Tükürüğüne kuvvet Levent Kırca! -(TAMAMI)

Ocak ayının ilk haftasında Ankara Halk Tiyatrosu’nun MUSED ile birlikte gerçekleştirdiği önemli bir etkinliği izledim, yeterince yankı bulmadı, yeterince duyurulmadı. Salon boş değildi gene de, ağzına kadar dolu olmasa da, ilgiyle izleyen seçkin bir kalabalık içinde saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadım. Konuşmacılar sanat ve bilim dünyamızın çok önemli, seçkin kişileriydi; ben kendi adıma böylesi etkinliklere susamıştım, iyi düşünülmüş, zamanında düşünülmüş bir kurultaydı. Gazetelere baktım haber vermişler mi diye, Cumhuriyet ve Aydınlık’ın kültür sayfalarında etkinlikten söz ediliyor ama, konuşmacıların hiçbirinin adı yok. Bu da yeni bir habercilik anlayışı mı? Ortada konuşmacıları belli, kimlerin bildiri sunacağı belli bir etkinlik var, konuşmacıların kimler olduğu haberin dışında nasıl tutulur? Levent Kırca, Prof. Dr. Sevda Şener, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Ataol Behramoğlu, Osman Şahin, Hüseyin Haydar, Ahmet Say adları neden yer bulmaz haberde, anlayamadım doğrusu? Etkinliğe gelecek insanlar, kimleri dinleyeceğini bilmek istemezler mi? Aynı gazeteler neleri neleri bize sanat-kültür haberi diye veriyorlar.

Prof. Dr. Sevda Şener ilerlemiş yaşına karşın, hâlâ zihni canlı, konuşması sıcak, etkili, sözcükler inci gibi dökülüyor ağzından. İnsanın vicdanının oluşmasında sanatın işlevini anlattı bize. Onu dinlerken şunu anladım: Sanatçı, tiyatro sanatçısı, iktidarla değil, yönetimle değil, seyirciyle uzlaşır ancak, sırasında onu bile yadırgatır, rahatsız eder. İhtiyaç duyduğu tek güç olan seyirciyi de sırasında alışkanlıklarının dışına götürür, bilmediği gerçekler olabileceğini düşündürür. İnsanı sıradanlıktan kurtarmak, onun yadırgayacağı işlerle olur çoğu zaman.

Prof. Dr. Özdemir Nutku’yu DTCF’de görev yaptığımız yıllarda yakından tanıdım, çalışkan, üretken, tiyatroya bulaşmış herkesin saygınlığını kazanmış çok önemli bir bilim adamı. Ne zamandır onu da dinlemeyi özlemişim. 1453 yılında İstanbul’u fethettikten sonra, matbaaya sırtını dönen Osmanlı ile başladı söze. Oysa matbaa ile neleri neleri fethedebilirdik! Cumhuriyet’in hedefi olan, “çağdaş ve uygar” bir dünyaya ulaşabilmekte, sanat ve kültür kurumlarına çok büyük işler düşüyor, Özdemir Nutku’yu dinlerken buna bir kez daha inandım.Onun ardından konuşan Prof. Dr. Nurhan Karadağ bir başka DTCF’li... “Değişmeyen töre’nin, değişen insanı günümüzde nasıl yok ettiğini” anlattı. Hâlâ aşamadığımız Anadolu sanatından, Karagöz’den, köy seyirlik oyunlarından, türkülerimizden, halk danslarından söz etti. Doç. Dr. Ömer Adıgüzel, bir davranışı değiştirme süreci olan eğitimde, estetiğin ve yaratıcı dramanın önemi üzerinde durdu. Levent Kırca’yı konuşmacı olarak, televizyonlar dışında ilk kez bu etkinlikte dinledim. Rahat konuşuyor, Aziz Nesin’e benzeyen mücadeleci kişiliğine ilk kez yakından tanık oldum. Öfkesiyle, kavgasıyla, mizahıyla büyük ustayı hatırlatıyor bana. Biraz kendi yaşadıklarından, deneyimlerinden biraz ülkenin halinden konuştu. Sert sözlerinde, ağır eleştirilerinde bile işin şekerini ihmal etmiyor. İlgiyle dinledik. Konuşmasının sonunda elini sıkma olanağını da buldum, “Tükürüğüne kuvvet Levent Bey!” dedim. Döneklerin suratına tükürüyor ya! Ne çok dönek var... Levent Bey’in tükürüğü yeter mi bilmem!