Türk Askeri ateşe mi sürülüyor? -(TAMAMI)

Neden içeriğinde Suriye olayları bulunan önemli bir müzakere, açık, şeffaf ve halkın gözleri önünde yapılmaz?

Neden kamuoyunun ve özellikle Suriye’ye en yakın bölgelerde bulunan insanların “Savaşa hayır. Suriye’yle barış” haykırışları dikkate alınmaz ve neden hiç değilse toplumsal ve ulusal iradenin kaynağındaki endişeleri, korkuları önemsenmez, halkın daha çok aydınlatılması, iktidarın ve onun stepnesi, gönüllü MHP Genel Başkanının desteğiyle donatılır.

Oysa ortada hala belirsizliği belirgin halde bulunan pek çok soru vardır.

Örneğin; Akçakale’ye düşen top mermisinin hangi amaçla ve neden bu noktada hasara sebebiyet vermiş olduğu, Türk vatandaşlarının ölmesi ve yaralanmasını ortaya çıkaran topu ateşleyen elin kime karşı olduğu... Belki de bir provokasyon. Ticaret ve dostluk bağları bulunan iki ülkeyi çok kısa sürede düşman yapan emperyalizmin-adını koyalım- başta ABD olmak üzere batılı güçlerin bir bilinen uluslararası çılgın oyununun yeni bir sahneye konulan örneği mi acaba?

Suriye açıkladı ve özür diledi ki: “Bu bir kaza sonucudur ve Türk vatandaşlarına karşı bir savaş çağrısı değildir o nedenle soruşturma başlatılmıştır.“

Rusya’ya bakarsanız; onlar açıkladılar ki “Bu bir kazadır ve Suriye devleti kendisine karşı duran isyancı gruplara karşı atılan merminin en azından parçalarının ortaya çıkardığı hazin durumdur.“

NATO, ABD ve AB ülkelerinden- Brüksel’den- gelen haberlere bakarsanız; Akçakale’ye düşen top mermisi, Türkiye’nin bağımsızlığına karşı bir harekettir ve affedilemez. Oysa Türkiye gereğini yaptı ve misilleme hakkını uluslar arası hukuk kuralları uyarınca merminin çıktığı noktayı topa tuttu.

Durum buyken ve henüz bazı sorular aydınlığa kavuşmamışken Meclis’e gönderilen tezkerenin içeriğinde Suriye adının kullanılması ana muhalefetin ve BDP’nin tepkisini çekti, MHP Genel Başkanı ise her zaman olduğu gibi vatani görevini başarıyla sürdürdü ve AKP’nin yanında yer aldığını açıkladıve tezkere kabul edildi.

Türkiye Cumhuriyeti 88 yıldır- 29 Ekim’de 89 olacak- büyük Atatürk’ün koyduğu ilkelerle Türkiye’nin dış politikasını uyguluyordu. O politikanın ana unsuru, savaştan galip çıkmış Türkiye’nin dış politikada izlediği barışçıl yolun yani “yurtta barış dünyada barış” ilkesiydi.

Oysa 2002’den bu yana AKP iktidardadır ve Türkiye tüm dostlarıyla düşman ve dünyada yalnız kalma yolunda anlamsız bir ısrardadır. Şimdi deniliyor ki:”Bu kapalı oturumun halka açıklanmamasının nedeni aslında bir savaş ihtimalinin ortada bulunmamasıymış.“

Sıfır terörle teslim alınan bir ülke bugün terörün zirvesinde, bağımsızlığını yitirmiş, terörle mücadele değil müzakere içindedir. En önemlisi emperyalizmin kontrolünde, teslimiyet içinde uygulanan şaşkın bir dış politikanın bizi getirdiği şu hale bir bakın. Gazi Mustafa Kemal ve ondan sonra gelen iktidarlar 88 yıl bu ülkeyi dünyanın hassas siyasi dengelerini gözeterek yürütülen dış politikayla huzur içinde yönetti. AKP’nin ve MHP’nin oylarıyla geçen bir tezkerenin Kasım ayından sonra- Obama yeniden seçildiği takdirde- bu ülkenin çocuklarını Suriye çöllerinde ateşe sürmesi kimin elinde olacaktır? Yoksa Obama’nın elinde mi?

“Savaş dünya için felaketlerin en büyüğüdür“ diyen Atatürk ne kadar haklı çıktı. Şimdi sadece komşularımızla değil, belki de daha büyük ateşi yakacak bir konumda olduğumuzun farkında mıyız bunu merak ediyorum.