Ülkü erleri

17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş günü. 1940’ta kurulan bu güzel okullar, 77 yıldır Köy Enstitülerini gündemden düşürmediler.

Bu okullardan yetişen Fakir Baykurtları, Mahmut Makalları, Osman Boluluları, Talip Apaydınları, Ümit Kaftancıoğluları, Dursun Akçamları biliyoruz… Bilinenlerin dışında da nicesi anılarını yazdı. Köy Enstitülerinin kendilerini var ettiğini yaşadıklarını anlatarak ortaya koydular.

Ülkü Erleri (*) de ünlü bir Köy Enstitülünün değil, karınca gibi kendi köşesinde yazan bir öğretmenin, benim Gönen İlköğretmen Okulu’nda öğretmenim olan Tahsin Yücel’in anısal romanı.

Murat Erdem’in öyküsü bu. Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra gittiği köyde yaptığı çalışmaları roman örgüsünde anlatıyor Tahsin Yücel.

Tahsin Yücel, adaşı romancı, öykücü, dilbilimci Tahsin Yücel değil. Önce Çifteler Köy Enstitüsü’nü, sonra Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitiren, eğitimci Tahsin Yücel.

Köy Enstitülerinden çıkan öğrencilerin hepsinin bir ülkü eri olduğunu imliyor romanında. Bugün okulları bitirenlerin kişisel umutlarından, düşlerinden öte ülkemizle ilgili düşleri, ülküleri var mıdır? Varsa bu ülküyü gerçekleştirecek hangi becerilerle donanmış, hangi bilgilerle doludurlar?

İş içinde, kendi okullarını, yatakhanelerini, işliklerini, yemekhanelerini yapan, tarım alanlarını düzenleyen gençlerin, kendi yiyeceklerini doğadan söküp alan, üreten Köy Enstitülülerin yaşama bakışıyla, dünyayı algılayışıyla günümüz gençleri arasında bir ilişki kurmak çok zordur. Bu onların suçu değil elbette. Çocuklarımızı altmış yıldır öyle bir cenderenin içine attık, işe yaramaz ezbere bilgilerin sınavlarıyla öylesine öğüttük ki ne kişilik kaldı, ne özgüven onlarda.

Üretmeyi bırakın eline verilen elmayı soyamayan kuşaklar yetişti. Tam bir yaşamdan yalıtma eğitimi verildi. Eğitim dizgemizi her gelen siyasal iktidarın sömürgeci güçlerin isteklerine göre biçimlendirdiğini aydınlar çok iyi biliyor. Bilmeyenler o güçlerin bu ülkede işbirlikçisi olanlardır. Onlar, kendi çıkarları için kör güdüleriyle yaptıklarının bilincinde olmadılar hiçbir zaman. Bu körlükleriyle hükümetler, eğitim bakanlarının büyük bölümü ülkeye büyük kötülük yaptılar.

Tahsin Yücel, kitabında Köy Enstitüsü’nü bitiren Murat Erdem’i, gittiği köyde adım adım izler. Tonguç’un Canlandırılacak Köy kitabında amaçladığı, düşlediği gibi bir öğretmeni anlatır.

Murat Erdem’in köyünden, Köy Enstitüsü’ne gidişiyle başlayan roman, onun çalıştığı Sulak Köyündeki başarılarını anlatarak sürer.

Ülke Erleri’nde Murat Erdem’in okulda okuduğu, sevdiği kitaplardan başlayarak arkadaşlarıyla nasıl işbirliği yaptığını, kendini geliştirmek için nasıl coşkuyla işlere, derslere sarıldığını, kitapları bilinçle okuyup incelediğini görüyoruz.

Bugün eğitimciyim, diyen birçok kişinin okumadığı şu ders dışı kitapları Murat Erdem de severek okur: Yakup kadri Karaosmanoğlu’nun yazdığı Atatürk, Dostoyevski’den Budala, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan Cadı, Reşat Nuri’den Çalıkuşu, Falih Rıfkı’dan Çankaya, Plautus’tan Çömlek, Nutuk, Kiralık Konak, Gulyabani, Kuyucaklı Yusuf, Marie Curie, Sefiller, Kandit, Sinekli Bakkal, Yaban, Yüksek Ökçeler, Emil Zola’dan Emek… Daha nicesi. Kitaplardan kimilerinin yazarlarını yazmadım. Onların okurlarca bilineceğini düşünüyorum. Yine Köy Enstitülerinin olmazsa olmaz kitabı Jean Jacques Rousseau’nun Emil’i…

Öğretmen okulunda benim de okuduğum Gregori Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesi ile Mefkûreci Muallim kitabı da Murat’ın beğenerek okuduğu, okurken gideceği köyle ilgili ülküler beslediği bir kitap.

