Türkiye’nin Matheaus’u Küçük Fikret’i kaybettik
Türkiye’nin Matheaus’u Küçük Fikret’i kaybettik
Türkiye’nin Stanley Matheaus’u, Fenerbahçe’nin sağaçığı Fikret Kırcan’ı kaybettik. Yapacak bir şey yok. Asıl gitmesi gereken kimseler gitmiyor. İnsan gibi insanlar gidiyor. Bu durumda da adalet yok. “Her şeyin bir sonu vardır.”deyip üzüntümüzle başbaşa kalıyoruz.
Bizim kuşak anımsar. İkinci Dünya savaşı sırasında üzerinde güneş batmayan ülke diye anılan İngiltere takımının forveti şöyleydi. Matheous, Manian Tommy Lawton, Mortenson ve Finney. Bu forvetin en unutulmayan adamı Matheaus’tu. Kendisini iki kez izledim. Birisi İngiltere’de diğeri ise Stock City ile Türkiye’ye geldiğinde. Stanley’in o yıllar çok ince bir futbolcu olduğunu hatırlıyorum. Taç çizgisine paralel olarak götürdüğü topu 18’in köşesinden tıpkı adrese yollar gibi isabetli şekilde arkadaşlarına verirdi. Tommy Lawton’un büyük santrafor olmasının sebebi neredeyse Matheus’tur. İnce, zarif ve estetiği olan futbolcuydu. Sanıyorum onun bu büyüklüğünden ötürü İngiltere’de Sir ünvanı verildi. Şimdi Londra’daki Madam Toussot müzesinde mumyası var.
Neden Küçük Fikret’i Matheus’a benzetiyorum? Çünkü oyun stilleri, futbol anlayışı birbirlerine çok benzedi. Fikret de onun gibi 18’in köşesinden istediğimiz topları bizlere gönderirdi. Bu asistleri sayesinde çok önemli goller attık. Benzetme konusunu hiç abartmıyorum..
Fenerbahçe takımında iki tane Fikret’imiz vardı. Futbol kamuoyu Fikret Arıcan’a “Büyük Fikret”, Fikret Kırcan’a da “Küçük Fikret” sıfatını yakıştırmışlardı. Aslında Küçük Fikret’in oynadığı futbol, kendisine yakıştırılan sıfat ile ters orantılı idi. Türk Futbol tarihinin tarihsel gelişiminde Fikret Kırcan da yerini aldı. Tip olarak zayıf ve yakışıklı idi. 1940’lı yıllarda futbol camiası, Galatasaray’lı futbolcu Mahmut Kefeli ile Fikret Kırcan’ı İstanbul’da dönemin en yakışıklı ve en iyi giyinen gençleri olarak kabul etmişti. Futbolu zarifti. Sağaçık olarak başladı futbola ve sağaçık olarak bitirdi. Tıpkı benim solaçık olarak başlayıp, solaçık bitirdiğim gibi. Sadece sağ ayağını kullanırdı ama iki ayakla oynayanı da aratmazdı. Topu istediği şekilde yönlendirmesi büyük özelliklerinden biri. Sol ayağını kullanamamanın dezavantajını akılını kullanarak bertaraf ederdi.Benden üç yaş büyük olmasına rağmen Küçük Fikret ile anılarımız ve ortak yönlerimiz bir hayli fazladır. Her ikimiz de genç takımdan yetişmiş, Haydarpaşa Lisesini bitirmiştik. Sıra A takımına geldiğinde, aramızdaki yaş farkı kapanmış ve birlikte o sağda ben solda oynamıştık. Meşhur 1948Fenerbahçe kadrosu ile birlikte oynamış ve Olimpiyatlara gitmiştik. Hal böyle olunca da ister istemez anılar çoğalıyor. Unutamadığım bir sürü futbol anımızın yanı sıra Atina’da oynadığımız 3-1’lik Yunanistan maçında kalecinin sağ tarafına attığı şut belleğimden çıkmaz. Nedenine gelince sağ korner noktasından ortaya kayarak sol ayağı olmadığı halde attığı füze gibi şut kalecinin sağ tarafındaki köşesinden gol oldu.Bu gol yıllar yılı konuşuldu .
Fikret Kırcan, Fenerbahçe’nin unutulmaz futbolcuları arasındaki yerini çoktan almıştır. Rahat uyu “Küçük” lakaplı, büyük futbolcu.
NASIL BİR PORTRE ÇİZİLDİ?
Bu yazıyı okuyun da yetmiş beş milyon nufuslu Türkiye’nin sporun neresinde olduğuna karar verin.
Yıl 1954. Federal Almanya Dünya şampiyonu oluyor. Maç sonrası Almanya Devlet Başkanı, Olimpiyat stadyumunda bir şölen düzenliyor. 100 bin kişi geliyor stadyuma. Başkan, konuşma yapmak için mikrofona geliyor..Herkes futbolcularını övecek zannediyor ama öyle olmuyor. Futbolcuları adeta paylıyor. “ Nedir bu afranız tafranız bir şey mi keşfettiniz? Siz topa iyi vurabilen 11 kişisiniz sadece” diyor. Görüldüğü üzere Alman Devlet Başkanı, Hitler zamanında olduğu gibi Alman soyunu öven ve yücelten büyük büyük sözler söyleyerek milliyetçilik yapmıyor. Tersine demokratik ve radikal bir davranış sergiliyor. Olayı bize uygulayalım. Aynı şey bizde olsaydı acaba bizim devlet başkanımız nasıl bir portre çizerdi? Bunu merak ediyorum.