Türkiye yapmadığı bir insanlık suçuyla karşı karşıya

2 Haziranda Almanya Parlamentosunda 1915 tehcir olayıyla, “Ermenilere ve diğer Hıristiyanlara Soykırım yapıldı” kararını onaylamak istiyor. Buna ilişkin Hıristiyan Birlik Partileri, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’in desteklediği karar tasarısı, meclise sunulmuş durumda. Böylece Türkiye, insanlığa karşı işlemediği bir suçla Parlamento tarafından damgalanmak isteniyor.
Birleşmiş Milletler tarafından 1948’de alınan ve 1951’de yürürlüğe giren karara göre, Soykırım veya Jenosit: “ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir azınlığın, tümünü ya da bir bölümünü planlı, programlı olarak yok etmek” olarak tanımlanmıştır. 1915 tarihinde Doğu ve Orta Anadolu’daki Ermenilerin tehcir kararıyla, bu tarihte Osmanlı toprağı olan Suriye`ye göç ettirilmesi ve o zamanın zor yol koşullarında, hastalıktan, öç alma amacıyla saldırılara uğrayarak yüzbinlerce Ermeni’nin ölmesi, soykırım olarak nitelendiriliyor. Oysa tehcir kararı, 1914 de Çarlık Rusya’nın Doğu Anadolu’da işgal ettiği yerlerde, bu ordu saflarında yer alarak kendi ülkesi ve Türk halkına karşı, Ermeni terör örgütü Taşnak Partisi tarafından yapılan ve yüzbinlerce Türkün, Kürdün öldürülmesi sonucu, ortaya çıkmıştır.
Ne Alman Parlamentosu kararında ve ne de daha önce alınan benzer soykırım kararlarında, Ermeni çeteleri tarafından, hemde savaş halindeki düşman ordusu saflarında yer alarak yapılan katliamlardan, söz edilmemektedir. Böylece de yukarıdaki soykırım kararı tanımı ortaya çıkmaktadır. Ermeni Diasporası ve Ermenistan yüz yılı bulan büyük destekli ve çok yönlü çalışmalarında bu algıyı başarabilmiştir. Türkiye çok uzun bir süre bu konuda sessiz ve hatta kaygısız kalmıştır.

UYARILARIMIZ GÖZARDI EDİLDİ
Alman Yeşiller Partisi bu yılın Şubat ayında, soykırım tasarısını parlamentoya taşıdı. Hıristiyan Birlik Partileri Gurup Başkanı Kauder açıkça, “Soykırımı bizde kabul ediyoruz, ancak bu tarih yanlıştır. Türkiye ile şu göç anlaşmasını yapalım, sonrada bu kararı hep birlikte onaylayalım” diyerek, utanmadanda Yeşiller Partisi Eş-başkanı Cem Özdemirile tokalaştı. Bu konuyu bu köşede belirterek, Türkiye hükümetini uyardım. Ayrıca göç konusuyla ilgili görüşmeler yapılırken, başbakana, Dışişleri bakanına ve Avrupa Bakanına, elektronik posta yoluyla, soykırım konusunu gündemlerine almaları uyarısında bulundum. Merkel bir kaç gün önce Erdoğan`la görüştü. Cumhurbaşkanının Merkel`i bu konuda uyardığına ilişkin herhangi bir duyum almadık.Oysa daha şubat ayından itibaren Almanya hükümet ve siyasi parti yetkilileri, gerekli uyarı ve girişimlerde bulunsalardı, çok eminim ki, gündemdeki karar tasarısında “soykırım” kavramı yer alamazdı. Ne varki anlaşılan bu konu bu hükümetin gündeminde yer almıyor ve önemsenmiyor. Türkiye’nin gerçek sorunu budur! Gün be gün gündemi bir kişinin şahsi emelleri olan başkanlık gibi konular doldurunca, Türkiye’nin ulusal sorunları ve çıkarları adeta göz ardıediliyor.

ALMANYA`DAKİ TÜRKLERİN BÜYÜK TEPKİSİ
Berlin`de benimde içinde bulunduğum sivil toplum kuruluş başkanları olarak Mart ayı başında bir araya gelerek, Alman parlamentosu gündemine gelen soykırım iddialarına ilişkin nelerin yapılabileceğini, görüştük. Almanya Parlamentosu milletvekillerine, parti ve gurup başkanlarına, şansölye Merkel`e ve Cunmhur Başkanına yazılan ayrıntılı bir mektubu, derneklerin imzasına açtık. Bu mektup farklıgörüşlerden 557 dernek tarafından imzalanarak 21 Nisan 2016 tarihinde bu kişilere postalandı. 25 Mayıs günü federal basın merkezinde Almanca bir basınkonferansıdüzenleyerek medyaya ayrıntılı bilgi verdik. Tepkimizi şiddetle dile getirdik.
Buradaki konuşmam da Almanya’nın bu konuya ilişkin de inanılmaz iki yüzlülüğünü, kanıtlarıyla ortaya koydum. Almanya 1904 ve 1908 yıllarında Afrika’daki kolonisi olan, Namibya`da, ayaklanan halka karşı gerçek anlamda bir soykırım yaptı. 200 bin nüfuslu bu ülke halkının yüz-binini katlettiler. Sol parti Almanya meclisine verdikleri birkaç karar tasarısıyla, Namibya`da yapılan bu soykırımın tanınmasını istediler.
Almanya hükümeti 2011 ve 2012 tarihlerinde bu karar tasarılarına verdiği yanıtlar, iki yüzlülüğün, çifte standardın ve utanmazlığın en açık belgeleridir. Hükümet adına verilen yanıtta aynen şöyle deniyor. “Tekrarlayarak belirtmek isterizki, Birleşmiş Milletler soykırım konvansiyonu 1951’de yürürlüğe gidi. Almanya bunu 1955’de onayladı. Bu nedenle soykırım kararı geriye dönüşlü olarak uygulanamaz. Tarihi olayların uluslararası kararlar nezdinde değerlendirilmesi, Almanya için olayların olduğu tarihte yürürlükte olmayan yasalar nedeniyle, Alman hükümeti tarafından kabul edilemez. Tarihi olayların değerlendirilmesi, bilimsel araştırmaların konusudur.”
Duverger`in deyimiyle işte batının iki yüzü. Almanya için yasaların geriye dönüşlü uygulanamayacağına tekrar tekrar vurgu yapılırken, ayni parlamentoda ve hükümetinde desteğiyle, 1915 tehcir olayları soykırım olarak kabul edilmek isteniyor. Ayrıca tarihi olayların değerlendirilmesinin, bilimsel araştırmaların konusu olduğuna da doğru olarak vurgu yapılıyor. Türkiye hükümeti ve bizler yıllardır, 1915 olaylarının tüm arşivler, belgeler ışığında uluslararası uzman bir tarihçiler komisyonu tarafından incelenmesini ve tarafların bu sonucu kabul etmelerini ısrarla belirtiyoruz. Bu konularınbasınkonferansında önemlealtını çizdim.
Yarın, 28 Mayıs Cumartesi günü de Berlin Postdamer Platz’ta saat 16.00’da başlayacak olan büyük mitingde de, bu iki yüzlülüğün ve çifte standardın üstüne ısrarla gideceğim.
Türk Halkı, “Ermenilere Soykırım” konusunda büyük bir haksızlık ve yalanla karşı karşıyadır. Özgüvenle emperyalizmin bu yalanını geri çevirmeliyiz. Yanıtımız onların anlayacağı dil ve yöntemle olmalıdır!