Üç kuruşluk mihnet Hollanda’da gurbet

22-23 Nisan tarihlerinde Hollanda’nın Lahey kentinde toplanan Avrupa Birliği Baroları ve Hukuk Dernekleri Birliği toplantısına Türkiye Barolar Birliğini temsilen katıldık. Hollada’ya gitmişken Hollanda’da yaşayan göçmen işçilerin ve Türk konuk işçilerin sorunları ile ilgilenmemiz ve bazı sonuçlar çıkarmamız gerekiyordu ve biz de onu yaptık.  

Hollanda ile ilişkilerimiz 400 yıl öncesinden başlamıştır. Osmanlı döneminde çok değişik boyutlarda yaşanan ilişkiler Cumhuriyet döneminde emek göçü gerçeğinde yoğunlaşmıştır.1960 yılında 20 Türk’ün yaşadığı Hollanda’da 1962 yılında başlayan emek göçü nedeni ile bugün 450 bin dolayında Türk yaşamaktadır ve bunların büyük bölümü emekçi insanlardır.  

SOSYAL DEVLETİN ÖNCÜSÜ TÜRKLER 

Hollanda emperyal bir güçtür ve eskinin sömürgeci devlet halkasının önemli bir ögesidir. Kentlerinde yükselen binaların ve yaşadığı yüksek ekonomik düzeyin temelinde Afrika’lı, Asya’lı insanların kanı, emeği ve o ülkelerden çaldığı doğal kaynakların zenginliği vardır. Geçmişte gittiği ülkelerde yaptığı sömürüyü bugün ülkesine gelen göçmen işçiler üzerinden sürdürmekte ama önemli bir farkla bunu sürdürmektedir. Geçmişte sömürdüğü koloni emekçilerinin yerine bugün karşısında bazı temel haklarını kabul etmek zorunda olduğu bir emek gücü vardır. Bugünün emekçileri dünün kırbaçlanan yerli halkı değildir. Bugünün emekçileri çağdaş yaşamın öngördüğü ve onurlu bir çalışma yaşamının gereği olan haklardan yararlanan insanlardır. Bu hakların göçmen işçiler ve özellikle Türk emekçilerine temel bir hak olarak sunulmasında katkısı olan önemli emek ve demokrasi sevdalısı Türkler vardır. Bunların başında Türklerin ekonomik ve siyasal hakları için çok ciddi mücadeleler vermiş Cezmi Doğaner gelmektedir. Cezmi’yi Özden Yalım, Emine Bozkurt, Nebahat Albayrak, Nihat Eski, Coşkun Çörüz, Metin Çelik gibi birçok değerli isim izlemektedir. Bu vatandaşlarımız insan hakları, işçi hakları, özellikle kadın hakları konusunda Hollanda’nın sosyal rehaf devleti tarihinin oluşumuna isimlerini yazdırmışlardır. 

SOSYAL DEVLETİN EGEMENLİĞİ 

Lahey’de kaldığımız sürede Cezmi Doğaner yanımızdan ayrılmadı ve bizi değerli dostları ile tanıştırıp Hollanda’nın kurduğu ve Türklerin de yararlandığı sosyal devletin temel ögelerini anlattı. Hollanda’da bireylerin toplum içinde ki yaşamları, işçilerin işyerinde ve emeklilik sonrası yaşamları, tüm yaşamlarını kapsayacak biçimde, güvenlik içindedir. Ayrıma uğrama korkusu yaşamamak için Hollanda yurttaşı olmuş yurttaşlarımızın sayısı 300 bini aşmış durumda. Sosyal hizmetlerin insanlara ulaşması konusunda Türk dostlar da görev almış. Örneğin Adnan Yılmaz dostumuzun devletin finanse ettiği yaşlı insanlara hizmet eden şirketi konusunda verdiği bilgiler refah devletinin ulaştığı boyutu çok güzel anlatıyor. Belli bir yaşa gelmiş ve kendi kendine yetemeyen insanların tüm ihtiyaçlarını Adnan dostumuzun şirketi karşılıyor ve bu hizmetlerin bedelini devlet kendisine ödüyor. 

SENDİKALARIMIZ HOLLANDA MODELİNİ İNCELEMELİ 

Hollanda siyasal sendikcılığın kök tuttuğu ülkelerden biri. İşçi yararına yasaların ve uygulamaların oluşmasında Hollanda sendikalarının Parlâmento üzerinde mutlak etkisinin varlığı çok önemli. Hollanda’da işçi haklarının böylesine gelişmesinin nedeni işçi sendikalarının politika kartını çok iyi kullanmaları. Bizde soyal ve ekonomik hakların böylesine işçi aleyhine olmasının ve gelişme umudunun olmamasının tek nedeni örgütlü işçi gücünün parlamento üzerindeki etkileme gücünün sıfır olmasıdır. 7 Haziran seçimleri için partilerin aday listelerine bir bakın. İşçi ve sendikacı olarak bulacağınız isim sayısı sizleri hayrete düşürecektir.  

Siyasilerin önemsemediği işçi sınıfının ve örgütlerinin sorunlarının yerlerde sürünmesinin ve sürünmeye devam etmesinin tek sorumlusu bizim siyaset yapmaktan korkan aslan yürekli sendikacılarımızdır. Siyasette etkili olamadıkları, işçilere siyasal ve sınıfsal bilinç veremedikleri sürece ekonominin ve sosyal yaşamın çarklarının zenginlerin yararına döneceğini ve işçilerin ezilmeye, horlanmaya devam edileceği gerçeğini bizim sendika yöneticilerimiz acaba ne zaman öğrenecekler?