Türkiye'de 'gizli bir güç' var

Türkiye'de "gizli bir güç" var. ABD, verdiği siparişe uygun imal edilmiş bir partiyi iktidara getiriyor; "muhalefet" partilerinin kulağına aday ismi fısıldıyor; bölücü örgütlere replik veriyor; Türk Ordusu'nu "kafese sokuyor"; ama yine de Türkiye'ye ilişkin programını uygulamakta ciddi zorluklarla karşılaşıyor.

ABD'nin "Türkiye Programı"nın bugün de mevcut güçlerle "otomatik", hatta "yarı-otomatik pilot"a bağlanmış bir yol haritası izlenerek uygulanmasına imkân yoktur. Bunun önündeki en büyük engel, milletin kendisidir. Türkiye, ABD karşıtlığının en yüksek olduğu ülkelerden biri olduğu gibi, milletin mücadele kararlılığını son derece güçlü biçimlerde meydanlara yansıttığı bir ülkedir. Onun için Türk milleti, ABD'nin ve karşı devrimin attığı her adımda denklemine dahil etmek zorunda kaldığı "gizli güç"tür.

ARTIK KARŞI DEVRİMİN YELKENLERİNİ DOLDURAN BİR RÜZGÂR ESMİYOR

Cumhurbaşkanlığı Seçimi, "Cumhuriyet'in adayı" olmaksızın yapılmıştır. Milleti açmaza alan bu kumpas, dar anlamda tertipçilerin istediği sonucu vermiştir. Erdoğan, ancak da olsa birinci turda seçilmiştir. Ama bu "başarı", ne karşı devrim güçlerini birleştiren, ne de karşı devrimin yelkenine rüzgâr dolduran bir işlev görmüştür.

Öte yandan, ister sandığa giderek, ister sandığa gitmeden olsun, Erdoğan'a ya da Demirtaş'a verilmeyen her oy, karşı devrimin gözünü korkutmaktadır. Tertibin farkında olmasına karşın, Erdoğan gericiliğine bir çizik olsun atabilmek için İhsanoğlu'na bile oy verenlerin çokluğu da, tertibe sandığa gitmeyerek ya da geçersiz oy kullanarak yanıt verenlerin çokluğu da, onları ürkütmektedir. Çünkü seçimde farklı tutum alan bu "iki çokluk" arasına kama sokmayı başaramamışlardır. Çünkü artık bu gücü kurdukları bentlerin ardında tutma olanaklarının hızla ellerinden kaydığının farkındadırlar.

KARŞI DEVRİMİN MANEVRA ALANI HIZLA DARALIYOR

Seçim sonrası ortaya çıkan en önemli olgu, karşı devrimin manevra alanının daralmakta olduğudur. ABD'nin ülkemizde hem iktidarı, hem de "muhalefet"i yeniden şekillendirme arayışı sürmektedir. Arayışın kökeninde yatan, seçenek bolluğu değil, seçenek yokluğudur. Emperyalizm açısından, ülkemizde karşı devrime olan öfkeyi yatıştırma ve bölme, en acil ihtiyaçtır. Onun için iktidarda restorasyona ve "yandaş muhalefetin" güçlendirilmesine duydukları gereksinim şiddetle sürmektedir. Erdoğan-Gülen çatışması da; AKP içindeki merkezkaç kuvvetlerinin hızla güçlenmesi de; Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin, kendi partileri içindeki manevra alanlarını tüketen tertiplere alet edilmesi de, bu ihtiyacın şiddetinden kaynaklanmaktadır.

TÜRKİYE CEPHESİ KARARGÂHI

Ülkemizi siyasal, iktisadi ve toplumsal bunalımların yoğunlaşacağı bir dönem beklemektedir. Bu üç düzlemde de, beklentilerle gerçekleşenler arasındaki makas hızla açılacaktır. Kitleleri harekete geçiren temel etken bu makastır. Bu durum, bugüne kadar olanın da ötesinde geniş kitlelerin Vatan ve Emek mücadelesinde birleşmeleri için uygun bir zemin yaratacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Seçimi de dahil yakın geçmişimizden çıkarılması gereken en önemli ders, kalıcı sonuçların ancak mücadeleyi yönetecek bir karargâhın oluşturulmasıyla elde edilebileceğidir. Onun için emek ve demokratik kitle örgütleriyle birlikte bütün milli güçlerin bir Türkiye Cephesi Karargâhı oluşturmaları bugün ülkenin en yakıcı ihtiyacıdır. Karşı devrimin milleti bölmeye yönelik tuzaklarının üstesinden ancak böyle gelinebileceği gibi, milletin birleşik gücü, karşı devrimi bölen en önemli etken olmayı sürdürecektir.