Türk-İş neden güçsüz ve sessiz -(TAMAMI)

Türk sendikacılığının amiral gemisi Türk-İş işçi haklarının ve sendikal özgürlüklerin yok edilmek istendiği bir ortamda varlığını kanıtlayacak hiçbir çaba sergileyememesi kamuoyunun dikkatinden elbette kaçmamaktadır. Hava taşımacılığı işkoluna grev yasağı getirilmesi gibi sendika özgürlüğüne kabul edilemez bir darbe vurulması karşısında neden sessiz kaldığı sorulduğunda yöneticilerin verdiği cevap çok ilginç ve şaşırtıcıdır: Sendikal Güç Birliği (SGB) hareketi bizim gücümüzü azalttı. Acaba öyle mi ve Türk-İş yöneticilerinin değerlendirmesi doğru mu?

Türk-İş ağırlıklı olarak kamu sektöründe örgütlenmiş 33 sendikanın üye olduğu ve yaklaşık 500 bin üyeyi temsil eden bir konferasyon. Kurulduğu 1952 yılından 1970’li yıllara kadar ülkenin toplumsal yaşamında Seyfi Demirsoy, Halil Tunç gibi efsanevi liderlerin öncülüğünde etkili olmuştur ve “Ankara’da Türk-İş var” inancını yaygınlaştırmıştır. Yanlış bir yaklaşımla Amerikan sendikacılık modeli ve ücret sendikacılığı anlayışı temel olarak alınmış olsa da toplumsal gelişimi göreceli olarak etkileme sürecini yakalayabilmiştir. 1980 sonrasında gerileme dönemine giren sendikacılığımız üye kaybı yaşamış, bölünmüş ve basirestsiz yöneticilerin tutarsız davranışları nedeni ile yörüngesinin dışına çıkmıştır. Özellikle Türk-İş etkisiz ve güçsüz bir sürece girmiş ve günümüze kadar sendikacılığımıza kişilik kazandıracak, etkili kılacak bir girişimi başlatamamıştır. Bugün ne siyasi partiler, ne işverenler ne de medya işçi hareketini önemsemiyorsa bunda Türk-İş’in bağışlanamaz hatalarının payı büyüktür. Bu hataların neler olduğunu belirlemekte yarar var.

İlk olarak Türk-İş yöneticileri siyasal iktidarlar karşısında bağımsızlığını koruyamamıştır. Sendikacılığın evrensel temel ilkesi sendikaların işverenlere, siyasi partilere, camiye (veya kiliseye) ve hükümete karşı bağımsızlığını korumasıdır. Türk-İş yöneticileri, geçen hafta yazdığımız Fransız politikacı Joseph Fouche gibi, her iktidarın adamı olmak, her partiye mavi boncuk dağıtmak gibi bir yanlışın doğal sonucu olarak siyasete karşı dik duramamış ve işçi hakları konusunda hiçbir isteğini kabul ettirememiştir. Bu duruşunu bugün de sürdürmekte ve hükümetin grev yasakları, biat eden sendikalar yaratma,işverenlerin istekleri doğrultusunda (kıdem tazminatının kaldırılması gibi) yasa hazırlamaları karşısında sessiz kalması Türk-İş’in işlevsiz bir konferasyon olarak anılmasına neden olmakadır.

Ikinci olarak Türk-İş eğitim fukarası bir sendikacılık anlayışı sergilemektedir. Samsun’da bulunan eğitim merkezinde yılın her günü eğitim verilmesi gerekirken bu yapılmamaktadır. Sendika üyelerinin, işyeri sendika temsilcilerinin, sendika yöneticilerinin sosyal, siyasal ve ekonomik konularda bilgilendirilmesi çok önemlidir. Bilgili insan güçlü ve cesur olur, karanlıkta bırakılan insan ise ürkek ve çekingen olur. Türk-İş’in üyelerini eğitmek sorumluluğu ve zorunluluğu vardır ve bu anlamlı olarak yerine getirilmemektedir.

Üçüncü olarak Türk-İş bugüne kadar siyasette etkili olmanın işçi hareketi için önemini kavramış değildir. Bu yüzden rüzgarın önündeki Baraga’nın deve dikenine benzemekte ve siyaset olayları ne yana yönlendirirse dirençsiz Türk-İş’de o yöne doğru sürüklenmektedir. Oysa sendika üyeleri ve yöneticileri siyaseten bilinçlendirilse, çıkarları doğrultusunda programı olan bir partiye oy vermeye inandırılabilse siyasal ortamın işçi çıkarları aleyhine işlemesi olanaksızlaşır. Bugün Türk-İş yüzünden sosyal demokrasinin Marksizm’den farkını bilmeyen işçiler ve yöneticilerle işçi sınıfı hep ezilmeye mahkûm olacak ve sürekli kaybedecektir.

Türk-İş işte bu nedenlerle güşsüzdür. Türk-İş’in gücünü azaltan SGB platformu değil Türk-İş yöneticilerinin kendisidir. SGB sendikacılığımızda Türk-İş’in yarattığı boşluğu doldurmaya çalışan, işçi sınıfını olması gereken yörüngeye oturtmaya çabalayan onurlu bir girişimin kahramanıdır.

Avrupa’da sol siyasal akım iktidar olurken, sömürüye karşı en başta işçiler ve sendikalar direnirken ve solun iktidarına en büyük desteği sağlarken Türk-İş yöneticilerinin kendi koltukları için ürkek güvercinler gibi davranmasını ve sınıfına ihanet etmesini tarih affetmeyecektir.