TSK, 28 Şubat ve Zeytin Dalı Harekâtı

TSK, 2 Şubat 2017 tarihinde “FETÖ’nün TSK içindeki yapılanması” hakkında bir rapor hazırlayarak “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna” gönderdi. Çok önemli konuları içeren bu rapor Kaynak Yayınları tarafından, “Türk Ordusunun Bugünkü İdeolojik Çizgisi” adıyla kitaplaştırıldı. Bu raporda TSK, 28 Şubat sürecini de değerlendirdi. Rapordaki ilgili bölümleri olduğu gibi aktarıyorum:

PEYGAMBER OCAĞI DİN DÜŞMANI OLUR MU?

FETÖ/PYD mensupları bu şekilde kendilerini gizlerken diğer taraftan da TSK içerisinde irtica ile mücadele faaliyetlerini baltalamak için halkın dini duygularını sürekli istismar etmişlerdir. Özellikle kamuoyunda 28 Şubat süreci olarak bilinen dönemde TSK içinde üst düzey yetkililer tarafından verilen bazı demeçler, yüzde 98’i Müslüman olan milletimizin kendi bağrından yetiştirdiği TSK’nın büyük çoğunluğunun din düşmanıymış gibi gösterilmesine neden olmuştur. TSK’nın yapısı nedeniyle esasen kişisel görüş olarak kabul edilmesi gereken bu demeçler çoğu kez TSK’nın tamamına mal edilerek kurumsal görüş olarak sunulmuştur. Bu konudaki en bariz örneklerden biri 1999 yılında GATA’da görevli diş tabibi bir general, yaptığı bir öğretim yılı açılış konuşmasında kendisini bu konuda demeç verme ihtiyacında hissedebilmiş ve yaptığı konuşma yıllarca ülke gündemini işgal etmiştir. Bu tür demeçlerin yanı sıra sadece bazı sosyal tesislerde meydana gelen türbanlı bir vatandaşımıza nizamiyede müsaade edilmemesi gibi benzeri münferit hadiseler, örgüte müzahir medya organlarınca sürekli gündeme getirilmiştir. Yüzlerce yıllık bir gelenekten gelen halkımızın nazarında “Peygamber Ocağı” olarak itibar kazanmış Türk ordusu, adeta din düşmanıymış gibi algılanmıştır. FETÖ/PYD mensupları, kendileri hakkında yürütülen soruşturmaları önlemek maksadıyla bu durumdan azami istifade etmiş ve kamuoyunda “TSK’da dindar subaylara baskı yapılıyor” olgusu yaratılmıştır. (Sayfa 40)
Örgüt yıllar boyunca başta başörtüsü olmak üzere her konuda Türk insanının muhafazakâr bakış açısını istismar etmiştir. Neticesinde, TSK tarafından bu çok tehlikeli ve gizli örgüte karşı yürütülen mücadele, hem toplumumuz hem de diğer devlet kurumları nezdinde yeterince destek bulamamıştır. (Sayfa 40)

DEĞERLENDİRME

Görüldüğü gibi TSK, hem de kısa bir süre önce bir yargı organına gönderdiği raporla, 28 Şubat sürecinin nasıl sorumsuzca istismar edildiğinin altını çiziyor. Bu sürecin, “kendilerine yönelik soruşturmaları engellemek için FETÖ tarafından kullanıldığını” belirtiyor. TSK bu sürece karşı duruşunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
TSK hâlihazırda 20 Ocak 2018 günü başlayan Zeytin Dalı Harekâtı’nı başarıyla icra etmektedir. Yapılan açıklamalara göre müteakiben Münbiç’e yönelik bir planlama yapılmıştır. Münbiç’ten sonra ise Fırat’ın doğusundaki ABD destekli terör unsurlarının temizlenmesi hedeflenmektedir. Bu ise uzun sürecek ve çeşitli dinamikleri harekete geçirebilecek zorlu bir dönemin habercisidir. Bu koşullar altında milletin bütün katmanları ile birleştirilmesi bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Ayrıca TSK da bu kritik dönemde bütün tartışmaların dışında tutulmalıdır. Bu çerçevede TSK’yı çeşitli siyasi polemiklerin içine çekebilecek ve rencide edecek her türlü faaliyete son verilmelidir.
Bu koşullarda TSK’nın 80 yaşını aşmış komutanlarını, üstelik de ilk ateşi FETÖ’cü savcı ve hâkimlerle yakılan soruşturma ve kovuşturmalarla mahkeme salonlarına sürüklemenin hiç kimseye faydası olmaz. Kamu vicdanında kabul görmeyen bu tür davalar toplumsal barışa da hizmet etmez! Ayrıca böylesine kritik bir dönemde bu tür davaların TSK’nın moral ve motivasyonuna olumlu yansımaları olduğunu hiç kimse ileri süremez!
Siyasi geçmişimizin tarihe mal olmuş, tartışılan kesitlerini kendi doğası ve dengeleri içinde değerlendirmeliyiz. Çeşitli dinamikleri ve yansımaları olan bir dönemi günah keçileri seçerek sorgulayamayız! Aksi halde kanayan toplumsal yaralar günün birinde daha büyük sarsıntılarla ülkeyi yaşanmaz hale getirir!