Türkiye Avrasya'ya yaklaşıyor

Makalede, uzun yıllar Erdoğan'ın Suriye'ye müdahale isteğine karşı çıkan ordunun sonunda Erdoğan'ın isteklerine razı olarak ve kısmen ona bağlılığını kanıtlamak için 'Fırat Kalkanı' harekatına giriştiği iddia edildi.

Yazarlar harekatı, 15 Temmuz girişiminin ardından gelişen bölgesel-konjonktürel gelişmeler, büyüyen Rusya-Türkiye ittifakı ve ABD karşıtı yeni saflaşma ölçeğinde değerlendirmek yerine, Başbakan Ahmet Davutoğlu döneminde izlenen ve 'bölgenin Amerikan çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirilmesini' öngören politikalar üzerinden değerlendirmeyi tercih etti.

AVRASYACILAR GERİ DÖNDÜ

Makalede üzerinde durulan bir başka önemli husus ise 'Türkiye'de yükselen Batı-karşıtlığı' ve 'Türkiye'nin Avrasya güçleriyle yakınlaşması' oldu. Batı kamuoyunun Türkiye'ye ilişkin genel kaygıları şeklinde de okuyabileceğimiz bu satırlar makalede şu şekilde konu edildi:

"İslamcılar ve Kemalistler arasındaki ittifakın Türkiye'yi Batı'dan koparması muhtemel. Geçtiğimiz aylarda Batı-karşıtı düşünce Türkiye'de tüm zamanların en yüksek noktasına ulaştı... Silahlı kuvvetlerdeki Anti-Amerikancılık, çoğunlukla Gülen karşıtı olan ve Türkiye'nin stratejik yöneliminin NATO'dan 'Avrasya güçleri'ne doğru kaymasını savunan generallerin Ergenekon ve Balyoz davaları ile tutuklanmasından bu yana oldukça yoğun. Bu generaller silahlı kuvvetler içerisinde 'Avrasyacılar' olarak tanımlanabilecek olan bir grubun parçası. Bu klik Washington yönetiminin, Ergenekon ve Balyoz yargılamaları döneminde Fethullahçıları, ordudaki NATO karşıtlarını tasfiye etmek için kullandığı düşüncesiyle, ABD'ye karşı daha düşmanca bir tutum içerisinde girdi."

YENİ İTTİFAKIN ÇİMENTOSU MİLLİYETÇİLİK

Yazarlar makalenin devamında İslamcılar ve Kemalistler arasında yapılan ittifakın orta vadedeki yansımalarını şu sözlerle özetliyor:

"Avrasyacı subaylar darbe girişiminin hemen ertesinde geri döndü. Balyoz ve Ergenekon davalarında hapis cezasına çarptırılan ve 15 Temmuz'un hemen ertesinde rütbeleri yükseltilen 10 subay bu yeni stratejik yönelimin bilinen destekçileri. Temmuz ayından bu yana hükümet Avrupa ve ABD'deki NATO karargahlarında çalışan bir kaç yüz 'Batılı tarzda eğitilmiş' üst düzey subayı görevden uzaklaştırdı... Ankara ve Moskova arasındaki bağlar onarıldıkça İslamcılar ve Kemalistler arasındaki ittifakın daha da fazla güçlenmesi muhtemeldir."

Yazarlar, Kemalistler ve İslamcılar arasındaki ittifakın Türkiye'yi daha milliyetçi, otokratik ve Batı-karşıtı bir çizgiye getireceğini zira, ne Erdoğan'ın 'dinci-muhafazakar' hükümetinin, ne de ordunun radikal laik unsurlarının, 'liberal' ve 'Batı-yanlısı demokrasi' kavramlarına itimat etmediğini iddia etti. Makalede öne sürülen görüşlere göre, milliyetçilik, Batı-karşıtı öfke ve Türkiye'nin egemenliği düşüncesine bağlılık bu iki grubu bir araya getiren en temel faktörler olarak öne çıkıyor.

'KEMALİSTLER DARBE YAPACAK'

Makalede ayrıca, Ergenekon ve Balyoz davalarından hapis cezasına çarptırılan 'Kemalist albayların', darbenin ardından generalliğe terfi ettirilerek tasfiye edilen FETÖ mensuplarının pozisyonlarına atanmaları; darbenin hemen ertesinde AKP Genel Merkezi'ne Atatürk portresi asılması ve hükümet temsilcilerinin konuşmalarında Atatürk'e atıf yapmaları şeklinde özetlenebilecek gelişmelerin, söz konusu ittifakın biçimlendiğine ilişkin birer kanıt olduğu ileri sürüldü.

Daha önce Metin Gürcan'ın al-Monitor'da yayınlanan 'iktidar mücadelesi' konulu makalesinde; eski Pentagon yetkilisi Michael Rubin'in Diken'de yayınlanan röportajında ve son olarak CIA ajanı Henry Barkey'in sosyal medya iletilerinde rastladığımız popüler bir söylem, burada da karşımıza çıkıyor: Yazarlar, Erdoğan muhtemelen hala Kemalistlerin örgütleyeceği bir darbeden dolayı tedirgin" olduğunu ileri sürüyor. Makalede ayrıca, Erdoğan'ın orduyu yeniden yapılandırma çabalarının, Kemalistler ve İslamcılar arasındaki derin fikir ayrılıkları sebebiyle 'nihai bir çatışmaya gebe' olduğu iddia ediliyor.

FETÖ'YÜ AKLAMA ÇABASI

Makalede vurgu yapılan bir başka dikkat çekici husus da ABD merkezli Fethullah Gülen Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik mücadelenin politik yansımaları oldu. Yazarlar, 15 Temmuz'daki başarısız darbe girişiminin 'tamamiyle' Gülen'e bağlı unsurlar tarafından organize edildiğine yönelik savın, 'Kemalist subayların darbedeki rolünü karartmaya' yardımcı olacağını iddia ettiler.

Darbenin FETÖ tarafından organize edildiğine dair binlerce sayfa somut delil kamuya açık bir biçimde ortadayken, Kemalist subayların örgütlü bir biçimde darbeye iştirak ettiklerine dair herhangi bir delilin ortada bulunmaması yazarların bir 'yönlendirme' çabası içinde olduklarını akıllara getiriyor.

Makalenin devamında ordu içerisindeki "FETÖ örgütlenmesinin 2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesiyle varlık kazandığı", bu nedenle, FETÖ bağlantılı bir çok subayın 'Albay ve altı rütbelere' mensup oldukları iddia ediliyor. Bazı Kemalist subayların sözde itiraflarının ise devletin, 'darbeyi FETÖ tezgahladı' savıyla çeliştiği öne sürülüyor.