‘Uçurumun Kenarında Dış Politika’ -(TAMAMI)

Bu başlık emekli Büyükelçi ve devlet adamı niteliğini her gün biraz daha arttıran Onur Öymen’in yeni kitabının adı. Türkiye şu günlerde gerçekten uçurumun kenarında bir ülke. Dünyada içinde bulunduğumuz “Yalnızlık” ruh halini bir yana bırakınız, dış ülkeden yapılan baskıların, hatta zorlamaların karşısında çaresiz kalan iktidar sahiplerinin çoklukla dalalet içinde olmaları insana ister istemez İsmet İnönü’nün o tarihi sözlerini anımsatmıyor mu?

İnönü,”Büyük devletlerle ilişkilere girmek, onlara teslim olmak ayıyla yatağa girmek gibidir. Ne yapacağı belli olmaz” demişti.

ABD’nin planı

Büyük devlet adamının ne denli haklı olduğu şu sıralarda aşağıda vereceğim haberle nasıl da doğrulanıyor. Haber şu:

“ABD’de 6 Kasım’daki seçimlerde Başkan Barack Obama’nın rakibi olan Cumhuriyetçi aday Mitt Romney’nin ‘dış politika’ vizyonunu bugün açıklaması bekleniyor. (...) Mitt Romney, seçilmesi halinde Suriyeli muhalifleri, Esad rejimine karşı silahlandıracağını söyledi.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın muhaliflerle tank, helikopter ve savaş uçaklarıyla mücadele ettiğini vurgulayan Romney, Suriyeli muhaliflerin bu savaşta ağır silahlara ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Bugünkü konuşmasından önce bir açıklama yapan Romney, ‘Esad’ın devrilmesinin kendileri için stratejik bir yenilgi olacağını bildiği için İran, Suriye rejimine silah gönderiyor. Biz de uluslararası ortaklarımızla birlikte, Suriyeli muhalifleri desteklemek ve İran’ı yenilgiye uğratmak için en az onlar kadar çalışmalıyız’ dedi. (Gazete ve Ajanslar) Obama yönetimi, seçimler öncesi Suriye’deki çatışmanın bölgesel bir savaşa dönüşmesini engelleyen bir politika izliyor.”

İşte “yağmurdan kaçarken doluya tutulmak“ buna denir ve bu açıklama bir kez daha kanıtlıyor ki emperyalist ülkelerin dostluğuna güvenmek onlarla işbirliği yapmak, hatta onlara teslim olmak bir ülkenin yaşamında göreceği en büyük ihanet değil de nedir?

Obama TSK’yı araç olarak kullanarak Suriye’ye saldırmak için Kasım ayını bekliyordu. Görülüyor ki, beterin de beteri vardır. Obama hiç değilse bekliyor ve elini ateşe sokmamaya çalışıyordu, onun rakibi ise kazanırsa Suriye’ye saldıracağını açıklıyor. Bu ne demektir?

Türkiye dış politikada uçurumun kenarındadır ve ABD ile işbirliği yapmanın, ya da onunla birlikte hareket etmenin bedelini peşinen kabullenmiş görünmektedir.

Onur Öymen ne diyor?

Sayın Öymen 2003 -2012 yıllarını kitabının sonuç kısmında “2003- 2012 yılları arasında Türkiye dış politika alanında çok zor sorunlu ve tehlikeli bir dönem geçirmiştir.” tespitini yapıyor. Öymen sonuçta vardığı izlemi şöyle özetlemekte:

“-Bu dönemde yabancı ülkelerin Türk dış politikasını kendi beklentileri doğrultusunda etkilemeye çalıştıkları, basının bir bölümünün de, maalesef yabancıların görüşlerinin adeta sözcülüğünü yapma yoluna gittikleri görülmüştür”( O. Öymen, Uçurumun Kenarında Dış Politika, Remzi Kitapevi, s. 2779)

Peki; bu dış politika kimin eseridir? 88 yıldır uygulanan barışçıl politikayı kim ya da kimler savaşcıl ve yalnızlık politikasına maharetle çevirmiştir? Bu sorunun yanıtını en kesin şekilde geçen pazar günü Ulusal Kanal’da yayınlanan “Politikanın Nabzı” programında eski TBMM Başkanı yılların devlet adamı ve hukukçu Hüsamettin Cindoruk verdi.

Cindoruk Davutoğlu’nu gösterdi

Cindoruk parmağıyla Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu ve onun etkilediği Başbakan’ı gösterdi ve dedi ki:

“Türkiye ve Başbakan bu Dışişleri Bakanı’ndan kurtulmadıkça bizim ve ülkenin başı belalardan kurtulmayacaktır”

Bu örnek gösteriyor ki; Dış politika; önce bilgi, sonra yetenek ve uluslararası dengeleri bilme sanatıdır. Sonra Osmanlı’yı ihya etme hayallerinin boş hayaller olduğunu doğru algılamak sorunudur.

Sevr’de çizilen haritalara Türk ulusunu hapsetmek ve o Misak-ı Milli sınırlarının dağıtılmasının, Türk ulusunun yok olması demek olduğunu bilmiyor mu? Ordusu küçük, tek adamın emrinde, ulusu yok edilmiş, rejimi tepetaklak edilmiş bir ülke hayali, ancak sadece sömürge ülke insanlarına has bir düşünce tarzı değil midir?

Böyle düşünen ve sonunda yok olan ülkeler, demokrasiden diktaya uzanan yollarda sefil, iç savaşlardan yılgınlaşmış, mezhep kavgalarından yorgun bir halk olmak iyi midir?

“Türkiye Cumhuriyetini böyle mi ilelebet yaşatmaya devam edeceğiz?”