Tutuklanan Sabri Uzun kimdi?

"Cumhurbaşkanına hakaret", "terör örgütü propagandası yapmak" ve "terör örgütüne yardım…" Bu iddialarla eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun tutuklandı.

23 Nisan'da gözaltına alınan Uzun, tutuklama talebiyle gönderildiği sulh ceza hakimliğince, "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "terör örgütüne yardım" suçlamasıyla cezaevine gönderildi.

ODATV BASKINI

Hadi biraz yakın geçmişe dönelim.

Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ün giderayak yaptığı son marifeti Odatv baskınıydı. 14 Mart 2011 günlü baskında "Ulusal Medya 2010", Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" adlı kitabının taslakları, ayrıca, "Nedim", "Hanefi", "Sabri Uzun" adı verilen word metinlerinin "bulunduğu" açıklanmıştı.

"Sabri Uzun" adı verilen metinde yer alan "şık-sabri kitap" adlı metin, soruşturmanın gizliliği-mizliliği lafları arasında anında yandaş medyaya servis edildi. Sabri Uzun adı öne çıkarıldı. Bu metinlerin dehşetli birer "örgütsel doküman" olduğunu izah etmek için polisin hazırladığı 49 sayfalık "inceleme tutanağı"nda da olur olmaz her yerde Uzun'un adı geçirildi.

Sabri Uzun, daha Ergenekon'un "e"si bile piyasada yokken, sonradan kendisini de katacakları bir tertibin hazırlığını ne zaman fark etmiş, nasıl tepki göstermişti?

Sevgili arkadaşım,. Gazi Üsteğmen Serdar Öztürk'ün 6 Temmuz 2010 günlü Ergenekon davası oturumunda söylediklerini duruşma tutanağından aktaralım:

"OROSPULUĞA MÜSAADE ETMEM"

"Ben avukatken, müdafiiyken Sabri Uzun'un tanık olarak dinlenilmesini talep ettim, öğrendiğim bilgiler nedeniyle dinleseydiniz o zaman öğrenirdiniz ne olduğunu... Şimdi Sabri Uzun ile 3-4 defa görüştük. Sabri Uzun bize tabi bu olayın detaylarını anlattı. Şöyle ki, 2006'nın başında veya 2005'in sonunda Recep Güven adlı emniyet istihbarat daire başkan yardımcısı olan kişi Sabri Uzun'a geliyor.”

ŞURA BAŞKANI GÜVEN”

“Şu anda söylüyorum bunu açıkça dilekçelerde yazdığım için söylüyorum. Recep Güven, Gülen cemaatinin kurumlar içerisindeki hücre yapılanmasında emniyet istihbarat daire başkanlığının şura başkanıdır. Recep Güven bir takım Ergenekon ile ilgili belgeleri getiriyor. Bu belgeler ilk nerede çıktı 2001 yılında... Tuncay Güney efendinin ofisinde bulundu bu belgeler...

“Sabri Uzun, Recep Güven'in kendisine geldiğini ve Ergenekon ile ilgili belgeleri getirdiğini, Silahlı Kuvvetler içerisinde böyle bir yapılanma olduğunu dolayısıyla buna ilişkin bir projeli çalışma yapmak istediğini söylüyor.

“Sabri Uzun belgeleri inceliyor bakıyor oğlum diyor yani bunlar saçma sapan belgeler sen bunlara nereden inanıyorsun, nasıl inanıyorsun... Recep Güven'in ben inanıyorum böyle bir yapılanma var başkanım demesi üzerine iyi evladım o zaman sen git projeli çalışmanı yap getir ben bizzat başbakana imzalattırıp doğrudan Genelkurmay Başkanına kendim götüreceğim der.

DEFOL GİT!

“(...) Recep Güven o zaman diyor ki, başkanım böyle olmaz o zaman yapmayalım çünkü asker kendi içini temizlemez diyor. Bunun üzerine Sabri Uzun sinirleniyor. Diyor ki sen polissin. Ben polisim biz temiziz diyor. Aynı kaynaktan gelen aynı milletten gelen kaynağı aynı olan Türk ordusunda Yunan subayları görev yapmıyor. Kaynağı aynı olan bir kurum biz temiziz onlar pis öyle mi diyor. En başındaki adam kadar sen böyle mi düşünüyorsun diyor. Biz diyor şimdi işimizi gücümüzü bırakıp Genelkurmay Başkanlığı’nı, Silahlı Kuvvetleri mi takip edeceğiz diyor. Bak diyor evladım bir kurumun kurumsal olarak bir başka kurumu takip etmesi çok özür dileyerek ifade ediyorum kendi ifadesi aynen böyle, orospuluktur defol git buradan diyor. Ben burada olduğum sürece böyle bir orospuluğa müsaade etmeyeceğim diyor..."

