Ülkü Tamer’e TÜYAP’TA anma

Ülkü Tamer’in ardından kaleme aldığım 3 Nisan günlü manşet için gelen tepkilerden ikisi daha bir farklıydı. Önce bir övgü: Müzeyyen Susar; “Anka gibi durmaksızın yanıp küle döner, yeniden doğar, ama kendini her defasında yeniden yaratmanın hazzı ve tutkusu onu yanardağın üstünden uzaklaşmaktan alıkoyardı.” cümlesinin “büyüsüyle yazıyı bir solukta okuduğunu” belirterek mektubunu şöyle tamamlıyor: “Hem Aydınlık’taki yazınız hem aynı gün Ulusal Kanal’da Çıkış Yolu’ndaki konuşmanız bir edebiyat şöleninden kesitler taşıdı. Sesiniz, programa renk kattı, Doğu Perinçek’in’in bu programı, şiir tartışmasıyla birlikte çok daha renkliydi. Keşke her programa bir şiir ya da şairle başlasa...”

ÜLKÜ’YE KARŞI ECE

Şimdi de bir yergi: Doğan Kemancı, “Ece Ayhan’dan söz etmeden yapılan İkinci Yeni tariflerini oldukça yadırgadım.” dedikten sonra, mektubunu, anımsatma ve düzeltme niteliğindeki şu cümlelerle sürdürüyor: “Ama size çok ilginç bir şey söyleyeyim, Türk şiirinin en büyük ustalarından biri olan Ece Ayhan döndü dolaştı, benden başka kimse farkına varmasa da, hak ettiği yeri gene aldı! 1980 senesinin Haziran ayında Büyükada’da Türkiye İşçi Köylü Partisi olarak bir gece düzenledik. TİKP Adalar İlçe Başkanı, o zamanki (eski) eşim Sena Oğuzertem’di. Gecenin sunuculuğunu da ben yapmıştım. O sırada Büyükada’da, Cahit Irgat’in oğlu Mustafa Irgat’la aynı ‘köşkte’ kalan, sık sık görüştüğümüz Ece Ayhan’ı da geceye davet ettim. Gecede, ön sıradaki iskemlelerden birinde Doğu Perinçek, onun yanında da eski kaymakamlardan şair Ece Ayhan oturuyordu. Sevgili Genel Başkanım kucaklaştığı şahsı şimdi Ülkü Tamer diye hatırlıyor ama o, Ece Ayhan’dı!..”

BİR SÖYLEŞiDEN KALAN KÜLLER

Kemancı, Ece Ayhan’la o günlerde yaptığı söyleşinin Ülkü Tamer’ce yönetilen Milliyet Sanat’ta yayımlanmayışını, Alpay Kabacalı’nın tanıklığıyla şöyle aktarıyor: “Bir kaç gün sonra uğrayıp ne oldu diye sordum. Yayınlamayacağız dedi Kabacalı. Ece’nin sonradan öğrendiğine göre Ülkü Tamer istememiş! Söyleşi Aydınlık’ta çıktı.”

Kemancı, söyleşi yayımlanınca, “sayfa sorumlusu Nezih Coş’un Nur Deriş, Celal Üster, Cenap Nuhrat tarafından” ağır eleştirildiğini, kendisinin de, “akıl hastası olan bir adam”la (Ece Ayhan) söyleşi yapmakla suçlandığını yazıyor. “Sonuçta İkinci Yeni şairleri birbirinin önüne engel çıkartırken biz sosyalistler Türk kültürüne katkıda bulunmuştuk. Bizim ‘toplumcu’ arkadaşların buna kafası basmasa da sonuç buydu. 2018 senesine geldik... Ece dağ gibi duruyor, yeni şairlerde hâlâ etkileri gözüküyor.”

ECE VE DOĞU’NUN EN BÜYÜK ORTAK ÖZELLIĞI

Doğan Kemancı, kimi edebî ve siyasi anımsatma ve değerlendirmelerle sürdürdüğü mektubunda, “Ece ve Doğu’nun en büyük ortak özelliği nedir?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “İpucu, Ece’nin bir dizesinde: ‘Artık atından inmeden sevişmeye alışmalısın’. Ece, ömrünün sonuna kadar atından hiç inmedi.”

Kemancı, “Ece’nin Cumhuriyet ve Atatürk’le ilgili çok yanlış fikirleri” olduğuna da değinerek, “Bunlar beni pek ilgilendirmedi şimdiye kadar. O bir şairdi. Şair duygusal olur. Siyaset gerçekçi olmayı gerektirir.” sözüyle, Perinçek ve Ayhan arasındaki kan uyuşmazlığının kaynağını da gösteriyor.

Kemancı’nın oldukça uzun mektubunu yeniden işlenmiş biçimiyle Üvercinka’nın Mayıs 2018 sayısında yayımlamak isterim doğrusu. Birçoğuna katılmasam da kimi çarpıcı değerlendirmelerinin edebiyat tarihine yansıması yararlı olabilir. Ülkü Tamer’in yayımlamama gerekçesi verilebilirse iyi olur.

Bugün İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nda CSKSD’nin düzenlediği ve şiirseverlerce ilgiyle beklendiğini gözlediğim Ülkü Tamer’i anma etkinliğinde, konuşmacı arkadaşlarla şairin İkinci Yeni’deki konumunu da ele alacağız.