Türkiye tuzağa çekiliyor
Sevr hayalinden vazgeçmeyen emperyalistler Türkiye’ye karşı yeni stratejiler peşindeler.
Alevi - Sünni çatışması çıkarmayı denediler, olmadı.
Türk- Kürt çatışmasını denediler bu da tutmadı. Tüm bu yıkıcı bölücü girişimler, yüce Türk Milletinin sağ duyusuna takıldığı gibi üniter ve laik cumhuriyetimize olan bağlılığı daha da artırmış oldu.
Şimdi yeni bir oyun peşindeler.
Başkanlık sistemi.
FETÖ, PKK ve Fırat Kalkanı Harekatı ile üç cephede birden Türk-Amerikan savaşının verildiği sıcak günlerde, üstelik başkanlık sistemi hayalindekilerin bile tasarıyı rafa kaldırdığı sırada birden sihirli bir el MHP lideri Bahçeli’ye dokundu ve başkanlık tasarısı gündeme getirildi.
7 Temmuz 2002 de durduk yerde yine sihirli bir elin daha önce de olduğu gibi Bahçeli’ye dokunarak 57 nci hükumeti bozup seçime gitmesi ve AKP ye iktidar kapısını açması gibi.
Emperyalistlerin elebaşısı ABD, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi ) ile Kuzey Afrika’dan Ortadoğu ve Kafkaslara kadar olan bölgeye demokrasi getirmeyi vaat etmişti.
Oysa asıl amaçları; bilindiği üzer bölge ülkelerinde kendilerine karşı direnen, diktatör olarak ilan ettikleri liderleri yönetimden uzaklaştırarak yerlerine kendilerine itaat edecek ve ülkesinin sömürülmesine, bölünmesine göz yumacakları iş başına getirmekti.
Irak, Libya, Mısır ve son olarak da Suriye’ye sözde demokrasi getirmek adına “Arap Baharı” diye de kamufle edilen müdahalelerle yüz binlerce Müslüman bir birine kırdırıldı. Bilindiği gibi bu müdahaleler çoğunlukla doğrudan olmayıp günümüz savaş stratejisi ile yani terör savaşları ile yapılagelmiştir.
En büyük diktatör Suudi Arabistan Kralı’na karşı en ufak bir müdahalenin söz konusu olmaması aslında emperyalizmin gerçek amacını görmemizi sağlayan basit bir örnektir..
Şimdi gelelim bize.
Başlangıçta BOP Eş Başkanı olmakla övünen Recep Tayip Erdoğan, BOP un gerçek yüzünü görünce “Kürt açılımı” ndan vaz geçerek PKK ya karşı silahlı mücadeleyi başlatmıştı. Böylece emperyalistlerin PKK vasıtasıyla Güneydoğu’yu Türkiye’den ayırma projeleri suya düşmüş oldu.
ABD’nin Güney sınırımızda PYD/YPG ile Musul’dan başlayıp Akdeniz’e çıkan bir terör devleti kurması yani 2 nci bir İsrail oluşumuna karşı Türk Ordusunun Fırat Kalkanı Harekatını başlatması da Recep Tayip Erdoğan’ın emperyalizme karşı direnmesinin bir başka göstergesi olmuştur.
ABD’nin 15 Temmuz’da FETÖ cü darbe girişimi ile Recep Tayip Erdoğan’ı indirip yerine kendine itaat edecek yani “ Kürt açılımı” nı masaya koyacak ve bölünmeye evet diyecek birini getirme çabası da boşa çıkmış oldu.
Ve bugün yeni bir emperyalist tuzakla karşı karşıyayız. Yeni Cumhurbaşkanlığı adı ile kamufle edilmiş başkanlık sistemi.
Devlet Bahçeli neden bu tuzağı ateşledi şimdilik bilemiyoruz ancak, ileride tarih kara sayfalarla bunu yazacaktır.
Büyük kavgalarla meclisten geçen 18 maddelik Anayasa değişikliği Nisan ayında halkın oyuna sunulacaktır. Üç cephede savaşan Türkiye’nin iç cephesi EVET çiler ve HAYIR cılar olarak bölünecektir. Hem de en çok birlik beraberliğe ihtiyaç olduğu, Cumhurbaşkanı’nın MİLLİ SEFERBELİK ilan ettiği ve Milli Birlik Hükumetine şiddetle ihtiyaç duyulduğu bir dönemde.
Tüm bu gelişmelerle Türkiye tek adam yönetimine doğru giderken dünyada demokrasinin efendileri olan ABD'den de AB'den de gık çıkmıyor.
SEVR hayalcilerinin bu gelişmeleri değil tenkit etmek, sevinçten ellerini ovuşturduklarına bahse girerim. Bakın neden sevindirik oluyorlar?
Birincisi Türkiye de iç cephe bölünüyor . Savaşta ordular gücünü iç cephenin gücünden alır. Türkiye’ye bu kritik dönemde evet çiler, hayır cılar kavgası yaşatılarak iç cephe zayıflatılıyor.
İkincisi diyelim ki halk oylamasından “Yeni Cumhurbaşkanlığı Sistemi” geçti. Bu durumda iki alt şık gündeme gelecektir.
Emperyalistlerin arzuladıkları bir başkan iş başına getirilebilir ve hayallerini adım adım gerçekleştirebilirler.
Başkanlık seçimini Recep Tayip Erdoğan kazanır ise ;
Tüm dünyaya Recep Tayip Erdoğan’ı diktatör olarak ilan edecekler ve Mısır, Libya, Suriye örneklerinde olduğu gibi sözde Türkiye halkına yardım adı altında Türkiye’de silahlı gruplar oluşturarak iç kavgalar çıkartarak müdahale etme yollarını deneyeceklerdir.
Halk oylamasının EVET çıkması durumunda Türkiye’yi çok tehlikeli günler bekleyecektir.
Dileğimiz o ki daha önceki oyunlarda olduğu gibi halkımızın sağ duyusu hakim gelir.