Türkiye’de çiftçi eylemleri

Son günlerde İzmir, Bursa, Balıkesir, Gaziantep, Rize, Bilecik, Burdur gibi şehirlerde çiftçi eylemleri yapıldı. Daha önceki yıllarda da büyük ya da küçük çiftçi eylemlerine ülkemizin çeşitli yerlerinde tanık olmuştuk. Geçen senenin sonu bu senenin başında da Avrupalı çiftçiler Almanya, Fransa, Belçika, Yunanistan, Polonya gibi birçok ülkede kıtaya yayılan protesto eylemleri gerçekleştirmişti.

Tarımsal üretimde işler yolunda gitmiyor. Yolunda gitmeyen şey çiftçinin, üreticinin hakkını alamamasıdır. Yüksek girdi maliyetleri yanında pazarlamada da sıkıntı yaşayan çiftçi bir yanda, bin bir zahmetle ortaya çıkan üründen palazlanan, büyüyen aracılar, komisyoncular, marketler bir yanda.

Sadece çiftçilerde değil toplumun her kesiminde bir rahatsızlık ve hareketlenme var. İşçiler hemen her şehirde örgütlenme hakları için, işleri için, hakları için greve gidiyorlar, protesto eylemi yapıyorlar.

Ülkemizin emekçileri artık emeklerinin sömürülmesinden, haklarının gasp edilmesinden bıktılar. Toplumun üreten kesiminde ortak bir ses yükseliyor: “Böyle gitmez!” Böyle gitmeyen nedir? 1980 sonrası içine girdiğimiz bu bozuk sistemdir.

Bu sistemde Devlet sahada yoktur, onun yerine fırsatçılar, rantçılar vardır. Bu sistemde Kamu İktisadi ve Tarımsal İşletmeleri ya satılmıştır ya da kapatılıp malları özel sektöre peşkeş çekilmiştir. Kamuculuk bu sistemde yoktur yani çiftçi piyasada sermaye sahibi güçlere karşı korumasızdır, herkes onun üzerinden para kazanır ama çiftçi yerinde sayar ve hatta daha da fakirleşir. Bu sistemde en kutsal değer olan “emek” değersizleştirilir, kutsal olan emek rantın, kârın, fırsatçılığın ve vurgunculuğun ayakları altında rezil edilir.

Üretim de bu sistemde artamaz, liberal ekonominin verimsiz koşullarında yeşeremez, solar gider… Bugün çiftçilerimizin de toplumun her kesimiyle beraber ortaya koyduğu tepkinin altında yatan sebep budur. Bu kokuşmuş sistemin karşılığı ise “Üretim Devrimi” ile beraber rantın, vurgunun değil üretimin artırıldığı, emekçinin, çiftçinin el üstünde tutulduğu, kamucu ilkeler ışığında Devletçi Karma Ekonomik sistemdir.

Tarımın da emekçinin de sorunlarının çözümü buradadır. Çiftçilerimizin yaptığı eylemde Valimizin kalabalığı dağıtmak için söylediği “sorunlarınızı çözme sözü” ile üretimin sorunları çözülmez. Çiftçilerin anayasal hakkı olan bu eylemler bize bu sistemin tükendiğini göstermesi açısından çok değerlidir. Fakat bu eylemlerin devletçi, milli ve çözüm odaklı bir önderliğe ihtiyacı vardır.

Öyle görünüyor ki çiftçilerimizin eylemine önderlik yapacak böyle bir örgüt de sahada yoktur. Böyle bir çiftçi örgütü zaten var olmadığı için bugün bu eylemlerde görünmemesi de normaldir. Ülkemizin emekçilerine, çiftçilerine önderlik edecek, “Üretim Devrimi” ile Türkiye’yi üreten ve hakça bölüşen refah içinde bir toplum haline getirebilecek Milli Hükümeti kurabilecek bir önderlik Vatan Partisi’ndedir. Vatan Partisi’nin parti programı çiftçilerimizi yeniden milletin efendisi olmasının reçetesidir.

BAŞIBOŞ KÖPEK SORUNU

Başıboş ya da sokak köpekleri, bugün ülkemizde toplumu tehdit eden bir sorun mudur? Kimine göre böyle bir sorun yok, kimine göre de bu başıboş hayvanlar toplum için bir sorundur. Bazıları bu köpeklerin itlafına karşı, bazıları hayvanların kısırlaştırılıp yeniden alındıkları yerlere salınması gerektiğini savunuyor, bazı vatandaşlarımız barınaklarda bu hayvanlara ölünceye kadar bakılmasından yana, kimileri de itlafı savunuyor.

Bütün bu fikirlerin ışığında iktidar, içinde köpek itlafının olmadığı, itlafın sadece mevcut veteriner hekimlik yasası kapsamında yapılabileceği bir yasayı çıkardı. Fakat “itlafsız yasa” bile toplumun bazı kesimlerini mutlu etmedi. Bu mutsuz kesimin içerisinde samimi hayvan sever vatandaşlarımız da var bunu belirtelim fakat şunu da unutmayalım.

Bu ülkede Türkiye’nin istikrasızlığı için uğraşan fonlu, demli, renkli, tasması batının elinde olan tehlikeli örgütler de var. Bunların kışkırtmalarına karşı çok dikkatli olmalıyız. Yaşamın kutsallığını ve insanların sadık dostlarımıza göstermemiz gereken şefkati de aklımızdan çıkarmamalıyız.

Ve en önemlisi şunu sormalıyız kendimize: “Önünde güvenlik, tarım, sağlık, eğitim, ekonomi ile ilgili birçok sorunu olan Türkiye’nin, üretime ve dolayısıyla ekonomiye hiçbir katkısı olmayan aksine halkın sırtına büyük yük olacak başıboş köpeklere harcayacak milyarlarca TL’si var mı?”