Ülke büyük bir gerginliğe sürükleniyor -(TAMAMI)

Ülkede çok büyük gerginliklere gebe bir durum var.

Adına ister Kürt sorunu, ister terör sorunu deyin, bunun konuşulduğu TV programları veya köşe yazılarında, ülkenin bölünmesi için bazı insanların büyük bir çaba harcadığını görürsünüz. Bu programlarda ve köşe yazılarında sadece Kürtler var.

Sadece onların haklarından (!) bahsediliyor.

Sosyolojik olarak kendini Türk olarak kabul edenlerin olaylar karşısında ne diyeceği hiç düşünülmüyor, sorgulanmıyor.

İşi o kadar ileri götürenler var ki, “Halk isterse bağımsızlık bile tartışılır”, “şiddet meşru hale gelmiştir” demek cesaretini bile gösterebiliyorlar.

Zannedersiniz ki, bu ülkede yaşayan halk sadece Kürtler. Ya diğer büyük çoğunluk başka şey söylemeye başlarsa, hırçınlaşırsa oluşacak gerginlik nasıl aşılacak?..

Bir taraftan “Barışın dilini hakim kılalım” yalanını söyleyeceksin, bir taraftan da “Halk isterse bağımsızlık bile tartışılır”,”şiddet meşru hale gelmiştir” diyeceksin.

Toplumsal barışı zorlayan bu tür söylemler ileride çok daha fazla üzüleceğimiz olayları tetikler.

Neyin itibarı?

Bir taraf ülkeyi bölünmeye götürecek oyunların içinde yer alırken bir diğer taraf da, bu Devleti kuranları itibarsızlaştırmak çabası içine girmektedir.

Genç Cumhuriyete karşı İngilizlerin ajanı olarak isyan çıkarttığı için idam edilen bir kişinin itibarının iadesi için yasa teklifi verilebilmektedir.

Bu yasa teklifini verenin, buna göz yumanların temel hedefi o katilinin itibarını iade ettirirken, Atatürk ve onun en yakın çalışma arkadaşlarını “itibarsızlaştırmaktır.”

Terörle mücadele değil, müzakereyi temel edinmiş bir iktidar ve buna destek veren bir muhalefet.

Ülkenin Başbakanı “silah bırakan teröristlerin başka ülkelere gidebileceğini” söylemekte, ana muhalefet partisi Genel Başkanı da buna destek vermektedir.

Zannedersiniz ki, terör örgütü mensupları sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

Bunların içinde Suriyeli, Iraklı, İranlı Kürtler olduğu gibi az sayıda da olsa Rus ve Kafkas kökenliler de var.

Yani sen, kimi, nasıl affedeceksin?

Bir anlamda eli kanlı katillere “kaç-kurtul” mu diyorsun?

Bu nasıl bir devlet mantığıdır.

Türkiye hedefte

Dış politikada da derin bir hüsran yaşanıyor.

Düne kadar “komşularla sıfır sorun” diyenler, aramızda sorun olmayan tek komşu ülke bırakmadı.

Kendi savunma sistemini bile ABD’li Generalin eline bırakan bir Türkiye.

Çevresi ateş çemberi haline gelmiş Türkiye’nin elbette Patroit veya benzer füzelere ihtiyacı vardır. Ama bunun hem toprağının hem de komutasının kendisinde olması şartıyla.

Zamanın da Orta Avrupa ülkeleri istemediği için bizde İsrail’i savunmak için kurulan Kürecik radar üssü, bu ülkeyi bir İsrail-İran çatışmasında zaten hedef haline getirmişti.

Bu nedenle bu füzelerin işlevi Türkiye’den ziyade İsrail’i savunmak olduğundan komutasını zaten Türkiye’ye vermeyeceklerdir.

Dış politikada, güçlü bir muhalefet zaman zaman iktidarların dışarıya karşı pazarlık gücünü arttırır.

Ama maalesef bugün Meclis’te özellikle CHP’de ulusalcıların tasfiyesinden sonra böyle bir muhalefet de söz konusu değildir.

Nitekim 1 Mart 2003’te, TBMM’de, CHP’nin öncülüğünde bazı vatanperver AKP’lilerin de desteğiyle tezkerenin geçmesi engellenerek, Türk Ordusunun milyonlarca Müslümanın kanına girmesinin önüne geçilmişti.

Ama ondan sonraki süreçte ABD’nin oyuncağı haline gelen Türkiye, Irak’tan sonra da Suriye’nin bölünmesine destek vermiştir.

İç politikanın aynası

PKK’nın sözcüleri, Suriye’de de Irak’taki gibi bir bağımsız Kürt bölgesinin kurulacağını, bunun kaçınılmaz olduğunu söylemektedirler.

Elbette bundan sonra sıra Türkiye’ye gelecektir. Bütünşehir Yasası ile bunun ilk adımı atılmış, anadilde savunma hakkı gibi, Kürtçe’nin resmi dil olarak kamusal alana girmesi de sağlanmak üzeredir.

Başkanlık sistemi söylemleri sırf eyalet sistemini kurup bağımsız Kürdistan’ın kurulmasının önünü açmaktır.

Dış politika, iç politikanın aynasıdır. Dış politikadaki Türkiye’nin takındığı tavırlara bakın, ülkenin nereye gittiğini görün.