Türkiye’ye mali saldırı başladı!

Türk borsasında sert satışlar, TL’de değer kaybı ikinci günde de devam ediyor.

Salı sabah saatlerinde Çin Başkanı Xi’nin olumlu açıklamaları ile ticaret savaşı risklerinde azalma gözükürken piyasaların güne iyimser bir başlangıç yapacağına dair görüşler artmıştı.

ABD ve Rusya arasındaki askeri çatışma riski de Trump’ın karşılık verme konusunda aceleci olmayacağız, zamanı tartışmayacağız beyan ile azalmıştı.

Bu bakış açısını destekleyen en önemli unsur ise altın fiyatlarında yukarı hareketlerin görülmemesi olmuştu. Zira Kore yarımadasında füze gerginliği çıktığında altının ons fiyatı 1350 dolara kadar çıkmıştı. Ancak ons altın Salı günü 1336 dolar seviyesinde seyrederek piyasanın askeri çatışmayı fiyatlamadığını gösterdi.

Ancak Borsa İstanbul’da sert satışların görülmesi endeksin olumlu açılıştan sonra birden 110 bine düşmesi, yüklü miktarda senet satışlarının altında ekonomik bir operasyon olma ihtimalini akıllara getirdi.

Eş zamanlı olarak Rusya borsasındaki gerileme ve TL ile birlikte Ruble’nin de değer kaybetmesi hedefte iki ülkenin olduğunu gösteriyor. Batı ile “ajan” ve “güya kimyasal saldırı” krizi yaşayan Rusya ve Münbiç’te Amerikan ordusunun karşısına dikilmiş Türkiye…

Sadece cari açık, enflasyon gibi gerekçelerle borsada bu kadar sert bir satışın, TL’de değer kaybının gerekçesinin açıklanmasının zor olduğunu düşünüyoruz. Bu tip makro ekonomik gerekçeler daha çok zamana yayılmış makul düşüşler şeklinde kendini gösterdiği için bu düşüşün mekanizmasının farklı olma ihtimali yüksek.

RİSK ÇOK YÜKSEK

Bu noktada sıkıntılı olan taraf Borsa İstanbul’un yüzde 60’ından fazlasının yabancıların elinde olması. Bu da yabancılara satışa geçtiklerinde borsada çok sert hareketler yapma gücünü veriyor.

Ancak burada tüm malın satılması söz konusu değil. Zira böyle bir durumda hem bu malı alacak yatırımcıyı karşılarında bulamayacak hem de sattıkça ellerindeki menkul kıymetlerin değeri düşeceği için zarar edeceklerdir.

Yabancılar bu güçlerini siyasi konularda baskı yaratmak için şimdi kullandıkları gibi daha önceleri de kullanmışlardı. Bu silahı çekerken hisse maliyetlerinin düşük olması yapılan satışlardan sonra yüklü bir kârı da ceplerine indirmelerine sebep oluyor.

TEŞVİK PAKETİ AKABİNDE BU DÜŞÜŞ MANİDAR

Türk ekonomisinin ana ihtiyacı olan reformların başlaması adına dün güzel bir adım atıldı. Açıklanan teşvik paketi ile ithal bağımlılık olan sektörlerde yerli üretim için güzel bir adım atılmış oldu. Böylece cari açık sorununun çözülmesi hedefleniyor. Bununla beraber bu paketin etkilerini kısa dönemde göremeyeceğimiz için kurlardaki zafiyetimiz devam edecek.

Ancak bu adımın tek başına yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Türkiye’nin cari açık sorununu çözmek için çok daha geniş bir ithal ikame politikasına ihtiyacı vardır. Bu politika kapsamında yerli girişimciler tüccar olmaktan çok sanayici olmaya teşvik edilmeli, gümrük duvarları ile korunmaya alınmalıdırlar

Önümüzdeki dönemde sermaye piyasalarını yabancı hegemonyasından kurtarmak ve ithal ikame politikasını belirlemek ilk görevimiz olmalı diye düşünüyoruz. Bunun için de halkın konut, altın gibi kıymetlerden çıkıp şirketlere ortak olmasını sağlayacağımız bir sistem kurulmalı, acil şekilde ticaret yerine sanayi üretimi özendirilmelidir.