Türk Usulü Bilimkurgu Öyküleri: Son Tiryaki
Ülkemiz sınırları içinde faaliyet gösteren düşsel edebiyata katkıda bulunan yazarların ne kadar önemli olduğunun en büyük kanıtlarından biridir Müfit Özdeş. Kitabın yazılışı 20 küsür yıl öncesine dayansa da, içinde çok daha eski öyküler mevcut. Yazar, yıllarca biriktirdiği öyküleri bu yapıtında bir araya getiriyor.
33 kitaptan oluşan Metis Bilimkurgu Dizisi‘nin içinde yer alan tek Türk yazar Müfit Özdeş. Son Tiryaki ise onun tek kitabı. İçinde 15 adet bilimkurgu öyküsü barındıran kitabı okumak bir hayli keyifli.
Öykülerde karakter isimlerinin bize hiç de yabancı olmayışı ilginç detaylardan biri. Günlük hayatımızda sıkça karşımıza çıkan isimlerin kullanılması, bu kitabı biraz daha “bizden” kılıyor.
Kitabın kapağı çok hoşuma gidiyor. Kapaklarına bayıldığım bu bilimkurgu serisinin en beğendiklerimden birisi de, hiç şüphesiz Son Tiryaki. Resimdeki atronotun elinde sigara oluşu, bana göre kitapta bulunan aynı isimli öykünün ruhunu çok iyi yansıtıyor.
15 öykü var demiştim ve şimdi onlara tek tek değineceğim. Öyküleri özetlediğim sanılmasın, sadece yüzeysel olarak bahsettim. Yine de, okumak istemeyenler öykü yorumlarının ardından okumaya devam edebilirler.
Öykülere Kısaca Göz Atalım:
1. İki Kısa Bir Uzun: Yirmi yıldan fazla bir süredir görüşmeyen iki arkadaşın, bir restorantta birbirlerine rastlamalarını ve ardından gelişen biyolojik ve fizyolojik olayları anlatıyor bize bu öykü. Yalçın ve Sema’nın birliktelikleri ile, yıllardır çalıştırılamayan bir madde transformatörü arasında nasıl bir ilişki olabilir?
Kitabın ilk öyküsü gerçekten çok güçlü. İnsanda diğer öyküleri de bir an evvel okuma isteği uyandırıyor ve Özdeş bu işi hakikaten biliyormuş dedirtiyor. Ayrıca, öyküyü okurken Christopher Nolan’ın başyapıtı The Prestige’i hatırlayacaksınız.
2. Love.Exe Destanı: Özdeş bu öyküsünde insanoğlunun kökenine kendi hayal gücü ile ışık tutuyor. Analarımız ve babalarımız aslında birer bilgisayar ve bizler de “Love.Exe” adlı bir bilgisayar programının ürettiği minicik yazılımlar olabilir miyiz desiniz? Zekiceydi.
3. Krrçiysk: Oldukça orijinal bir fikirden yola çıkan bu öyküde, Merendiz adlı gezegenin, bazı özellikleri insanları andıran böceğimsi zeki ırkı açlıkla mücadele etmek zorundadır. Trilyonlarca Merendizli’yi doyurmak için bilgisayar kumandalı robotlar ve gemiler ışık hızında hareket etmekte ve evrenin çeşitli yerlerinde “et” aramaktadırlar. Yolu Dünya’ya düşen cesur Merendizli Krrçiysk, bu et dolu gezegenin Türkiye adlı ülkesinde Ahmet adlı bir çocuğu gözüne kestirir ve uzun soluklu sürek avının düğmesine basar…
4. Son Tiryaki: Sigaranın tümüyle yasaklandığı bir Dünya’dan kaça bir sigara tiryakisi… Kitaba da adını veren bu öyküyü sevdim. Sigara tiryakisi Selim’in içtenliği ve samimiyeti bir okur olarak beni öyküye bağladı. Geleceğin dünyasında tütün, et tüketmek ve daha birçok şey yasaklanmıştır. Ve insanların meslekleri bilgisayarlar tarafından belirlenmektedir. Dünya’da kalan son tiryakinin son umudu ise, Rousseou gezegenidir. Çünkü orada sigara dahil pek çok şey serbesttir ve isteyen herkes gidebiliyordur. Selim’in de sigarayı bırakmak gibi bir niyeti olmadığından, Rousseau gezegenine yerleşmeyi kafaya koyar. Özeş’in kaleminden çıkan ve birkaç farklı duyguyu bir arada yaşatan bu öyküyü okumak keyifliydi. Fakat kitapta Son Tiryaki’den daha başarılı öykülerin bulunduğunu belirtmekte de yarar var.
