Türkiye bölgenin sigortasıdır
Türkiye’nin Suriye serüveni her geçen gün çeşitli dinamikleri harekete geçirerek ilginç bir boyut kazanıyor. Daha önce pasif bir oyuncu olarak bu ülkede kendi çıkarları hilafına başka ülkelerin önünü açan Türkiye, artık daha gerçekçi ve daha dengeli adımlar atıyor. Türkiye, “ABD izin vermez; Rusya karşı çıkar!” duvarlarını aşarak aktif olarak Suriye denklemine dâhil oldu. Bunun için milat Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başladığı 24 Ağustos 2016 tarihidir.
ZİNCİRLERİNİ KIRAN ÜLKE
Suriye’ye giren Türkiye kendini, gücünü, tarihi ve kültürel mirasını keşfetti. Bu harekât sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olamazdı! Namludan çıkan kurşun gerçekti ve bundan sonra hayaller üzerine kurulan dostluk ve müttefiklik sistemleri sürdürülemezdi! Maskeli balo daha fazla devam ettirilemezdi. Çünkü maskeler indirilince, bölünmüş bir Türkiye manzarası ile karşı karşıya kalınabilirdi. Suriye’deki gelişmeler istese de istemese de Türkiye’yi bambaşka bir gerçeklik içine soktu. Türkiye yeni bir dünyaya girdi ve doğal dostları ile buluştu. Ancak uzun bir NATO sürecinden sonra bu buluşmanın sancılı, inişli çıkışlı bir süreç olacağını tahmin ediyoruz. Öte yandan Türkiye’nin yeni dostları ile arasındaki çelişkileri gidere gidere büyük çözüme doğru ilerleyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
EN TEHLİKELİ SENARYO
Mevcut durumda bölge için Suriye’deki en tehlikeli durum ABD yardım ve desteği ile Kuzey Suriye’de merkezi yapıdan kopuk bir federatif ya da özerk yapının oluşmasıdır. İsmi ne olursa olsun bu bir PKK devletçiği olacaktır. Bu oluşumun sadece Suriye ile sınırlı kalacağını düşünmek emperyalizmin doğasından bihaber olmak anlamına gelir. ABD, bu devletçiği Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile buluşturmak isteyecektir. Bölge ülkeleri içinde bu çıplak gerçeği en iyi gören ülke Türkiye’dir. Bölge dışından gelip Suriye’ye destek veren Rusya’nın bu konudaki politikası belli değildir. Çünkü Rus Savunma Bakanlığı PYD’nin hile ve zulüm ile denetim altına aldığı toprakları da kurtarılmış bölgeler kapsamına almaktadır.
Bu gerçeği seslendirmek ABD’ye meydan okumakla eş değerdedir. Rusya, İran, Irak ve Suriye bu gerçekle yüzleşmek zorundadır. ABD ile anlaşarak sorunu çözme şansı yoktur. ABD ile Rusya anlaşsa bile böyle bir statü bölgede kabul görmez! “Afrin için Türkiye’ye izin verdik!” gibi kibir dolu içi boş açıklamaların hiçbir faydası olamaz! ABD’ye meydan okuyan Türkiye, beka sorunu olduğunda hiçbir ülkeden çekinmez!
ÇIKIŞ YOLU
ABD’nin planlarını boşa çıkarmak için öncelikle Kuzey Irak’taki Kürt bölgesi (Dohuk, Erbil, Süleymaniye) ile Suriye arasındaki bölge bütünüyle ABD’ye müzahir unsurlardan temizlenmelidir. ABD uzun dönemli planları çerçevesinde PKK’yı Sincar (Şengal) bölgesine yerleştirmiştir. Bu kapsamda, Türkiye ile Irak’ın ortak stratejiler geliştirmesinde sayısız fayda vardır. Bu bölge temizlenirse, Türkiye’nin yeni açacağı sınır kapıları ile Kürt bölgesine girmeden doğrudan Bağdat’a giden emniyetli ticaret yolları hayata geçirilir. Irak ile Türkiye arasında güven ve işbirliğine dayalı yeni bir dönem başlar.
ABD’nin Suriye planlarına silah ile müdahale etme cesaretini gösteren tek ülke Türkiye’dir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve hatta İdlib Harekâtları ile terör koridoruna hançer saplanmıştır. Eğer Türkiye müdahale etmeseydi, Rusya ve İran gibi -Suriye ciddi sınırlamalara tabi olduğu için mazur görülebilir- seyretseydi, ABD şimdi, Afrin de dâhil daha geniş bir alanda tam denetim sağlamış olacak, gözünü Akdeniz ve Rus üslerine dikecekti. Suriye geriye dönülemez olarak bölünmüş olacaktı.
Türkiye’nin Kuzey Suriye’de belirli bir alanda denetim sağlaması Suriye’nin de lehinedir. Çünkü PYD bölgesindeki bölücü statüye karşı bir mevzii tutulmuştur. Kuzey Suriye için gizli gündemi olan ülkelerin manevra alanı daralmıştır. Suriye’ye federasyon ya da anayasa dayatma konumları zayıflamıştır. Bölgedeki gerçek tehdit olan ABD’yi görmezden gelerek, sudan bahanelerle Türkiye’yi eleştirenler sadece kendilerini kandırırlar. En kritik dönemlerde sahne alan Türkiye, tüm bölge ülkelerinin birlik ve bütünlüğünün sigortasıdır. Bu süreç Rusya’nın da katılımı ile bölge ülkelerinin sözde değil özde işbirliği ile sonuçlanacaktır.