Tüketim toplumunda yaşamak
Büyük şehirlerde hafta sonları yollarda trafik kilit. AVM’ler, çarşılar desen her yer kalabalık. İnsanlar itiş kakış..
Küreselleşen dünyada kitlesel tüketiminin faydaları yabana atılamaz. İş istihdamı ve zenginlik. Ayrıca iletişim ve emniyet. Tatmin hissi sağlayıcı. Ancak maliyetler de şaşırtıcı. Malum pahalılık, enflasyon…
Ekonomik eşitsizlikler ise diz boyu. Ya yenilenemeyen kaynaklar uğruna savaşlar ve sayısız insanın ölümü.
Son yıllarda ürünlerdeki hızlı artış, kirletici çıktıları, ormansızlaşmayı ve iklimin bozulmasını hızlandırdı. Su kaynaklarını tüketti ve yaban hayatının hızla yok olmasına katkıda bulundu.
Denizlerde ve okyanuslarında yüzen devasa “çöp yığınları” nerden geliyor?
İnanılmaz miktarda mikroplastik, gıda ağlarına bulaşıyor.
TÜKETMEDEN DURAMIYORUZ
Kitlesel tüketimin bugüne kadarki olumlu yönlerini kabul etsek bile durumun sürdürülemez olduğunu da kabul etmeliyiz. Ama yine de kendimizi tüketmekten tutamıyoruz. Şimdi dünyada minimalist yani azla yetinme konusunda bir ideoloji yayılıyor. Daha az tüketici olarak "sıfır atık yaşam tarzı" pekala mümkün. Bu iyi bir başlangıç. Çevreyi korumak önemli. Çünkü orası hayvanların ve canlı ağaçların yaşadığı alan. Son zamanlarda insanların estetik duygusu farklılaştı. İnsanların daha az şeyin olduğu yerleri sevmeye başladı. Çevreyle ilgili kaygılardan kaynaklanan bir sürdürülebilirlik düşüncesi hakim. Ayrıca tutumluluk yani para tasarrufu ister istemez!
MÜTEVAZİ HAYAT
Hayatımın minimalist (azla yetinen) devrindeyim. Yani bir lokma, bir hırka hesabı… Günümüzde bu felsefe tutar mı? Mütevazi yaşamdan bahseden önde gelen kişilerin ise çoğunlukla deveyi hamuduyla yuttuklarını tanık oluyoruz maalesef… Bir korkum da aşırı tüketimimizin gezegeni yok etme ihtimaliden. Eşyalar olmadan yaşamak imkansızdır. Eşyalar bizi birbirimize, geçmişlerimize, kimliklerimize bağlıyor. Sonuçta insanlar uzun zamandır eşyalarına bağımlıydı. İhtiyaçlar elbette satın alınacak. Yiyecek, okul ve iş malzemeleri, sağlık ihtiyaçları ve… Ya hediyelikler neyin nesi? Doğum günlerinde, sevgililer günü, anneler günü, bayram seyran derken hediyeler alınıp veriliyor! Hediyeye ne kadar ihtiyacımız var, üstelik ihtiyaç mı? Tüketimin körüklenmesi olarak değerlendiriliyor.
Yine de siz bilirsiniz ama dalgaya kapılmak mı, kapılmamak mı? Mesele bu?