Türkiye’nin Suriye çıkmazı
Dış politika, özellikle kriz ve çatışma durumlarında jeopolitik bir derinlik ve stratejik bir vizyon gerektirir. Diğer taraftan güvenlik siyasetlerini kurgulamak uzmanlık ister ve sanıldığından çok daha zordur. Eğer seçimle gelen bir iktidar bu alanlarda devletin birikimini ciddiye almaz ve kullanmazsa, belediye koridorlarında ve mahalle kahvesinde konuşulanlar güncel siyaset olur. Ayrıca devleti devlet yapan kurumların başındaki yöneticiler siyasete tamamen teslim olursa, koltuklarını muhafazayı etmeyi her şeyin üstünde tutarsa devlet freni patlayan bir kamyona dönüşür.
DIŞİŞLERİ BAKANLARI
Türk dış politikası belirgin bir konsept ve özgün bir fikirler manzumesi dahilinde değil, bütünüyle sarayı koklayarak sürdürülmektedir. Her bir olayda dış politikanın vazgeçilmez koşulları değil, sarayın talep ve özlemleri merkeze konulmaktadır. Dünyada devlet geleneği olan ülkelerde dışişleri bakanları devlet, dış politika ve güvenlik politikalarını bilen, siyasi gücü olan saygın kişiler arasından seçilir. Bu kişilerin kendilerine özgü ülke, bölge ve dünya görüşleri vardır. Devletlerinin somut çıkarlarının peşinde koşar ve ülke genelinde ağırlıklarını hissettirirler. Ayrıca dünya bu bakanların söz ve eylemlerini büyük bir ciddiyetle takip eder. Bu kişilerin tutum ve davranışlarında zamana ve zemine göre gelgitler olmaz!
EHEM İLE MÜHİM
Türkiye ile Yunanistan arasında devasa Ege sorunları vardır. İşgal edilen adalarımız, Kıta sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), karasuları, hava sahası, kıyılarımıza yakın adaların antlaşmalara aykırı olarak silahlandırılması ilk akla gelenlerdir. Türk Dışişleri Bakanı’nın tüm bu sorunlara gözlerini kapayarak, darbeci askerlerin Yunanistan tarafından korunup kollanmasını merkeze koymasını bir devlet perspektifi ile açıklayamayız. Tabii ki Yunanistan’ın bu davranışı asla masum değildir ve arkasında Batılı emperyalist ülkeler vardır. Ancak Dışişleri Bakanı’nın, mensubu olduğu partinin iç siyasi hedefleri ile devlet önceliklerini birbirine karıştırdığına şahit olmaktayız. Dışişleri’nin iç siyasetin bütünüyle dışında ince, zarif ve somut hedef odaklı sanatsal bir faaliyet olduğunu unutmamalıyız.
SURİYE VE STRATEJİ
Türkiye’nin Suriye politikası başından itibaren jeopolitik bir derinlik ve stratejik bir vizyondan yoksundur. Başlangıçta Suriye’de atılan adımlar ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet eder bir mahiyet taşıyordu. Ahmet Davutoğlu ile bu yanlış politikalar zirve yaptı. Sonucu sınırlarımıza yapıştırılan PKK devletçiği oldu. Bu politikalar bumerang etkisi yaratarak Türkiye’yi de vurdu. Toprak bütünlüğümüz tehlikeye girdi. En kritik aşamada jeopolitik yasalar devreye girdi. Devletler jeopolitik varlıklardır. Yöneticilerden tamamen bağımsız olarak kendilerine hayat alanı bulmak için adım atarlar. Türk devleti varlığını sürdürmek için ABD tehdidi karşısında mevzilendi.
DEVLETİ KİMLER FRENLİYOR?
Ama Türk devletinin attığı bütün cesur ve kararlı adımları strateji yoksunu yöneticiler gölgeledi. Stratejisiz taktiklerle çıkmaz sokağa doğru hızla koştular. Türkiye’ye yönelik gerçek tehdidi bir türlü tespit edemediler. Siyasi gündemlerini, mezhepsel yaklaşımlarını, ideolojik bakış açılarını devletin yüksek çıkarları ile karıştırdılar. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan Menbiç konusundaki hayal kırıklığını açıkça dillendiriyor. Oysa ki ABD’nin işine gelmeyen hiçbir anlaşmaya uymayacağını, bu tür girişimlerinin zaman kazanma ve rakibini tuzağa düşürme amacına yönelik olduğunu bütün dünya öğrendi. Kaldı ki ABD’de gerçek gücün kimde olduğu belli değil! Siz hangi ABD ile anlaşma yaptınız?
STRATEJİK GARABET
Sonuçta İdlib’de ABD ile yan yana düştük. ABD Ankara Maslahatgüzarı, “İdlib’de Türkiye ile tamamen aynı fikirde olduklarını” söyledi. Peki, Menbiç ve Fırat’ın doğusu ne olacak? Türkiye buradaki PKK varlığını hangi uluslararası denklem ile dağıtacak? İdlib’deki muhtemel bir göç dalgası ABD’nin umurunda mı? ABD, İdlib’de istismar edebileceği, kimyasal tezgâhlarla Suriye’yi vurabileceği, Astana ortaklarının birbirine gireceği bir ortam oluşturmak istiyor! ABD füzelerine, ‘yetmez ama evet’ diyerek mi Türkiye’nin çıkarlarını savunacaksınız?
Stratejisi olmayan taktikler ile geldiğimiz nokta: “İdlib’de ABD ile yan yana, Fırat’ın doğusunda ABD ile boğaz boğazayız!” Tarihin kaydettiği en büyük stratejik garabetlerden birisi! Bugün İran’da yapılacak Türkiye, Rusya, İran Zirvesi köprüden önceki son çıkıştır. Ekonomik deprem yaşadığımız bugünlerde önemini kavrayamazsak, hızla inişe geçeriz.