Türk’ün Türk’ten başka dostu yok mu?
Son dönemde televizyon programlarındaki tartışmalarda Hükümet’e yakın olduğu bilinen konuşmacıların şu tür görüşlerine çok sık rastlanıyor: “Rusya da, ABD de, İran da, İsrail de, Çin de bize karşı… Türkiye büyük ülkedir, kimseye ihtiyacı yoktur”.
Bu görüşün sahipleri, Hükümet’in geçen yıllarda benimsediği ve “Türkiye ekseni” adıyla kavramsallaştırdığı politikanın altını bu türden sloganik ifadelerle dolduruyor. Hükümet yetkilileri arasında da zaman zaman benzer görüşler dile getirenler oluyor.
O yüzden bu mesele, sadece bir televizyon programındaki entelektüel tartışma konusu değil, Hükümet’in dış politikasında ve güvenlik stratejisindeki temel bir yanlışı ortaya koyması bakımından önem taşıyor.
İTTİFAKLARIN KURULMA YASASI
Türkiye’nin “büyüklüğünü” ve “kendine güvenini” ifade ediyor gibi görünen, bu nedenle ilk bakışta kulağa hoş gelen bu görüşün gerçekle ilgisi yok. Dahası, Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı tehdit ve risklerin esas kaynağını görmediği gibi gizliyor.
Bu tür görüşlerin arka planındaki yaklaşım, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya atılan “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” sloganına benzer bir işlev görüyor. Söz konusu sloganın amacı, Türkiye’yi yalnızlaştırmak, esas tehdidi belirsizleştirmek ve sonuçta Batı kampının esiri yapmaktı.
Çok bilinen ama az kavranan bir temel doğruyu yeniden vurgulayalım: Devletlerin stratejilerini menfaatler belirler. Menfaatlerin belirlenmesinde en basit haliyle ilk soru şudur: Ülkemize yönelik tehdit nereden geliyor? İkincisi, bu tehdit nasıl bertaraf edilir?
Bu soruların yanıtları, dünyada ve o devletin bulunduğu bölgede nesnel olarak nasıl bir cepheleşme olduğuna bakılarak, bu cephelerin güçleri karşılaştırılarak verilir. Devletin menfaatlerinin kısa, orta, uzun vadede nasıl sağlanabileceği bu tahlil ışığında değerlendirilir. Bu tahlil sonucunda tehdidin esas olarak nereden geldiği belirlenir.
İşte bu tehdidin kaynağı, mücadele edilerek geriletilmesi gereken kuvvettir. Buna karşılık bu cepheleşmede size benzer durumda olan devletler potansiyel müttefikinizdir.
Karşıdaki tehdidin büyüklüğüne ve çapına göre ittifaklar kurulur. Yani devletlerin yöneticileri, başka bir devletin yöneticisi ile, kara kaşına kara gözüne meraklı olduğu için değil devletin menfaatleri gerektirdiği için ittifak kurar.
TEHDİDİN ESAS KAYNAĞI
Gelelim en baştaki noktaya. Peki bugün Türkiye için milli güvenlik tehdidinin kaynağı nedir? Türkiye için bir numaralı milli güvenlik sorununun, PKK terörü olduğu biliniyor. PKK terörü, daha büyük bir operasyonel hedefin parçasıdır.
Türkiye, son 40 yıldır sınırları içinde ve ötesinde, üniter yapısını ve milletini dağıtma operasyonuna karşı mücadele ediyor. Bu operasyonu yürüten güç, bugün tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştır ki Atlantik cephesinin başındaki ABD’dir.
Yani, Türkiye’ye yönelik milli güvenlik tehdidi ABD’den kaynaklanmaktadır. ABD, hem askeri hem de ekonomik düzlemde Türkiye’yi kuşatmıştır.
TÜRKİYE’NİN BÜYÜKLÜĞÜ VE MÜTTEFİKLER
ABD, bu operasyonda sadece Türkiye’yi değil Irak’ı, Suriye’yi ve İran’ı da parçalayarak bölgede kendisine bağlı kukla bir devlet, ikinci bir İsrail kurmak amacındadır. Dolayısıyla, ABD’ye karşı Türkiye’nin müttefikleri aynı tehdidin hedefi olan Suriye, Irak ve İran’dır.
Dünya genelinde de cepheleşme nesnel olarak şöyle: ABD önderliğindeki Atlantik cephesi Rusya, Çin, İran başta olmak üzere gelişen dünya devletlerini bastırmayı, kaybetmekte olduğu dünya hegemonyasını sürdürmeyi amaçlamaktadır.
Buna karşılık, Rusya-Çin ortaklığında BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü, Kuşak ve Yol Girişimi gibi platform ve örgütler aracılığıyla Atlantik hegemonyasını sınırlamak, gelişen dünya devletlerinin ortak menfaatlerini sağlamak için bir inisiyatif şekillenmektedir.
ABD önderliğindeki Atlantik cephesinin bekasını hedef aldığı Türkiye’nin doğal müttefikleri, aynı yerden kaynaklanan tehditle mücadele eden ve milli devletlerini korumaya çalışan Rusya’dır, Çin’dir, Hindistan’dır.
Sonsöz: Türkiye’nin büyüklüğü içi boş böbürlenmelerle değil, tehdide karşı doğru mevzilenmeyle ve ona göre kurulacak ittifaklarla ortaya konur.