Murat Erdem adı, özellikle seçilmiş roman kahramanı öğretmene. Murat, istek; erdemse yiğitlik, iyilik, dürüstlük, doğruluk gibi insanın ruhsal yetkinliği anlamını taşıyor. Ülkü de varılmak istenen amaç, erek; eski adlandırmayla ideal. Murat Erdem, adının anlamına yakışır bir öğretmen olarak çalışıyor Sulak Köyünde.

Neler yapmıyor, neler!

Okulda öğrencilerinin bitten, pireden arınması için köyde genel bir temizlik anlayışı geliştiriyor. Açık gübreliklerin üstü kapatılıyor; sıtmayı önlemek için sivrisinek üreten bataklık kurutuluyor; köyde sebze, meyve yetiştirmeye öncülük ediyor. Arıcılık, meyvecilik, kooperatifçiliği geliştiriyor. Köye su getiriliyor onun çabalarıyla. Pancar ekimine geçiliyor. Okuldan arkadaşı Esma ile evleniyor; Esma da köyde kadınların işgücünü örgütlüyor. Karı koca bütün köylüye okuma yazma kursları açıyorlar. Kız çocuklarının okuması için anneleri babaları bilgilendiriyor, onları kazanıyorlar. Köy kadınlarını kendi becerileriyle geliştiriyor, söz sahibi yapıyorlar.

Bütün bunları bir Donkişot gibi saldırıyla değil, yumuşacık ilişkilerle, köylüyü yaptıklarıyla inandırarak, onları imeceye katarak gerçekleştiriyor. Sulak köyü çevre köylere örnek oluyor.

Çocuklar, çamur içindeki okul yolunun taşlarla döşüyor, köprü yapımına taş çekiyorlar. Okulun çevresini ağaçlarla donatıyor, yıkık durumdaki bahçe duvarını köylünün kağnılarla çektiği taşlarla yeniden yapıyorlar.

Hiçbir çalışma zorlamayla değil, oldukça demokratik bir yolla, her iş köylülerin onayıyla yapılıyor. Konu hep odalarda tartışılıyor. Muhtarın da öğretmeni, Murat Erdem’i desteklemesiyle aşılmaz dağlar aşılıyor.

Tahsin Yücel, kitabına roman demiş. Roman kurgusu taşısa da anlatımı, anlattıkları tam anlamıyla ülküsel gerçekliği sergiliyor. Kitabın tümü bir eğitimcinin köylerde, kasabalarda

nasıl çalışması gerektiğine bir örnek oluşturuyor. Öğretici niteliğiyle bütün öğretmenlerin nasıl yetiştirilmesi gerektiğini de imliyor. Hiç kimsenin böyle bir eğitime bugün aklı yatmaz ama yapılabileceğini gösteriyor Tahsin Yücel. Bu Tonguç’un da, Yücel’in de, Atatürk’ün de düşüydü. O yıllarda yüzde sekseni köylerde yaşayan bir toplumun kalkınması, çağdaş uygarlık düzeyini yakalaması başka türlü olamazdı.

Bugün Köy Enstitülü öğretmenlerimiz, üretimin içinden yoğrulup gelen eğitimcilerimiz ne yazık ki çok azaldı. Tahsin Yücel de 1926 doğumlu. Hemen bütün Köy Enstitülüler gibi o da yazmayı sürdürüyor. Bir belge bırakmak, yaşadım işte, ülkeme şunları vermek istedim, yurdumuzun kurtuluşu üretim için örgütlenecek eğitimdedir, demek istiyor kitabıyla.

Ülkü Erleri, Gregori Petrov’un Mefkûreci Muallim’ini andırsa da bu toprağın gerçeğini, gelecekte nasıl aydınlık bir ülke yaratabileceğimizin imini veriyor. Elbette Köy Enstitülerini o günkü koşullarla değil günümüzün gerçekliğiyle, eğitim ilkeleriyle bütün Türkiye’de yaşama geçirmek gerektiğini söylüyor bize bu kitap.

--------

(*) Ülkü Erleri-Tahsin Yücel, Egetan Yayınları, 2009, 222 s.