Türk-Mısır ilişkileri ve Rus elçinin Kahire mesajları

Doğu Akdeniz’le bağlantılı olarak Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri gündemde...Türkiye ve Mısır’ın hangi zeminde buluşabileceği, anlaşma halinde olası kazanç ve kayıplar üzerine değerlendirmeler yapılıyor.

Fakat ısrarla, adeta bir monoloğa benzer şekilde, Kahire’nin Türkiye değerlendirmesi yeterince irdelenmiyor.

Atlanan bir diğer konu ise Suriye başta olmak üzere pek çok konuda işbirliği yaptığımız, Libya’da ortak çözüm konusunda müzakerelerin sürdüğü Rusya’nın, Türk-Mısır ilişkilerine bakışı.

AÇIKLAMALAR YETERLİ Mİ?

Mısır konusunda başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet yetkililerinden üst üste olumlu açıklamalar geldi.

Erdoğan, 18 Eylül tarihli açıklamasında, Kahire yönetimiyle istihbarat seviyesinde görüşmeler yapıldığı bilgisini bir kez daha paylaşırken, ek olarak “Yunanistan ile Mısır’ın yaptığı anlaşma bizi üzmüştür. Yunanistan ve Mısır arasındaki bağlar ile Türkiye ve Mısır arasındaki bağlar farklıdır” ifadeleriyle Kahire’ye ilişkileri normalleştirme sinyali verdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise katıldığı bir televizyon programında, “Gerçekçi olmamız lazım Mısır ile anlaşma yapabilmemiz için Mısır’la siyasi ilişkilerimizin iyi olması lazım” ifadeleriyle Kahire yönetimine sıcak mesajlar verirken, hemen arkasından yaptığı “darbe sonrası binlerce insan öldürüldü. Mısır’da geçiş dönemi olmadığını gördük” değerlendirmesiyle 2013’ten bu yana süren retoriğe geri döndü.

Çavuşoğlu’nun açıklamalarına cevap Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nden geldi. Konuyla ilgili yapılan açıklamada, Çavuşoğlu’nun 2013 süreciyle ilgili yaptığı değerlendirmeler “ideolojik saiklerle yapılmış mantıksız iddialar” olarak nitelendirilirken “tezat içeren bu söylemler, saygı ve uluslararası meşruiyete dayalı bir ilişki zemini yaratma yönündeki irade iddiasına, şüphe düşürmektedir” ifadeleri kullandı.

Bu noktada daha önce de konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Mısırlı kaynakların, “Türk yetkililerden, 2013 süreciyle ilgili olarak Mısır yönetimini suçlamayan, nötr açıklamalar gelmesi halinde ilişkilerin düzelmemesi için hiçbir neden yok” ifadelerini hatırlatmakta yarar görüyorum. Karşımızdaki kuvveti hem darbeci olarak isimlendirip hem de iyi ilişkiler kurmamız mümkün değil.

Ayrıca Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki faaliyetlerinin sınırlandırılması (bu konuda önümüzdeki süreçte önemli gelişmeler yaşanabilir) da Ankara-Kahire ilişkilerinde normalleşmeyi hızlandıracak bir faktör olacaktır.

Diğer yandan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin, ekonomik güçlerini kullanarak Sisi yönetimine Türkiye’yle mesafeli durma yönünde baskı yaptığını ve bunun yanı sıra Mısır hükümet çevrelerinde Ankara’ya düşman çıkar çevrelerinin de bulunduğunu unutmamakta yarar var.

7 yıllık araya ve bütün sorunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanlığı’nın yumuşama sinyali içeren açıklamalarının devam etmesi halinde, ekonomik ve siyasal bir dar boğazın içinden geçen Mısır’ın Türkiye’yle ilişkilerini düzeltmesi, Doğu Akdeniz’de iki tarafında lehine bir anlaşma yapılması olasıdır.

Mısır ve Yunanistan arasında yapılan deniz sınırı anlaşmasında yer alan esnek hükümler göz önünde bulundurulduğunda, Ankara-Kahire arasında iş birliği kapılarının açılması ihtimali daha da kuvvetlenmektedir.

