.

Lübnan, Irak, Filistin, Yemen de planın ikincil parçaları.

Tabii Rusya ve Çin’i de tam saha presle oyundan düşürme, bölme, ayırma gündemi aktif.

Gerçi Trump’ın tek tabanca yaklaşımı Avrupa ile arasını da açtı, onu yalnızlaştırdı, ama buna aldırmıyor.

Yemen’de Suudiler, Irak ve Suriye’de ise ABD-İsrail uşağı PKK ve IŞİD ile iş görüyor.

Son olarak Yemen’e ağır Suudi saldırısı ve IŞİD mevzilerini yaran Suriye’deki hükümet güçlerine İsrail/ABD hava saldırısı yaşandı.

Filistin, Lübnan ve Suriye, İsrail saldırısı altında.

Türkiye ise güney sınırlarının yanı sıra, Ege ve Akdeniz’de ABD, Mısır, Yunanistan, Rum kesimi ve İsrail’in hedefinde.

ABD’NİN YENİ PLANLARI

Serdar Turgut’un dün ve bugünkü iki yazısı da manidar.

Dünkünde, Trump’ın eski başdanışmanı Neocon (evanjelist) Steve Bannon’un Türkiye’deki seçimleri yakından izlediğini yazdı.

Bugünkünde (20 Haziran) ise ABD’nin sinir sistemindeki iki istihbaratçıyla Türkiye üzerinde hazırlanan yeni haritalardan söz ediyordu.

Trump’ın ABD’si Suriye, Afganistan ve Irak’ta eskisinden daha çok asker barındırıyor.

Münbiç’te varılan anlaşma ile zor durumdaki AKP’ye geri adım attırıldı. Fırat’ın doğusu PKK’ya ayrıldı.

Muhtemelen seçim ve ekonomik kriz kozları oynanıyor.

SATTERFIELD BÖLME PLANIYLA GELİYOR

ABD’nin yeni Türkiye Büyükelçisi David Satterfield da, Bannon’a destek için geliyor.

Satterfield, o meşhur Suriye’yi bölme planı yapılan 1 Ocak Washington ve 23 Ocak Paris toplantılarının katılımcıları arasındaydı.

ABD, İngiltere ve Fransa, Suudi Arabistan ve Ürdün'ün katıldığı gizli toplantılar, bir grup Fransız gazeteci tarafından"Syrie Leaks" adı altında sızdırılmıştı.

Toplantılarda masaya yatırılan planın temel amacı, Rusya ve İran’ı Suriye’den çıkardıktan sonra. Beşar Esad’ı devirip, ülkeyi 4-5 veya daha fazla parçaya ayırmaktı.

Plandaki bir başka önemli ayrıntı da, Türk - Kürt, İran – Arap çatışmasını tetiklemekti.

Bu planın farklı yöntemlerle işlediğini görüyoruz.

Şimdiye kadar Lübnan, Mısır, Irak ve Suudi Arabistan’da görev yapan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yakın doğu ilişkilerinden sorumlu bakan yardımcısı Satterfield, işte bu misyonla Ankara’ya geliyor.

Satterfield’ın Ankara’ya geliyor olması, AKP ile ABD’nin yeni bir açılım süreci başlattığının da tescili.

Soner Yalçın da son yazısında, ABD’nin eski yakın dostlarından Tansu Çiller’in AKP’ye ABD tarafından “denetleyici bir müfettiş” gibi atandığını iddia etti.

Siyonizmin hizmetindeki Trump’ın, ortak kapsamlı harekat planı, devreye girmişe benziyor.

Seçimler ve sonrası, sanırım bunun bir nevi katalizörü olacak.

YENİ BİR BATICI KOALİSYON MU?

Muharrem İnce, 30 Mayıs’ta Sputnik’e demecinde ‘Rusya ile işbirliğini artıracağız’ derken, bundan 19 gün sonra Gaziantep’te ‘Rusya’nın Türkiye’yi kuşattığı’ iddiasını meydanlardan paylaşıyor.

Tercihinin Batı, AB ve NATO olduğunu her fırsatta vurguluyor.

Çin ve Rusya’nın anti demokratik rejimler olduğunu tekrarlıyor.

2015’ten sonra (samimiyetsiz olsa da) Avrasya seçeneğini benimseyen, PKK ve FETÖ’ye karşı eylemli olarak harekete geçen AKP’yi, Batı destekçisi bir koalisyonla devirmek Trump-İsrail planıyla uyumlu.

HDP ile açık, FETÖ ve Batıcı liberaller ile “mağduriyetler” üzerinden örtülü bir ittifak söz konusu.

Atatürkçü CHP tabanı, Muharrem İnce sarhoşluğu ile bunun ayırdında bile değil, eleştirenleri küfürle kovuyor.

Buna karşı olan, Siyonist-Batı ile değil, Avrasya ile işbirliğini savunan Vatan Partisi ve Perinçek ise adeta bir “nefret odağına” dönüştürüldü.

AKP’NIN DÖNÜŞ ÇABALARI

AKP de son bir umutla Batı’ya dönüş sinyalleri yolluyor.

İsrail’in Haaretz gazetesinden David Lernere, 24 Haziran’da Erdoğan’ın kazanmasının İsrail’in çıkarlarına daha uygun olacağını yazdı.

Demek ki ABD vazgeçse bile İsrail kolay kolay vazgeçmiyor.

Yahut da, Muharrem İnce liderliğindeki koalisyonun da er ya da geç, AKP gibi Batı’ya cephe alacağı endişesi var.

Öyle ya, BOP’un önünü açmakta, FETÖ, Yetmez Ama Evetçi Liberaller, Milli Görüş ve Ayrılıkçı Kürt dörtlü koalisyonuyla, ABD ve İsrail tarafından projelendirilen yapının, Ergenekon ve Balyoz gibi yıkıcı süreçlerin ardından, Rusya ve İran ile Astana’da buluştuğu, ABD darbesini askeriyle savuşturduğu göz önüne alınırsa, yeni iktidar seçeneğinin de bu yola er ya da geç girmesi beklenebilir.

Çünkü artık güçler dengesi Asya’dan belirlenmeye başladı.

Mecburiyetler belirleyicidir.

Türkiye’nin en önemli ticari ortakları Rusya ve Çin.

Ticarette ise Suriye, Irak ve İran olmazsa olmazımız.

Dünyayı karşılıksız dolarıyla soyan ABD ile yapacağımız bir iş kalmadı.

İsrail’e de ancak Barzani petrolünü satıyoruz.

Bizim petrol ve doğalgaz zengini komşularımızdan enerji temin edip, onlara sanayi malı satmamız lazım.

Ticaret için güvenlik de şart tabi.

Çin’in yeni İpekyolu, Kuşak ve Yol Projesi de buna bağlı.

Atatürkçü, Milliyetçi, Devrimci, Halkçı, Cumhuriyetçi, Laik ve Demokrat, yahut da bunlardan her hangi biriyseniz, Türkiye’deki seçimlerin ABD’nin bölgesel planlarından ayrı olduğunu düşünemezsiniz.

Düşünürseniz de kendinizi kandırırsınız.

Türkiye asıl seçimi, Atlantik’te debelenmekten vazgeçip Avrasya’daki onurlu yerini aldığı zaman yapılmış olacaktır.

Ne İhvancı, ne Batıcı, hiç birisi çare değildir.

Bugünkü seçim, ‘Erdoğan kalırsa dolar 10, İnce gelirse 7 lira olacak’ seçimidir.

Dolar seçimidir.