“İçmeyenler de içmiş gibi oluyor,’ diyordu bunlar. ‘Böyle birşeye izin verilemez. Tamam, nihayet kendi bilecekleri iş, ama ortalık yerde de olmaz ki. Kamuya açık yerlerde et yemek nasıl yasaklandıysa, sigara içmek de yasaklanmalı. Çocuklarımızın ahlakı bozulacak yoksa.”
5. Peri Kızı Nurcihan: Mehmet Sadullah Efendi’nin kızı Nurcihan, günün birinde Ahmet adlı ademoğluna aşık olur ve masalsı bir atmosferde gerçekleşecek olan olaylar zinciri de böyle başlar. Periler ve insanlara dair bir öykü.
6. Hatalı Üretim: Özdeş tıpkı “Love.Exe”de olduğu gibi, bu öyküsünde de yaradılışa odaklanmış, Tanrı’nın kadın ve erkeği nasıl yarattığına kendi bakış açısından bir yorum getirmiş. Özdeş’e göre, tüm insanların işlemcileri yanmıştır ve bu yüzden asla tam olarak mutlu olamazlar. Sizce de biraz mantıklı değil mi?
7. Karasevda: Post apokaliptik bir dünyaya açılan bir öykü, çok az da distopyaya girdiğini söylemek mümkün. 4. Boğaz Köprüsü, ardı ardına patlayan atom ve hidrojen bombaları, havaya uçan tankerler, alev alev yanan İstanbul ve tüm bunların ortasında Süheyla ve Zeki’nin aşkları. Ve tabii bombaların etkisiyle başkalaşmış insanlarla dolu bir şehir karşılıyor bizi.
8. Kimin Ağrır O Bağırır: Hiçbir derdi ve tasası olmayan bir padişaha günün birinde rahat batar ve ülkesindeki telgrafın tellerine neden kuşların konmadığını merak eder. Bu merakı veziri vasıtasıyla gideren padişahın başına başka dertler musallat olacak ve ülkesindeki insanlar için bir robot yapımına dek sürecek olaylar silsilesi başlayacaktır. Ve bu robot/bilgisayar, insanların acılarını çekmek için programlanacaktır. Bir ülkenin ağrımayan başı nasıl ağrır sorusunun cevabı bu öyküde.
9. Telek Dün Gece Öldü: Kitaptaki en karmaşık öykü sanırım buydu. Ya da o anki ruh halim öyküye tam olarak odaklanamamış olabilir. Bir süre, yazarın tam olarak ne anlattığını anlayamadım. Ama Müfit Özdeş bu öykünün sonunu da çok ilginç yerlere bağlamayı başardı. Büyük Patlama’nın hemen ardından oluşan, adı sanı olmayan bir bilinçler bütünü. Özdeş bunu “Bilinçli Enerji Oluşumları Kümeleşmesi” olarak adlandırıyor ve başlıyor anlatmaya. Arada bir de inanıp inanmadığımızı soruyor anlatılanlara.
10. Çirkin Prenses: Halkını çok seven bir kralın, Ceyn adındaki kızına koca bulmaya çalışması öykünün ana izleğini oluşturuyor. Bir gün kararlaştırılır ve toplamda üç aday o gün kıza talip olur. Ceyn adaylardan birini seçecek ve diğerlerinin başı vurulacaktır. Halk ise, meraklı gözlerle çıkacak sonucu beklemektedir.
“Kadın güzelliğinin sırrı, yakışıklı erkeklerin yakışıksız tepkilerinde aranmalıdır.” –Tsang Tsao Al-Mobarek/Büyük XXI. Yüzyıl Düşünürü
11. Nergisler Kan Kızılı: Bu öyküde, farklı bir boyuttan ayna vasıtasıyla Dünya’ya gelen güzel bir kadını ve onun Dünyalı erkeklere olan zaaflarını okuyoruz. Tabii ki geçmişine duyduğu özlem dolu cümleler de satır aralarında bizlere eşlik ediyor.
