Ukrayna’daki saflaşma ve gizli NATO’cular

Ukrayna’da karşı karşıya gelen kuvvetlere bakalım. ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına destek verenler ve katılmayanlara bakılacak olursa, dünya çapındaki cepheleşme açıkça ortaya çıkmıştır. Bütün diğer gerekçeleri bir kenara bırakarak, sadece bu resme bakarak, Türkiye’nin nesnel olarak hangi cephede yer aldığı net bir şekilde görülecektir. Bir yanda ABD önderliğindeki Atlantik cephesi, diğer yanda Asya, Afrika ve Güney Amerika, yani gelişen dünya ülkeleri.

AVRUPA’NIN KONUMU

Atlantik cephesinde ABD’nin arkasından sürüklenmek zorunda kalan başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri ise, ABD’nin Rusya’ya yönelik ağır yaptırım kararlarından en fazla etkilenen ülkeler. Örneğin Almanya’nın 2021 yılı verilerine göre, Rusya’ya ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 15,4 artarak 26,6 milyar avroya yükselirken, ülkenin Rusya’dan ithalatı yüzde 54,2 artarak yaklaşık 33,1 milyar avroya ulaştı. Almanya’nın Rusya’ya ihracatı ağırlıklı olarak makine, motorlu taşıtlar kimyasal ürünler ve eczacılık ürünlerinden oluştu. Almanya 2021’de Rusya’dan yaklaşık 20 milyar avro değerinde ham petrol ve doğal gaz ithal etti. Ham petrol ve doğal gaz, Rusya’dan yapılan tüm ithalatın yaklaşık yüzde 59’unu oluşturdu. (AA, 24 Şubat 2022)

Avrupa Birliği’nin petrol ihtiyacını yüzde 25’ini, doğal gaz ihtiyacının yüzde 39’unu ve kömür ihtiyacının da yüzde 42’sini ise Rusya tek başına sağlıyor. (Habertürk, 25 Şubat 2022)

AB’nin Rusya’ya ihracatında makine ve ulaştırma ekipmanı, kimyasallar, tıp ve tarım ürünleri ağırlık kazanıyor. Almanya’nın Rusya’daki yatırımları 21, Rusya’nın Almanya’daki yatırımları 10 milyar doları buluyor. Rusya’da Alman sermaye ortaklığı bulunan yaklaşık 4 bin şirket var. 2019’da bunların toplam işlem hacmi 50 milyar dolara yakındı). (YDH, 16 Şubat 2022)

NESNEL KONUMUN DAYATTIĞI ZORUNLU TAVIR

Yaptırımlar konusunda Avrupa’nın Rusya’ya enerji kaynaklarındaki bağımlılığı üzerinde duruluyor. Bunun Avrupa sanayisindeki üretim ve konutların ısıtılması açısından ağır sonuçları şimdiden ortaya çıkmaya başladı. Doğru ama aynı zamanda Avrupa ülkeleri, ABD ve Çin’in ardından üçüncü ticaret ortağı olduğu Rusya pazarını kaybetmeyi göze alabilecek midir? Üstelik mesele sadece Rusya pazarını kaybetmekten ibaret değildir. ABD Avrupa ülkelerine, yaşlı kıtanın ikinci ticaret ortağı olan Çin ile ilişkilerini de sabote etmeye yönelik yaptırımlar uygulamasını dayatmaktadır.

İşte bu nedenle, mevcut yaptırımların Avrupa için sürdürülmesi mümkün değildir. Bu durum Ukrayna eksenli olarak ve daha geniş anlamda dünya çapındaki cepheleşmede Avrupa’nın da nesnel olarak gelişen dünya ile aynı safta olduğunu ortaya koyuyor. Aynı zamanda, Avrupa ülkelerinin bir süre sonra bu nesnel duruma uygun olarak safını belirlemek zorunda kalacağını da…

Nitekim, şimdiden Avrupa’dan itirazlar yükselmeye başladı. ABD Başkanı Joe Biden, Fransız, Alman ve İngiliz liderlerle Rusya-Ukrayna savaşındaki son gelişmeleri ve Rusya’ya uygulanan yaptırımları ele aldıkları telekonferans görüşmesi gerçekleştirdi. ABD, yaptırımları genişletmek için bastırıyor fakat başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri, yaptırımların genişletilmesine karşı.

GİZLİ NATO’CULAR

Ukrayna krizi nedeniyle Hükümet’in bocalayan tavrı ve ilk başta ilan ettiği “Ukrayna’nın yanındayız, NATO’nun genişlemesini destekliyoruz” tavrı Türkiye’deki NATO’cuların saklandıkları yerden çıkmasına imkan verdi. ABD ve NATO adına Hükümet’e sopa sallayanlar, bu kez Hükümet’e “yetmez ama evet”çi bir destek gösterdi. Abdullah Gül’den Akşener’e, Kılıçdaroğlu’ndan HDP’ye kadar bir dizi siyasal aktör ile emekli diplomat ve asker, NATO’ya meyleden açıklamalarını alkışladıkları Hükümet’i, adeta celladının kucağına atlaması için cesaretlendirmeye çalıştı. NATO’dan daha fazla NATO’culuk yapmaya davet etti. Medyada bunlar boy gösterdi. Ama bir yandan da hayırlı oldu. Ak koyun kara koyun meydana çıktı.

Fakat bir de gizli NATO’cular vardı. Sağdan sola her meşrepten “uzman”, sözde emperyalizm karşıtı görüntüyle “Putin’in çar olma özlemi”nden girip, ilkokul tarih kitaplarındaki “Rusya’nın sıcak denizlere inme stratejisi”ne kadar “jeopolitik(!)” analizlerle sahnedeydi.

Sırtınızda yumurta küfesi yoksa, istediğiniz gibi sallamakta özgürsünüz. “Bu savaş emperyalist paylaşım savaşı” diye analizler döktürür, her gün ana avrat küfrettiğiniz Hükümet’in bile gerisine düşüp “bu savaşta taraf tutmak zorunda değiliz” diye bitirirsiniz.

İşin esası şudur: Burada çok açık bir şekilde iki taraf vardır: Bir tarafta emperyalist Batı, diğer yanda ise Avrasya. Şu soruya yanıt verilmelidir: Atlantik ile Avrasya arasında önümüzdeki onyılları belirleyecek olan bu mücadelede hangi taraftasınız?

Bu saflaşmada, “ne Ukrayna ne Rusya” ya da “ne ABD ne Rusya”, “Çin de, Rusya, da ABD de emperyalisttir” diyerek tarafsızlık propagandası yapmak, açıkça belirtelim, düpedüz NATO’culuktur!