ALTI KİŞİLİK EKİP

"(...) Bu işin bütün perde arkasındaki kişi operasyonu yürüten kişi emniyet kanadında Recep Güven ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığındaki 6 kişilik ekibidir. Bunun üzerine Şubat 2007'de bu operasyonu yönetecek kişiler Ali Fuat Yılmazer ve Mutlu Ekizoğlu Ankara'dan İstanbul'a atanırlar. (...) Daha sonra... kimsenin bulamadığı örgütü Zekeriya Öz buluyor. Savcı Zekeriya Öz'ün heykelini dikecekler ama Amerika'ya buraya değil. Evet, o tarihte bu cinayet teşebbüs aşamasında kalıyor. Amerikalılar sahte belgelerle sahte planlarla sahte Ergenekon şeması ve lobi belgesi ile operasyonu başlatmayı beceremiyorlar (...)

Danıştay saldırısı sonrasında o dönemde Adalet Bakanı olan Mehmet Ali Şahin ne dedi; durun bekleyin bakalım arkasından bunun daha neler çıkacak neler dedi. Neden? O tarihte çünkü Ergenekon projesi belliydi. Emniyetin elindeydi. Amerikalılar 2001'de bunu başaramadılar o zamanki savcı yemedi bunu, MİT Müsteşarı yemedi, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı yemedi. O tarihten sonra yani Danıştay baskınından sonra hükümet kendisini sebep olduğu bu cinayetin gölgesinden bu rezillikten kurtarmak için Emniyetin elindeki Ergenekon projesine destek verdi. Sonunda bugünkü aşamaya gelindi."

Serdar Öztürk'ün duruşmada söyledikleri böyle.

ERGENEKON HÂKİMLERİ UZUN’UN İFADESİNİ GİZLEDİ

Sabri Uzun’un “İN” kitabında yer alan FETÖ’nün devlet örgütlenmesi ve faaliyetleriyle ilgili bilgiler, 2011 yılında Ergenekon davasına bakan hâkimlerce gizlendiği ortaya çıktı. Arkadaşımız Deniz Yıldırım, bunun haberini Aydınlık’ta yapmıştı.

Dava sanıklarından Gazi Üsteğmen Av. Serdar Öztürk’ün talebiyle mahkemeye getirtilen, Sabri Uzun’un 20 Eylül 2010 tarihli İçişleri Bakanlığı müfettişlerine” vermiş olduğu ifadesindeki kritik bilgiler, yine aynı mahkeme tarafından gizlilik gerekçesiyle devlet kurumlarından ve kamuoyundan saklandı. Ergenekon davasını yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 12 Mayıs 2011’de gönderilen ifade tutanağını “yürümekte olan bir soruşturmanın gizliliğini” gerekçe göstererek sanık avukatlarına vermeme kararı aldı. İdari soruşturmaların tamamlanma süresi altı ay olmasına rağmen mahkeme hâkimleri ifadenin ortaya çıkmasından rahatsız oldu ve adeta sansür etti. Av. Serdar Öztürk ifadeyi saklayan hâkimlerle ilgili HSYK’ya “savunma delillerini gizlemek”ten suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu HSYK’da incelendi, ancak sonuç çıkmadı.

ERGENEKONUN SEYRİ DEĞİŞİRDİ

Ergenekon mahkemesinin bu ifadeyi neden gizlediğini Sabri Uzun, Aydınlık’a şöyle anlatmıştı:

“Buna ne denir ki? Bu mahkeme mi ben onu da bilmiyorum. Konu artık vatandaşın değerlendirmesinden çıkıp HSYK’nın soruşturma konusu olması lazım. 2010 yılında bu ifade ortaya çıkmış olsaydı Ergenekon davasının seyri değişirdi. Kozanlı Ömer’i bana sordular, Ömer sahte isim mi o zaman bilmiyordum. Emniyet imamı olan Osman Hilmi’nin Valiler kararnamesinde belirleyici bir kişi olduğunu duydum.”

EMNİYET İMAMINI ANLATTI

Sabri Uzun, Mülkiye Başmüfettişleri Ferda İleri, Mustafa Üçkuyu, Mülkiye Müfettişi Mustafa Yavuz ile Polis Başmüfettişi Necat Özdemiroğlu’na verdiği ifadede, cemaatin emniyet imamı Osman Hilmi Özdil'in, nüfuzunu kullanarak yürüttüğü faaliyetlerini tek tek anlattı.

DEVLET, CEMAAT OLMUŞ!

