Türk basınından izlenimler: Prof. Dr. Emre Kongar (Reşit Emre Kongar)

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 1982 Anayasası’nın 131. maddesi esasına dayanılarak Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından kuruldu. Bilkent Üniversitesi gibi başarılı bir özel üniversite kuran Doğramacı’nın YÖK Başkanlığı’nı üstlenmesi ile birlikte Cumhuriyet üniversitelerinin özerk kurumlar olarak çalışmasına ilk darbe indirilmiş oldu.
Toplum bilimci Prof. Dr. Emre Kongar, Cumhuriyet üniversitelerinin yapısını bozacağı öngörüsünde bulunmuş, YÖK’e tepki gösteren ilk akademisyen olmuştur. Uzun süre sürdürdüğü tepkisinin ardından, 15 Şubat 1983 tarihinde, askerî rejimin üniversite konusundaki uygulamalarını protesto etmek için üniversiteden istifa etti. Yasa yürürlüğe girdiği zaman büyük bir tepki toplamış, bir çok akademisyen ve aydın karşı çıkmıştı.
Toplum bilim konusunda önemli çalışmalar yapan Kongar, günlük yazılarında da ilgi çekici konular seçerek, akademik görüşü ile koşutluk kuran yazılar yazan önemli bir yazardır. Toplum bilimci olarak yazdığı kitaplar, Türk toplum yapısının ve sosyolojik olayların algılanmasına ışık tutmaktadır. Kongar, kişisel akademik çalışmalarının yanı sıra kendinden önceki toplum bilimcilerimizi değer ve nitelikleri ortaya koymuş ayrıcalıklı bir akademisyendir. Yapıtlarında ülke geleneği de koruyarak, kendi araştırmaları ile yükselmiş akademik bir değerdir. Toplum bilim alanında ortaya koyduğu yapıtlar arasında; Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği (1999), Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk (1999), Türk Toplumbilimcileri I-II (1996), 12 Eylül Kültürü (1987), Demokrasi İşçinin Ekmeğidir (1987), Yirmibirinci Yüzyılda Dünya, Türkiye ve Kamuoyu (1992), İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı (1997), Demokrasi ve Laiklik(1997) ve 28 Şubat ve Demokrasi (2000) gibi önemli kitapları bulunmaktadır.
Ülkemiz (özellikle içinde yaşadığımız bu dönemde) Cumhuriyet kökenli akademisyenlere büyük gereksinim duymaktadır. YÖK’ün ne kadar yozlaştırıldığını Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde açıkça gördük. Öğretim üyelerinin oy çokluğu ile seçmiş olduğu rektörü atamak yerine en düşük oy almış adayı antidemokratik bir şekilde rektör olarak atamıştır. Cumhurbaşkanı Gül, üniversitelerin bağmsızlığını ‘ihlâl’ etmiştir. Hali hazırda bu görevi sürdüren Cumhurbaşkanı, bu durumu bir adım daha öteye taşımış ve en çok oy alan adayı değil, aday listesinde bile olmayan bir öğretim üyesini Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atamıştır. Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı’nın rafa kaldırdığı ‘YÖK’, Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı tarafından ‘YOK’ edilmiştir. Devlet ve özellikle özel üniversitesitelerde bu ve buna benzer uygulamalar yöntem haline getirilmiştir. Üniversitelerimiz, içinde bulunduğumuz eğitim kargaşasında ilk sırayı almıştır. Özellikle ‘İlahiyat Fakültesi’ mezunu öğretim görevlileri, ilahiyat işlerindeki görevlerinden çok, medrese zihniyetiyle şeriatı savunmakta ve toplum kurallarını çiğnemekte, laiklik ilkelerine ihanet etmeye devam etmekte hiç bir sakınca görmüyorlar.
Kongar, günlük yazılarında ve yayınladığı kitaplarda toplumla ilgili görüşlerini bir bilim adamı gözüyle açıklamaktadır. Cumhuriyet ilkelerinin geçerliliğini savunarak, bir toplum bilimcinin yapması gerektiği görevi, seçkin örneklerle vermektedir.
YÖK’e karşı tepki bayrağını ilk çeken bu değerli toplum bilimci hocamızı selamlıyor ve başarılar diliyorum.