Türkiye’nin yeniden formatlanması-(TAMAMI)

Kimi zaman dillere pelesenk olan bazı sözlerin balistik muayeneyle çıkış merkezini belirlemek öğretici olabilir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını izleyen dönemde, “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” söylemi birdenbire her tarafı sardı. Bunun bilgisyar dilindeki karşılığı, “dünyanın yeniden formatlanması”ydı.

Ülkemiz de kuşkusuz bu yeniden formatlanmanın kapsamına dahildi. Ama bir süre sonra, geleneksel partiler aracılığıyla Türkiye’de “hiçbir şeyin eskisi gibi olmamasını” sağlamanın mümkün olmadığı anlaşıldı. Çünkü bu partilerin milli devlet refleksi, ne kadar aşınmış olursa olsun, tamamen ortadan kalkmamıştı. Oysa hedefi iyice büyütmüş olan ABD açısından milli devletin şu ya da bu ölçüde sürdürülmesi bile artık “eskisi gibi olmak”la eş anlamlı hale gelmişti. Türkiye’de, milli devletin karşısına dikildiği her türlü gericiliğin mirasına sahip çıkıp, milli devlet refleksini toptan felce uğratacak bir oluşuma gereksinim vardı. İşte bu ihtiyacı karşılamak için, BOP Eşbaşkanlığı imal edildi.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD emperyalist kampın başındaki yerini alırken, dünya devrimin yükseldiği bir sürece girdi. Mao Zedung’un deyişiyle “Halklar devrim, milletler kurtuluş, devletler bağımsızlık istiyor”du. Devrimler ve milli kurtuluş savaşlarıyla, dünyanın geniş bölgeleri emperyalist denetimin dışına çıktı. Sömürge ülke kalmadı. ABD-SB rekabetinin yanı sıra, toplam ekonomik gücünün çok ötesinde bir siyasi ve ideolojik etkiye sahip olan Bağlantısızlar Hareketi ortaya çıktı. Avrupa’daki merkezkaç kuvvetleri, ABD ile rekabet gücünü artırma hedefini güden birleşme eğilimlerine dönüştü.

Bu ortam, ABD’nin nüfuz alanı içindeki ülkelere görece bir hareket serbestisi tanıyordu. Bu ülkeler üstündeki denetimini, ülke içinde oluşturduğu köprü başları aracılığıyla görece dışarıdan sağlayan ABD, ya milli devletlerle bir arada yaşamayı kabulleniyor, ya da daha sıkı bir denetim sağlamak için faşist diktatörlükler tezgahlıyordu. Ama bu diktatörlükler de sürdürülmeleri çıplak zor ve baskının süreklileştirilmesini gerektiren ve o ülkelerin tepesine dışarıdan oturtulmuş birer ur gibi kalıyordu.

Bugünün yeniden formatlamasının hedefi, Ezilen Dünya’nın milli devletlerinin toptan tasfiyesidir. Günümüzde hangi konuda olursa olsun, ortaya çıkan toplumsal saflaşmanın eski dönemin kalıp ve alışkanlıklarıyla açıklanamaması, bu değişim nedeniyledir. Bugünün sorusu artık çıplak biçimde milli devletin varlık yokluk sorusudur. Bu çıplak soruya geçmişte ya da bugün, şu ya da bu biçimde Türkiye’den yana cevap verenler, isterlerse dün ülkemizin Batı sistemine bağlanıp, milli devletin aşındırılmasıyla bugünlerin yolunun döşenmesine katkıda bulunmuş olsunlar, artık emperyalizm tarafından engel olarak görülmektedirler. Emperyalizmin ve BOP Eşbaşkanlığı’nın siyasi ve ideolojik cephaneliğinde milli devletin ve Atatürk Devrimi’nin açık düşmanlarının dışında kimse kalmamıştır.