Uzun, ifadesinde bir başka çarpıcı olayı şöyle anlatıyor:

“Hanefi Avcı’nın ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ isimli kitabının 500. sayfasında kanunsuz olarak telefonu dinleyenler arasında benimde ismim zikrediliyor. İddia doğrudur. Tanıdığım sivil bir şahıs, benim telefonumun dinlenip dinlenmediğini öğrenmesi amacıyla, siyasi bir kimliği olan şu anda milletvekili olan birisine sordu. O şahıs ‘Evet Sabri Uzun’un telefonu dinleniyor’ demiş. Ben bu dinlenme olayını duyduktan sonra, yaklaşık 2 yıl önce Emniyetten bir Daire Başkan Yardımcısına, ‘Benim telefonum dinleniyor mu, bir tetkik et’ dedim. Daire Başkan Yardımcısı arkadaş bana dönmediği gibi beni bir daha da aramadı. Belli ki bana söyleyemeyeceği bilgilere ulaşmıştı.

…ben bu konuda devlet organlarının cemaat organı olarak kullanıldığı kanaatine vardım.”

BENİ İĞFAL ETSELERDİ KUMPAS 2001’DE OLACAKTI”

Sabri Uzun’un gizlenen ifadesinden aktaralım:

“Ben 14.06.2001 günü göreve başladığımda bir şube müdürü önüme bir şema getirdi. Şemanın en başında Ergenekon Terör Örgütü diye yazıyordu. Şemanın en üstteki sorumlusu Orgeneral Çetin DOĞAN’ dı. Ona bağlı çalışan olarak 5-6 Korgeneral vardı; bu Korgenerallerden birisi de Çorlu’da görevli Korgeneraldi. Bunların altında da Tuğ ve Tümgeneraller vardı. Toplam 22-25 kişilik bir şemaydı. Bu şemayı getiren arkadaşa şunu söyledim. “Şemanın hukuki bir geçerliliği yoktur, adli işlemlerde ifade tutanakları geçerlidir, bu şema hangi ifadeye veya belgeye dayanıyor” diye sordum. Bu arkadaşımız, Tuncay GÜNEY diye bir şahsın ifadesine dayanıyor dedi. Tuncay GÜNEY’in ifadesini getirttim. Yanlış hatırlamıyorsam 52-55 sayfadan oluşuyordu. Ayrıca bilgi notu da vardı. Bilgi notu da 20-22 sayfa kadardı. Zaten bilgi notu ifade tutanağının özeti gibiydi.

“İfade tutanağında ne Çetin DOĞAN’ın ismi vardı, ne de şemada görülen diğer generallerin ismi vardı. Hiçbirisinin ismi yoktu. Yalnız Veli KÜÇÜK’ün ismi vardı. Veli KÜÇÜK’ün bir gazetede çalışan emekli bir general ile arkadaş olduğu yazıyordu. Makamın üst katında namaz kılacağı bir yerin olduğu belirtiliyordu. Bu bilgiler Kocaeli İl Jandarma Komutanı olduğu döneme ilişkindi.

“Tuncay GÜNEY bu ifadesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden 24.000 adet Kaleşnikof alıp, bunu bir kamyonla Kuzey Irak’a götürüp Barzani’nin elemanlarına teslim ettiğini beyan etmiştir. Bu ifade tutanağını getiren Şube Müdürü’ne, “Şuradan bir kalem kağıt alıp yaz” dedim. “24x3,5” Şube Müdürü bana “84” dedi. Dedim ki “Bak 24.000 adet Kaleşnikof ağırlığı sadece 84.000 kg tutuyor. Bunu bir kamyonun taşıması mümkün değil. İstihbaratçı olmaya gerek yok, bu ağırlığı bir kamyonla taşınması mümkün değil, bu işte bir hile vardır” dedim.

“Ben bunların üzerine 2006 yılı Ocak veya Şubat aylarında tekrar gündeme geldiğinde; Başbakanın imzasıyla bütün bu bilgileri Eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK’ün adına yazalım dedim. Hatta üst makamlardan gizli iş yapmanın yanlış olacağını çok ağır bir ifadeyle Şube Müdürü’ne söyledim. Şimdi anlıyorum ki, şu anda gündemde olan Ergenekon Operasyonu’nu, beni iğfal etmiş olsalardı o tarihte yapacaklarmış. Ben oyuna gelmediğim için o tarihte yapamadılar.

…Ben, bu Cemaat’in bir komutan ile ilgili yaptığı yasa dışı işi bizzat tespit edip ilgili bir makama kişiye özel yazı ile bildirdim. Ne o yazının içeriğini, ne de o makamı yetki verilmeden asla açıklayamam.”

İşte bu Sabri Uzun şimdi "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "terör örgütüne yardım" suçlamasıyla cezaevine gönderildi!