Türkiye bu krizi nasıl atlatacak?Kadınlar ne yapmalı? Kadınlar için ne yapılmalı?

Kadın mücadele sürecinin bir aşamasında şu gerçeğin farkına vardım. Topluma bir biçimde dayatılan, benim de büyük bir gururla benimsediğim şu tutum yanlış sonuçlar veriyor:

Kadınlar kadın meselesiyle ilgilenir, fikir geliştirir, çözüm arar.

O zaman görev bölüşümü üst düzey siyasetle, ekonomi gibi...Türkiye'mizin genel sorunları gibi.. yani iktidara ulaşma ve aday olma yollarıyla erkekler ilgilenire varıyor.

Kadın işi... erkek işi hesabı.

Emperyalizm bunun üzerine atladı. Kadın mücadelesi içeriğinden ve sonuç vericiliğinden koparıldı. Yandan yandan muhalefet yapmalarına izin verildi. Ama sınırınızı bileceksiniz haaa...

Hatta sistem, emperyalizmin gelişme ve yayılma sürecine koşut olarak 70'lerden bu yana başka seçenekler de sundu. Eşcinsel ol... cinselliğini vurgula... özgür “bra hareketi”... Amerikan dekoltesi... yırtık pantolon... al sana sonsuz muhalefet hakkı... Hükümetlerine; senin san diye en güzel kentinin, İstanbul'un adını verdiğim sözleşmeleri bile dayatırım. Erkeklerin de saçını uzattı mı oh işte ne güzel eşitlik ne güzel demokrasi!!

Herkesin aklı birkaç karış kısaldı.

BİR PARMAK BAL DEĞİL

Kadınlarımızın yaşamına ne kadar dokunabiliyoruz.

Doğrudur, en iyi biz biliriz. En uygun çözümü de biz üretiriz. Sonuca ulaştırıcı gerçek değişiklikleri, bir parmak bal değil; kurulu düzeni yeniden tasarlayacak değişikliklere önderlik ederiz. Ama bu aynı zamanda erkek işidir.

Toplumda erkeği değiştirmeden; hemen bir örnek verelim, “taciz, tevavüz, şiddet” sorununu çözebilir misiniz?

Benim aslan oğlumun elinin kiridir.... yıkayıverir geçer... o da hak ediyordur... kaşınmıştır... sorun böyle çözülür...

Baba o çocuğun gözünün önünde anneye şiddet uygular... basın reyting yapar... defalarca seyredersiniz... olağanlaşır...

Yetiştirdiğiniz çocuğunuzun, yaşamınızı paylaştığınız eşinizin çalıştığınız erkek arkadaşlarınızın da değişmesine katkıda bulunma şansınız da elinizden alınır.

KEŞKE ANNEM SİZ OLSAYDINIZ

Atatürk, kadın öğretmenlerle konuşurken “keşke” der benim annem siz olsaydınız. Çok daha erken olurdu devrimler...

Kadının görevi ve işlevi yalnızca anne olarak değil kuşkusuz. Bütün toplumsal, kültürel ve siyasi düzenin yeniden tasarlanmasına katılacak.

Şu da bir gerçek; ekonomik sorunları çözmeden, en azından düşünsel katkı sunmadan, ve yönlendirmeden, bulunduğunuz her ortamda iktidara ortak olmadan, iktidara gelip yaptırım gücüne sahip olmadan kadın sorununa köklü bir çözüm de getiremezsiniz.

İkinci en önemli bir neden daha var. Emperyalizm ve sistemin sürmesinden yana olan iktidar sahipleri bu değiştirici özelliğinden dolayı ilk önce kadınları ve gençleri hedef alıyor.

Ellerine son derece demokratik oyuncaklar da veriyor.

Hangi sınıftan olursan ol ama olan düzenin sürmesinden yana ol, hele de ekonomik ilişkilerle hiç ilgilenme. Değiştirici müdahalelere kalkışma, aklına bile getirme.

Demek ki karar verici olacağız. Onun için de bilgi sahibi olacağız. Ekonomi okuryazarı olacağız. “Uzun saçımızı” arkadan toplayıp siyaset okur yazarı olacağız. Örgütlü olacağız.

TÜRKİYE'NİN NEREYE

GİDECEĞİNİ TAYİN EDECEĞİZ

Neden durduk yere bu pazar sabahı damardan girdik kadın meselesine?

Bugün Türkiye nereye gidiyor?

Yalnızca pazara elimizde fileyle gittiğimizde değil, alış veriş merkezlerindeki o ışıltılı dükkanlarda iki yerine bir ayakkabı aldığımızda değil... “uff amma da pahalı hayat” demek yetmemeli bize...

Bugün Türkiye nereye gidiyor bilgisine sahip olacağız.

Olacağız ki... nereye gideceğini tayin edelim.

Karar verici, fikir üretici sorumluluk omuzlarımızda.

Bu soruya şöyle yanıt verenler de var.

2020 yılında Borsa İstanbul (BIST) yönetim kurullarında yer alan kadınların oranı yüzde 15,9’dan yüzde 17’ye çıkmış.

Haydeee müjdeler olsun...

