Türk-İş’e çağrı
Ülkemiz sendikaları yanlış bir sendikacılık modelinden kendilerini kurtarma yolunda hiçbir çaba göstermemektedir. 274-275 sayılı yasaların yürürlüğe girmesi ile yasal bir kimliğe kavuşan sendikacılığımız o yıllarda yaşanan soğuk savaşın etkisi ile Amerikan sendikacılığını kendisine model olarak almış ve o günden bu yana ücret sendikacılığı işçi hareketimizin temel niteliği olmuştur. Sosyal sendikacılık, siyasal sendikacılık işçi hareketimizin radarı dışında kalmıştır. Bu yüzden sendikacılığımız toplumun siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda etkilenmesinde, şekillendirilmesinde hiçbir zaman söz sahibi olamamıştır. 1980’den bu yana işçi haklarında sürekli bir gerileme gözlenmektedir. Özellikle 2002’den sonra işçi hakları bir kıyıma uğramıştır. Günümüzde 4857 sayılı İş Yasası, 6356 sayılı Sendikalar Yasası, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendika Yasası, 6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Yasası, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası ve bu yasadan ayrı düzenlenen İşsizlik Sigortası konularında işçinin bireyse, sosyal güvenlik ve örgütlenme haklarının yeteri kadar korunduğu söylenemez.
SİYASİ PARTİLER İŞÇİYE UZAK
Yukarıda değindiğimiz yasaların mutlaka ele alınması, güncelleştirilmesi ve çalışanların güven içinde olması için bu yasaların yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu güncelleştirmeyi kim yapacak? Vatan Partisi hariç siyasi partilerin hiçbir işçi sorunları konusunda duyarlı değildir ve bu sorunlara köktenci çözümler getirme konusuna çok uzaktır. İşçi sorunlarının çözümü sosyal devletin temel amacı olması gerekirken ülkemizde devlet anlayışı sosyalleşmeyi yanlış uygulamakta ve işçi sorunlarına öncelik tanınacağı yerde dinsel sorunlar öne geçmekte, dinsel eğitim, tarikatların desteklenmesi gibi konular gündemin başına oturmaktadır. İşsizlik Sigortası Fonunun işverenlerin finansmanı için kullanan günümüz hükümetinin işsizlere mesleki eğitim vermek, işsizlik ödeneklerini artırmak gibi bir niyetinin olmadığı açıktır. Hiçbir siyasi parti işçi sorunlarının çözümü için parti programına dayanan bir paket program hazırlamış değildir. Hiçbir partinin işçi sorunlarının çözümüne ilişkin somut bir önerisi yoktur. Partiler işçi sorunlarına uzaktır. Oysa çalışan kesim siyasi partiler için büyük bir oy potansiyaline sahiptir. Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında olan çalışanların ve yakınlarının sayısı 60 milyonun üzerindedir.
TÜRK-İŞ EMEK KURULTAYI TOPLAMALI
Siyasilerin çalışanların sorunlarına ilgisiz olduğu bu ortamda en çok üyeye sahip işçi konfederasyonu olan Türk-İş’e önemli bir görev düşüyor. Siyasi partilerin yapamadığını yapmak ve elini taşın altına koyarak işçi sorunları için bir çözüm paketi hazırlamak. Yasalarda ne gibi değişiklikler yapılması gerektiğini, sendikal özgürlüğün, iş güvenliğinin nasıl sağlanacağına, işsizler ordusu için neler yapılması sorununa ve diğer birçok konuya ait boşlukları doldurmak adına bir Emek Kurultayının toplanması kaçınılmaz olmuştur. Bu kurultayı toplamak en çok Türk-İş’e yakışır. Türk-İş önce akademisyenlerden, konunun uzmanlarından oluşan bir heyet oluşturmalı ve bu heyet çalışanlar için yeni bir çerçeve hazırlayarak işçi-memur temsilcilerinden oluşacak bir kurultayda tartışıldıktan sonra bu çerçevenin içinin doldurulması kendine görev edinmelidir. Hazırlanacak değişim belgesini Türk-İş siyasi partilerle paylaşmalı ve o belgenin içeriğini gerçekleştireceğine inandığı partiyi seçimlerde açık destekle iktidara getirmeye çalışmalıdır. Sadece işçi sorunları ile ilgilenecek böyle bir çalışma yakın zamanlarda yapılmamıştır. Çalışanların sorunlarının röntgenini çekecek bu çalışmanın sonuçlarının gereği yapılırsa işçi sınıfı bu ülkenin en önemli sosyal-siyasal güç kaynağı olabilir.