Türk-İş yeniden kurulmalıdır -(TAMAMI)

Ülkemizde işçiler ve işçi sendikaları çok ciddi sorunlar yaşamakta ve yaşanan tüm sorunların kaynağı Türk-İş’tir. İşçi hareketinin Amiral Gemisi olması gereken Türk-İş 1952 yılında emekli Amerikalı sendikacıların yönlendirmesi ile kurulmuş, Amerikan yardım kurulu olan AID’nin parasal katkıları ile genel merkez binasını inşa etmiş ilk tüzüğünü de Amerikan sendikacılık modeli üzerine bina etmiş sonrasında üç bine yakın sendika yöneticisinin Amerika’da onbeş gün-üç ay arasında değişen sürelerde eğitilmesini sağlamış ve işçi hareketimizin siyaset dışı bir sendikacılık anlayışı batağında kişiliğini kaybetmesine neden olmuştur.

Bugün geldiğimiz noktada ekonominin çarkları emekcilerin aleyhine dönmekte ve tüm çalışanlar bir zam yağmurunda boğulma tehlikesi yaşamaktadır. Çalışma yasalarında yapılan makyajlara rağmen işçinin çalışma ve örgütlenme güvencesi yoktur. Sendikâl hareketimiz nicelik yönünden güçsüz, nitelik yönünden çok parçalı ve etkisizdir. İşçiler ve sendikalar Amerikanın ve patronların güdümündeki AKP karşısında rüzgârın savurduğu kuru tyapraklar kadar güçsüzdür.

Sendika yöneticilerinin önemli bir bölümünün sendikacılık anlayışı çağın çok gerisindedir. Yöneticiler etik sorunu yaşamaktadır. Bazı sendika yöneticilerinin işçiden kopuk, sınıf anlayışından uzak ve yargıya intikal etmiş yolsuzlukları sendikalara duyulan güveni erozyona uğratmış toplumun sendika kavramına duyduğu saygıyı yok etme noktasına getirmiştir.

Sendikacılığımıza yeni bir kişilik verecek düzeni kurması gereken Türk-İş’in kendi düzeni yozlaşmış ve çürümeye başlamıştır. Yöneticileri birbiri ile, ilkesel değil, koltuksal bir kavganın içinde topluma çok kötü bir resim vermektedir. İşçi hareketinin tutarlı duruş sergileyen saygın önderlerinden Tek-Gıda İş sendikasının Genel Başkanı Mustafa Türkel’in dediği gibi,” Türk-İş’in yönetimine bugünküler gidip yerlerine yenileri gelse de Türk-İş ayağa kalkamaz çünkü yapısı ve ilkeleri eskimiştir, çağın çok gerisindedir. Türk-İş yeni ilkeler, yeni tüzük ve yeni, çağdaş bir sendikacılık anlayışı ile yeniden kurulmazsa işçi sınıfı ve sendikaları içine itildikleri karanlıktan kurtulamaz”

Sayın Türkel’in bu değerlendirmesine aynen katılıyoruz. Türk-İş ve onun üyesi sendikalar ve doğal olarak Hak-İş Konfederasyonu ve üye sendikaları siyasi iktidar yalakalığından vazgeçmedikce, hükümetin gölgesinde ve onun koruması altında üye kazanmaktan, büyümekten umudunu kesmedikçe, iktidarın işçi ve sendika karşıtı kararlarına karşı direnmeyi öğrenmedikce, patronların toplu sözleşme yapmak için tercih ettikleri sendika olma kimliğini reddetmedikçe işçi sınıfı içinde bulunduğu karanlıktan kurtulamayacaktır.

Türk-İş’te yapısal değişikliğin sağlanması ilkesel çağdaşlığın gerçekleşmesi nasıl sağlanmalıdır. Bunun yapılması için tek yol vardır: ülkenin işçi sınıfına gönül vermiş, sistemin esenliğine inanmış yetkin bilim adamlarından oluşacak bir kurul Türk-İş için yeni bir tüzük ve ilkeler bildirgesi hazırlayacaktır. Tüzükte ve bildirgede sendikaların siyasal duruşuna, etik sorununa, sendikalar arası yarışa, işçilerin ve yöneticilerin eğitime kadar her boyutun düzenlenmesi önemlidir.

Bu girişimi kim başlatacaktır? Sendikacılığı fildişi kulesinin rahatlığı ve rehaveti ile yapmaya alışmış, işçi sınıfından koparak siyasal iktidara yaslanmayı sendikacılık olarak kabul etmiş Türk-İş yöneticilerinin bu girişimi yapması düşünülemez. Bindikleri kayığı, batar diye sallamaktan ödleri kopanlar kuzuların sessizliği tavırlarını sürdürmeye devam edeceklerdir. Öyleyse kim bu Gordiyom’un düğümünü çözecektir. Elinde kılıcı ile İskender rolünü kim oynayacaktır?

Akla ilk gelen Sendikâl Güç Birliği Platformudur . Bunlar ortak bir ilkeler listesi hazırlayarak bilim adamlarının öncülük edeceği bir “âkiller meclisi” oluşturabilirler. Kendi sorunu olmadığı halde sendikacılığımızın bütün olarak kişilik kazanması adına DİSK’de bu girişime destek verebilir.

Gelişmeler ve yaşananlar öylesine umut kırıcı ki, böyle bir girişim yakın zamanda gerçekleştirilmezse ülkemizde özgür sendikacılık hepten yok olabilir. Onun için,”aman dikkat” diyoruz.