Türkiye'nin Kahire Büyükelçiliği

RUSYA ARABULUCUK YAPABİLİR Mİ?

10 Haziran tarihli “Libya’da Astana formatı mümkün mü?” başlıklı yazımda da değindiğim üzere Türkiye ve Mısır arasında Libya merkezli olmak üzere anlaşmazlıkların çözümü konusunda Moskova’nın rol oynaması olasılığı da mevcut.

Egypt Daily News haber sitesinin Rusya’nın Kahire Büyükelçisi Georgiy Borisenko’yla gerçekleştirdiği röportajın satır araları Rusya’nın Mısır’a, Libya’daki soruna ve Ankara-Kahire ilişkilerine bakışı konusunda önemli ipuçları içeriyor.

Rusya'nın Kahire Büyükelçisi Georgy Borisenko

Büyükelçi Borisenko, ülkesinin Libya’da Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti(UMH) ve Libya Ulusal Ordusu’yla (LUO/Hafter kuvvetleri) direkt temas içinde olduğu bilgisini paylaşırken, Rusya’nın, “2011’de NATO müdahalesiyle yıkılan Libya’nın, daha önce olduğu gibi bölünmez bir bütün olarak kalmasını” savunduğunu vurguluyor

Borisenko, Libya’daki görüşmelerle ilgili de önemli bilgiler veriyor; “Libya’da ateşkes, tarafların mevcut pozisyonlarıyla devam etmeli… UMH, LUO kuvvetlerinin Doğu’dan çekilmesini talep etti fakat Türk ortaklarımızla yaptığımız görüşmelerin başından itibaren, LUO’nun mevcut pozisyonunda kalması gerektiğini savunduk… 13 Haziran’dan bu yana Türk ortaklarımızla bu yönde görüşmelerimiz sürüyor. Görüldüğü üzere bu tarihten itibaren UMH, Sirte ve Cufra yönüne doğru ilerleyişini durdurdu.”

UMH’yle askeri ilerleyişi durdurmaları konusunda anlaştıklarını belirten Büyükelçi, Hafter kuvvetlerinden de aynı şekilde hareket etmelerini beklediklerini ifade ediyor.

Büyükelçi, Libya’da Rusya’nın askeri varlığı olmadığını iddia ederken, bölgeyle ilgili Mısır’ın güvenlik kaygılarını paylaştıklarını da ekliyor.

Bu noktada Borisenko’nun, Rusya’nın Tobruk’taki kuvvetlerle bazı noktalarda iş birliği yaptığı bilgisini paylaştığını da belirtelim.

'TÜRK ORTAKLARIMIZ'

Borisenko, Rusya’nın Doğu Akdeniz siyasetiyle ilgili soruya ise “denge siyaseti izliyoruz, Mısır, Yunanistan, Türkiye ve İsrail başta olmak üzere bölge ülkelerinin tamamıyla iyi ilişkilerimizi korumaya çalışıyoruz… NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki yükselişten ise endişeliyiz” cevabını veriyor.

Rus Büyükelçi’nin açıklamalarını bir araya getirdiğimizde, Moskova’nın Libya’da LUO’ya bağlı unsurlarla daha yakın ilişkiler içinde olsa da Türkiye ve Mısır destekli kuvvetler arasında arabulucu rolüne soyunduğunu görüyoruz.

Bu noktada Büyükelçi’nin, Mısırlı gazetecinin, Türkiye’nin Libya’ya yabancı savaşçılar gönderdiği iddialarını içeren sorusunu Türkiye’yi direkt olarak hedef almadan savuşturması ve Libya konusunda görüşme içinde oldukları Türk yetkililerden “ortaklarımız” olarak bahsetmesi dikkate değer.

Özetle, Türkiye’nin Mısır’la direkt olarak ilişki kurması en uygun seçenek olsa da Libya konusunda iki ülke arasındaki sorunların çözümüne Rusya’nın dahil olması da düşünülebilir.

İçinden geçtiğimiz kritik süreçte, yeni ittifaklar Türkiye’nin elini kuvvetlendirecektir.