Türkiye’nin ‘Avrasya Seçeneği’ VATAN Partisidir

Neoliberal ideolojik taarruzun en yoğun olduğu dönemlerde, dillerden düşmeyen kavramlardan biri de “çeşitlilik”ti. Sosyalizm, her şeyin “tek çeşidi”nin bulunduğu bir sistem olarak tanımlanırken, kapitalizm -doğası gereği- her şeyin “çok çeşidi”ni üreten sistem olarak yüceltilmekteydi. Çeşitlilik, mutluluğun önemli kaynaklarından biri olarak ileri sürülmekteydi.

ATLANTİK SİSTEMİ TEK TİPLİDİR

Oysa yaşamın özüne ilişkin bütün konularda tek tiplilik, Atlantik Sistemine özgüdür. Ekonominin işleyişine ilişkin kurallar, yaşam tarzı, ideolojik yaklaşımlar, medya, “rasyonel insan”, bunların hepsi Atlantik sisteminde tek tiptir. Bütün kamu mallarının özelleştirilmesi, kişinin toplam tüketimini onun yaşamına eşitleyen hayat tarzı, “rasyonelliğini” dünyanın gerisi yıkılsa kendi sahip olduğu kâğıtların değerinin birkaç kuruş yükselmesinden mutlu olmakla kanıtlayan “insan” türü, emperyalist sistemin bütün dünyaya dayattığı tek tipliliğin evrensel örnekleridir. Çünkü eğer hedef dünyayı tek bir küresel pazara dönüştürmekse, o zaman dünyanın gerisini milli devletleri etkisizleştirerek savunmasız biçimde emperyalist sisteme açmak yetmez. Aynı zamanda, ortadan kaldırılan ulusal pazarların ardındaki toplumsal yapıyı da uygun biçimde dönüştürmek gerekir.

Emperyalizmin odaklandığı ‘çeşitlilikler’

Bugün Atlantik Sisteminin üstünde odaklandığı iki tür “çeşitlilik” vardır. Bunlardan biri, tüketim mallarının çeşitliliğidir. Bu sayede, diş macununuzu, cep telefonunuzu ya da arabanızı değiştirerek hayatınıza “renk” katabilirsiniz. Emperyalizm açısından önem taşıyan diğer tür ise, Ezilen Dünyada mevcut etnik ve dinsel temeldeki çeşitliliklerdir. Bu farklılıkların feodalizme özgü geri yönlerini pekiştirerek, çeşitliliğin korunması adına iç çatışmaları körüklemek de, emperyalist sistemin beslendiği güç kaynaklarından birini oluşturur.

Avrasya’nın çeşit zenginliği

Günümüzde yaşamın özüne ilişkin çeşitlilik, merkezinde Avrasya’nın yer aldığı Ezilen-Gelişen Dünyaya özgüdür. Çin, Rusya, Hindistan, İran, Türkiye, Orta Asya Türk devletleri, Ön Asya ülkeleri, Latin Amerika bu açıdan çok geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Hatta bu ülkelerin yansıttığı çeşit zenginliği, yeni uygarlığın yükselmekte olduğu coğrafyayı temsil eden Avrasya’nın “ortak bir programı”nın olup olmadığı sorusunu bile akla getirebilir. Aslında bu ülkelerin “ortak yönelimi”nin dayandığı temel, her birinin iktisadi ve toplumsal gelişmesini “kendine özgü” yoldan gerçekleştirebilmek için emperyalizmin denetiminin dışında kalma istemidir. Avrasya ülkeleri arasında gerçekleşen uluslararası dayanışmanın ortak hedefi, emperyalizmin bölgeye yönelik açık ve örtük saldırılarını geri püskürtmek ve her ülkenin kendi istediği yoldan gelişmesinin önünü açmaktır.

AVRASYA’NIN ORTAK PROGRAMI “ALTI OK”TUR

Halka dayanmadan ve onu seferber etmeden emperyalizme karşı durulamaz. Onun için halkçılık esastır. Emperyalizmin denetim alanından çıkmanın ön koşulu, ulusal pazarı korumak ve güçlendirmektir. Uluslararası düzlemde çok yönlü, zengin ve karşılıklı çıkara dayanan iktisadi ilişkiler de ancak bu şekilde kurulabilir. Bu yaklaşımın ifadesini bulduğu ilke ise, milliyetçiliktir. Millet egemenliğini yaşama geçirecek devlet biçimi cumhuriyettir. Onun için cumhuriyetçilikten vazgeçilemez. Dini inançların özgürce yaşanacağı yer kişisel vicdanlardır. Dini iktidarın ve toplumsal yaşama ilişkin kuralların kaynağı olmaktan çıkarıp, millet egemenliği temelinde milli birliği sağlamak ancak laiklik ilkesiyle sağlanabilir. Emperyalizmin var olduğu bir dünyada iktisadi ilişkilerin gelişmesini kendiliğindenliğe terketmenin kaçınılmaz sonucu, emperyalist dünya pazarına tabi hale gelmektir. Onun için devletin öncülüğü ve yönlendiriciliğini yansıtan devletçilik ilkesi esastır. Her devrimci sürecin başarısı, arasız biçimde ve kendini aşarak sürdürülmesine bağlıdır. Devrimcilik ilkesi, devrimin kazanımlarının yitirilmesinin önüne geçmek içindir.

Bugün Avrasya’yı Avrasya yapan ortak yönelimin program düzlemindeki en özlü ifadesi, Atatürk Devrimi’nin “Altı Oku”dur. Vatan Partisi, hem bu programı benimsediği, hem de bu program temelinde ayağı Türkiye toprağına basan bütün toplumsal kesim ve siyasal yönelimleri kucakladığı için, Türkiye’nin “Avrasya Seçeneği”dir.