TV dizilerinin ekonomi ve lobi gücü (4)

Bir süredir mini yazı dizimizde, TV yayıncılığının ve özellikle dizi film ikliminin ideolojik olarak önemli bir enstrüman olduğuna değinmiştik. Konuyu günümüze getirirsek dizi film sektörünün iki ana damarda hayat bulduğunu görüyoruz; Tarihi yapımlar ve sosyal şiddetin pompalandığı mafyatik diziler. Tarihi diziler başta olmak üzere Türk dizileri ihracatta ABD ve İngiltere’den sonra 3. Sırada. ‘’Veri firması olan Parrot Analytics'in araştırmasına göre, 2020-2023 arası dünyada Türk dizilerine olan talep % 184’’ artmış. ‘’2008 yılında sadece 10 milyon dolar olan Türk dizi ihracatı, 2018 yılında 350 milyon dolara çıkmış. İTO’nun raporuna göre, bu rakam 2022 de 600 milyon dolara’’ ulaşmış. Türk dizi film sektörü; ‘’2024'te Çin pazarına girmeyi ve 1 milyar dolar rakamına ulaşmayı hedefliyor.’’ Ayrıca tüm dünyadan ülkemize dizi müziği alanında akan telif rakamlarını duysanız şaşırırsınız ki iç telif piyasasını besleyen ana damar diyebilirim. (Net MESAM verilerini ilerde vereceğim) Bu işin ekonomik tarafı.

‘LOBİ OLUŞTURMADA EKRAN EN ETKİLİ YÖNTEMDİR’

İşin bir diğer önemli tarafı ise lobi oluşturmak. Yıllardır çok da başarılı olamadığımız uluslararası lobi oluşturma konusunda belki de en yüksek enerjiyi şu an TV dizileri gösteriyor. Diziler üzerinden tüm dünyaya; “Barbar Türkler’’in devlet yönetme anlayışından, hukuk ve adalet sistemine, Orta Asya’dan, Selçuklu’ya, Osmanlı Türkiyesi’nden Cumhuriyet Türkiye’sine ve hatta dönem kıyafetlerine varana kadar çok ciddi bir bilinçaltı yüklenmesi de yapılıyor diyebiliriz. Tıpkı Viyana kuşatması sonrası Avrupa’yı saran moda gibi Güney Amerika’da da bu anlamda ciddi bir tarihi Türk giyim ve takı modasının oluştuğunu biliyoruz. Hatta yalnızca diziler üzerinden pratik Türkçe ve deyimleri öğrenenlerin de sayısı azımsanmayacak seviyede. Bu durum yabancı olmadığımız bir şey aslında. Özetle Hollywood sektörünün hayli tecrübeli olduğu lobi faaliyetinden bahsediyorum. Hani şu dilimize ‘’okey, ba-bay, adamım, aynen, üzgünüm’’leri sokan Hollywood’un kadim propaganda yöntemi.
‘Eyvah Türkler!’

Yüzyıllara dayalı ve hâlâ da devam eden Türk algısının tarihi diziler eliyle tersine propaganda alanı olarak kullanılması kayda değerdir diye düşünüyorum. Tarihi Türk dizilerindeki propaganda gücü, rahatsız edecek kadar hissedilmiş ki, Türk tarihinin kötülendiği ve olumsuz algı oluşturmak için kurgulanan ‘’Kingdoms of Fire’’ dizisi 2019 yılında gündeme girmiştir. Biz içerde ‘’senin dizin, benim dizim’’ çekişmesindeyken dünyanın meseleye nasıl baktığı konusu ayrıca düşünülmelidir (!)

Ülkede akıl durmasına sebep iki hastalıklı cenâh var. Biri Cumhuriyetin kurucu değerleri ve Atatürk ile sürekli davalı takım, diğeri Türklük, İslâm ve Osmanlı allerjisi olan takım. Onun için onların kanalları da dizileri de, gazeteleri de ve hatta kılık kıyafetleri bile ayrıdır. Birbirlerini görmemeyi duymamayı marifet, n’oluyor diye merak edip bakmayı da ihanet bellerler. Al birini vur öbürüne… Bu takımların ortak noktası millete deli gömleği giydirip aradan sıyrılmaktır (!)

MEDYA MEMURİYETİ (!)

Şimdi geldik zurnanın asıl öttüğü yere… Bu saplantılı takımların her alanda olduğu gibi medya alanında da bendeleri, kulları, müridleri, yoldaşları vs.leri vardır. Her iktidar; ‘’Medya Memurları’’ eli ile bodoslama yayıncılık yapar ki tam anlamıyla ‘’Allah’a emanet’’tir. Çoğu da ilk 13 bölümü bulamadan yok olup gider. Bazıları ise inanılmaz bir iştahla izlenir. Neden?

DİZİ FİLM SEKTÖRÜ BAŞKA BİR DENGEYİ GÜDÜYOR

Tamam ‘’gaz tenekesi kafalı’’ ‘’göbeğini kaşıyan makarnacı Türkler’’in izlediğini biz de biliyoruz da… neden? Ya da tersinden soralım; her bölümünü çaktırmadan izleyen diğer takım da neden ortalık yerde bilinsin istemiyor?

Kanaatimce; bu dizilerin bu kadar izlenmesinin gerçek sebebi ne oyunculuk, ne senaryo, ne müzik, dekor, yakışıklı jönler ya da güzel hatuncuklardır. Bir sanat eseri ya da faaliyeti, dönemi içinde iltifat görüyorsa; mutlaka bir eksiği, arayışı, ihtiyacı karşılıyordur. Ben tarihi dizilere bu noktadan bakarım. Abdullah Ziya Kozanoğlu bu ülkede her daim okunur. Tam tersinden bakalım: koskoca birikimli, yemiş yutmuş Türk Solu, bir dönem neden Ahmet Kaya için kendini paraladı diye de sorabiliriz. Asıl mesele burada (!)

Bu insanların görmek istemediğimiz bir ortak noktası var. Ait oldukları bir temel var ve o nokta bizim ortak damarımız. Romantik, masalsı, meddah dilinden düşen destan gibi… Bu insanlar bugüne olduğu kadar düne de aidiyet hissetmek istiyor. Emperyalizmin sunduğu hayal dünyası çöktü, yeni bir şey arıyorlar ve bu değerleri geçmişte yakaladığı zaman da mutlu oluyorlar. Kaldı ki düne ve köklere olan güçlü bir aidiyet asıl bu günü ilelebet pâyidar kılar (!) Peki yurt dışında neden izleniyor? derseniz. İki yanıtı olabilir; ya onlar yandaş ! ya da insanlık artık yaşadığı yüzyılı sevmiyor.

Mafyatik, şiddet pompalayan diziler ve asıl önemlisi çocuk kanalları meselesine ileriki bir tarihte değineceğim şimdi bu konuya biraz ara verelim…
Bitti