Türkiye, ABD-İsrail cephesine razı olmaz

ABD Suriye’yi vurdu.

Krizin başından beri ilk.

Taşeronlarla götürüyordu.

Doğrudan devreye girdi.

Anlamı: Aletleri yetmiyor.

***

Asıl konu: Tayyip Erdoğan.

Yazık: Yine çıkmaz sokakta.

ABD-İsrail katarına bağlanmaya çalışıyor.

Maalesef: Türkiye de bedel ödeyecek.

Kendisi de.

***

Oysa hayat öğretmendir.

Uzağa gitmeyelim.

Sadece bizim mahalleye bakalım.

İşte Irak. İşte Libya. İşte Suriye.

ABD üçünü de vurdu:

Sonuçlar aynı oldu: Savaş. Ölüm. Bölünme.

***

Hayat diyor ki...

Irak bölünürse...

Suriye bölünürse...

Türkiye de birliğini koruyamaz.

Zaten: ABD, bölgesel denklemi böyle kurdu.

Asıl hedefi Türkiye’yi bölmek.

***

Şimdi: Tayyip Erdoğan iki olmazın peşinde.

İlki: ABD’yi ikna etmeye çalışıyor. “Beni devirme” diye.

İkincisi: PKK/PYD’yi desteklemekten vazgeçirmek.

***

Önce: “Devirme” konusu.

Biliniyor: Washington çoktan hükmünü verdi.

İşte: 17-25 Aralık 2013.

İşte: 15 Temmuz 2016.

İkisi de Erdoğan’ı devirme hamlesi.

Washington vazgeçer mi?

Belki erteler.

Fakat ortaklık kurmaz.

Niçin?

Cevap: Olgular böyle söylüyor.

***

Sahadaki gelişmelere bakalım.

Donald Trump göreve başladı (20 Ocak 2017).

Tayyip Erdoğan cenahı beklentiye girdi.

Umudu: Washington’da Erdoğan politikasının değişmesiydi.

Bu beklentiyle bölgeyle ilişkilerde frene bastı.

ABD’yle ortaklık yoklamalarına geçildi tekrar.

***

En belirgin değişme, İran politikasında oldu.

Yeni söylem: “Fars milliyetçiliği”yle mücadeleydi.

Amaç: İki merkezi tatmin etmekti.

Biri: Washington.

Diğeri: Sıcak para ihtiyacı için Körfez ülkeleri.

***

Erdoğan’ın çabaları sonuç vermedi pek.

Öncelikle: PYD/YPG’yle birlikte çalışmaktan vazgeçmedi.

Herkes görüyor. ABD bunu saklamıyor bile.

İkinci konu, Erdoğan’ın kişisel kaderi.

ABD, bu konda da umut vermiyor.

Erdoğan’ı “şeytanlaştırm”a kampanyası sürüyor hâlâ. Hem de hız kesmeden.

Aydınlık haberleştirdi: ABD’li senatörler Erdoğan üzerinden Türkiye’yi suçluyor. “Terör devleti” diye.

Sonuç: Erdoğanlar olmayacak duaya “amin” diyorlar yine.

Tıpkı Emevi Camii’deki namaz randevusu gibi.

***

Soru 1: Erdoğan, Türkiye’yi yeni politikasına ikna edebilir mi?

Baştan “hayır” diyelim.

Değil Türkiye, AKP’nin ana gövdesi bile razı olmaz.

Çünkü: ABD-İsrail cephesinin peşine takılmak...

PKK ile silah arkadaşlığına soyunmak...

Hiçbir yerli kuvvet boyun eğmez bunlara.

***

Soru 2: Öyleyse, Erdoğan niçin çıkmazda ısrar ediyor?

Problem: Erdoğanlar’ın sınıfsal genetiğinde. Bundan kaynaklanan yetmezliğinde.

“Ruhsatlı” geldiler. Bir çizginin ötesine geçemiyorlar.

Bir de: Siyasi sicilleri fazlasıyla sorunlu.

Sonuç: Bocalıyorlar.

***

Soru 3: Kim kazanacak? ABD cephesi mi, bölge cephesi mi?

Elbette güçler dengesine bağlı.

ABD cephesine bakalım.

Karada tek gücü var: PKK.

Bir de savaşa süremeyeceği: İsrail.

Soruya soruyla cevap verelim: Bunlarla mı kazanacak?

***

Cevabı içinde iki soru daha:

Türkiye’yi İsrail’le, PKK’yla silah arkadaşlığına razı edecek güç var mı?

Ankara, bölünmeyi kabul eder mi?

***

Çare: Türkiye büyüktür.

Meşrû zeminlerde su akar yolunu bulur.