12. Yin ile Yang: Baba Harp, çocukları Yin ile Yang’ı tatil niyetine Samanyolu galaksisine götürüyor ve bizim haşarı kardeşler de uçan dairelerini alıp Dünya’ya ayak basıyorlar… Özdeş’in, temelinde dinleri eleştirdiğini düşündüğüm kısa bir öyküsü.
13. Nostura’nın Öyküsü: Nostura adlı, uzaydan geldiğini iddia eden bir adam karşılıyor bizi bu öyküde. Dünya’nın havasında bulunan ve Nostura’nın ırkına zarar teşkil eden bir madde yüzünden sürekli içki içmesi gerekiyor çünkü alkol, onun için panzehir görevi görüyor. Bu sırada dünya çeşitli felaketlerle günden güne yok olmanın eşiğine geliyor. Dünya’nın her yerinde günde onlarca UFO görülüyor, Afrika’da insanlar donarak ölüyor, Güney Amerika’daki deprem Türkiye’yi etkiliyor, iklim tamamıyla değişmiş durumda; bir gün kar yağıyor, ertesi gün kırkbeş derecelik sıcaklıkla herkes kavruluyor. Ve tüm bunların arasında Lütfi adında bir yazar, dördüncü romanını yazmak için çabalamakta…
14. Niyazi: Genellerde masallarda karşımıza çıkan ve kahramanımızın üç dileğini yerine getirdikten sonra kaybolan cin efsanesini, bilimkurgu ile harmanlamış Özdeş. Cinler aslında gerçekmiş ona göre ve Dünya’ya 99 ışık yılı uzaklıktaki Kaf adlı gezegende yaşarlarmış. Peki öykünün adı neden mi Niyazi? Hem öğrenmek hem de biraz olsun gülümsemek için okumalısınız.
15. Yeraltı İnsanları: “Dünyanın yok olan düzeyinden yeraltına kaçan ve orada “mükemmel” bir düzen kuran insanlar…” yazıyor kitabın arka kapağında bu öyküyle ilgili. Kitabın en güçlü öykülerinden biriydi aynı zamanda ve ben de hiçbir şekilde büyüsünü bozmak istemediğimden, içeriğe değinmeyeceğim. Tür olarak biraz distopik olduğunu söyleyebilirim tabii.
Son Söz
Evet, öyküler kısaca böyle. Fakat kitabı okuduğunuz takdirde, burada anlattıklarımın yetersiz olduğunu fark edeceksiniz. Zira böyle şahane öyküleri bir arada bulmak kolay olmuyor her zaman.
Aslında bu kitabın basılma hikayesi de bir hayli ilginç. Metis Yayınları’nın derlediği bilimkurgu dizisinin yayın yönetmeni Bülent Somay, Özdeş’in öykülerini okuyup beğeniyor. Her ne kadar Özeş basılmasından yana olmasa da, ısrarlarını sürdüren Somay amacına ulaşıyor ve öyküler Son Tiryaki adındaki bu kitapta toplanıyor.
Türkiye’de yazılmış en iyi bilimkurgu öykülerinin bazılarının da yine bu kitapta yer aldığını düşünüyorum. Müfit Özdeş’in Son Tiryaki haricinde başka bir kitabının olmaması gerçekten çok üzücü. Keşke hiç yazmayı bırakmasaydı ve bizim de şöyle dünya çapında tanınan bir bilimkurgu yazarımız olsaydı.
Ülkemizden çıkan nadide bilimkurgu eserlerinden olduğu, dahası, öncü olduğu için, Son Tiryaki’nin yeri her zaman ayrı olacaktır.
Müfit Özdeş’e, ülkemiz bilimkurgusuna kattıkları için teşekkür ediyor ve henüz hiçbir şey için geç olmadığını hatırlatarak, yeni bilimkurgu temalı öyküler kaleme almasını umut ediyorum.
NOT: Metis Yayınları Son Tiryaki'yi 2019 yılında yeniden yayımladı. Güncel baskısının içinde ise ekstra birkaç öykü daha mevcut.
Keyifli okumalar dilerim.