Türk Romanında Üniversite-(TAMAMI)

Üniversiteden pek çok romancı yetişti, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Tahsin Yücel’e değin onlarca yazardan söz edebiliriz, şuraya hepsinin adlarını sıralasak, bu yazının sınırlarını epey aşar. Buna bakınca edebiyatımızda üniversiteyi konu alan pek çok roman bulacağınızı sanırsınız. Oysa daha yakın zamanlarda üniversiteyi anlatan romanlar ikiyi üçü geçmezdi. Belki bu sayıya son zamanlarda bir iki roman daha eklendi, gene de az değil mi? Peki, neden üniversiteden yetişen yazar bu kadar çokken, romanı az. Sanırım romanın “anı” düzeyinde kalma kaygısı, herhalde önemli bir neden bu olmalı.

Oğuz Atay’ın Bir Bilim Adamı’nın Romanı (İletişim Y.) geliyor önce aklıma, bu biyografik romanda yazar hocası Mustafa İnan’ı anlatıyor. Yatılı okullarda okumuş, yoksul bir Anadolu çocuğu Mustafa İnan... Onun örnek kişiliği anlatılırken, yer yer üniversitelerimizdeki eksiklikler, yanlışlar da dile getiriliyor. Mustafa İnan’ın bilim yaşamı Darülfünun’un üniversite, müderrislerinin profesör olduğu yıllara rastlar. Alanına (mekanik) pek çok yeniliği o getirmiştir, daha seminer, doktora sözü bile bilinmez o günlerde. Doğu’da eksik olan bilim geleneğidir, bu geleneğin kurulmasında büyük bir çaba gösterir, para pul derdine düşmeden, öteki meslektaşları gibi tüccarlaşmadan.

Üniversitede her şeyden önce düşünme sanatı önemlidir, bu sanatı öğretir çevresine. Yusuf Ziya Ortaç, “ikbalin eteğinden tutmak” der ya, böyle bir derdi yoktur İnan’ın. Cemal Gürsel’in bakanlık önerisini reddederken, bu kararı bir başına değil, arkadaşlarıyla tartışarak alır. Roman, biraz sipariş bir roman gibi görünse de, Oğuz Atay’ın hocasına duyduğu sevgi başarısında etkili olur.

Ben kırk yılımı geçirdiğim üniversiteyi yazarken (Bir Başka Şehir, İmge Y.2010), elbette benden önce neler yazıldığını hatırlamaya çalıştım, bazılarını yeniden okudum. Dediğim gibi, çok roman yoktu, bunu şaşarak gördüm. Değerli meslektaşım Feyza Hepçilingirler’in Kırmızı Karanfil Ne Renk Solar’ı (Simavi Y.) bildiğim kadarıyla YÖK sürgünlerini, YÖK’ün kurulduğu yılları anlatan ilk romandır.

Bu romanı yayımlandığı yıllarda okumuş ve sevmiştim. Dehen Altıner’in Sevgili Üniversite’sini de (Boyut Y.) birkaç yıl önce okumuştum. Atatürk’ün üniversite reformunu gerçekleştirdiği yıllarda Türkiye’ye gelen Alman bilim adamlarını konu alan roman, iyi bir araştırma sonucunda yazılmış. Bu kitabı da sevdim. Son zamanlarda bir iki roman daha eklendi bunlara.

Üniversitemizin reform yılları (1933), iki önemli tasfiye dönemi (1948 ve 1980) üniversitede büyük kırılmaların yaşandığı yıllardır, bu dönemler bu sayılı romanlarda yerini almıştır. Bir Başka Şehir’i yazmadan önce, Pertev Naili Boratav’ın oğlu Korkut Boratav’la yaklaşık dört saati bulan bir röportaj yapmıştım.

Pertev Naili Boratav’ı üniversiteden atan devlet, aylığının bir kısmını ödemeye devam etmiş. Gene de iyi günlermiş o günler, dedim. Suut Kemal Yetkin gibi Bedrettin Cömert’i 12 Mart’ın hışmından kurtaran bir bilim adamının, bu aylığı kesmek için uğraşmasına da şaştım.