Aynı raporda şu da belirtiliyor 2019-2020 yılları incelendiğinde BIST-100 şirketleri içinde, yani İstanbul Borsası'nda işlem yapan en büyük 100 şirketin yönetim kurullarında yer alan kadınların oranını yüzde 13,7’den yüzde 15,6’ya yükselmiş.

Dediysek o kadar da değil.. :)

2020’de BIST 100'de yer alan 25 şirketin yönetim kurullarının tamamı erkeklerden oluşuyormuş.

Mutlaka en tepedekilerdir.

Ya da aile şirketi torpillisi olmayanlardır.

Serbest Piyasa Kurulu’nun önerdiği en az kadın üye oranı varmış, bilmiyordum, yeni öğrendim. Yüzde 25'miş. Bu oran göz önüne alındığında, yönetim kurullarında yer alan kadın oranının önerilen seviyeye gelmesinin 11 sene alacağı tahmin ediliyormuş.

Eee bu mudur...

Çözüm müdür?

Yani, bu da bir gösterge de...

Aklımız para işine de erer gibilerinden...

O kadar.

Üretmeden nereye kadar?

KADIN İSTİHDAM ORANI VE EMPERYALİZM

Dünyada kadın istihdam oranına baktığımızda

Birleşmiş Milletler'in 2020 yılında yayımladığı “Ekonomik Güçlendirme” raporuna göre, dünya genelinde erkeklerin yaklaşık yüzde 75'i işgücü piyasasına katılırken, kadınlarda bu oran yalnızca yüzde 50.

Bu önemli.

Güney Asya, Kuzey Afrika ve Batı Asya'da yaşayan kadınların ise, iş gücü piyasasına katılma oranı yüzde 30 ile dünya ortalamasının altında.

Bu da emperyalizm açısından önemli.

Öyle olmalı ki, böyle gelmiş... böyle gitsin...

Dünya genelinde istihdam edilen kadınların bekâr, evli ve çocuk sahibi olmasına bağlı olarak istihdam oranları değişiyor.

Çünkü kadına çalış demek yetmiyor.

Al sana iş demek yetmiyor. O hakkını kullanabilmenin koşullarını da yaratmak gerekiyor.

Örneğin, bekâr olan kadınların istihdam oranı yüzde 82. Evli olanların istihdam oranı yüzde 64. En az bir çocuğu olan kadınların istihdam oranı ise yüzde 48.

TEK BACAKLI BİR ÜRETİM

DEVRİMİ NASIL KOŞACAK

2020 yılı verilerine göre Türkiye’nin toplam nüfusu 83 milyon 614 bin 362.

Erkek nüfus % 50,13’ünü, kadınlar ise %49,87’sini oluşturuyor. (TÜİK, 2020).

O zaman şu soru önümüze geliyor:

Üretim devrimi diyoruz. Kadınlar katılmadan nasıl yapacağız.

Tek ayağı aksayan bir devrim nasıl koşacak?

Oysa çanlar çalıyor. Yalnızca kadınlar açısından değil, onu da biliyoruz.

Vatanımızın bağımsızlığı önemli.

Sorun aç kalmak değil.

Dişimizi sıkar, dayanırız.

Ama Türk kadını bağımsız olmadan yaşayamaz.

Kadınların istihdama katılması ülkede sürdürülebilir bir büyümeyi yakalamak, dünyada rekabet gücünü ve toplumun refah düzeyini arttırmak açısından tayin edici.

Hele de Türk kadınının gerçeğini biliyorsanız.

Üretim devriminin başarısı buna bağlı.

Başı dik yaşamamız buna bağlı.

“Atatürk modelinin” temel taşlarından biri.

“Çin modelinin” temel taşlarından biri.

Model deyip geçmeyin!

KRİZİN İLK KURBANLARI

Türkiye neredeyse 200 yıldır emperyalizmle mücadele ediyor. Bu kuşkusuz rakamlara yansıyor. Bölge ülkeleriyle kıyaslanmıyoruz.

2019 yılında okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı yaklaşık yüzde 15. Gerçekte bu rakam bile büyük olasılıkla daha yüksek olmalı. Tarımda çalışan ailenin kadınları genellikle kayıtlı değil. İstese bile yapamıyor. Zaten girdilerle başı dertte. Çözülmesi gereken önemli bir sorun. Her gittiğimiz yerde mutlaka değiniyorlar.

Yükseköğretim mezunu kadınların işgücü katılım oranına bakıldığında yüzde 70’lerde. Bırakın bölgemizi dünya ortalaması açısından da çok yüksek. Gerçi o da 2020'de yüzde 66'ya düşmüş.

Bu da başka bir kadın gerçeği.

Krizlerde ilk kurbanlar genellikle kadınlar oluyor.

Türkiye bu krizi nasıl atlatacak...

Devrimlere her zaman en yakıcı ihtiyacı olanlar katılır.

Seferber olacağız.

Üretim Devrimi'nin başarısı için kadınlar ne yapmalı.

Kadınlar için ne yapılmalı.

Acil eylem planı hazırlayacağız.

Haftaya devam edeceğiz.