"UluslararasI Toplum" ve Suriye-(TAMAMI)

"Uluslararası toplum"un sözlük karşılığı nedir diye merak edip baktım. En "köşeli" tanımları, "Ekşi Sözlüğün" gönüllü yazarları yapmış. "Uluslararası toplum"un karşılığı olarak, "başlarında ABD'nin bulunduğu bazı devletlerin dünya çapında oluşturduğu çete" deniyor. Bu tanımı okuyunca, Suriye'deki sistemi "çoğulcu" bulmayıp, ikide bir "uluslararası toplum"u müdahaleye davet edenlerin, niye dünyanın her tarafında aynı "tekilci" dili kullandıklarını da anlamış oldum.

Suriye karşıtlığını adeta görev edinmiş bazı yayın organlarının bu konuda verdikleri haberleri önüme serince başka bazı gariplikler gözüme çarptı. Bir haberde, "Suriye Ordusu'nun müdahalesi sonucu yine şu kadar insan öldü. Dökülen kanın durması için Beşer Esad'ın gitmesi şart" denip, "uluslararası toplum" müdahaleye çağrılıyor. Başka bir yerde ise, okuyana "Suriye'de 'muhalif kuvvetler' artık Şam'ın merkezinde de bombalı saldırı düzenleyip şu kadar adamı öldürecek güce ulaşmışlar" dedirtecek bir haber verilip, Beşer Esad'ın gitmesi için yine "uluslararası toplum" göreve davet ediliyor.

Bu iki haberi bir arada okuyunca aklıma "Acaba Suriye'de daha çok kan dökülmesini kim istiyor?" diye bir soru takıldı. O zaman nedense, "uluslararası toplum"cuların, ölü sayısı arttıkça, "Sıra nihayet 'uluslararası toplum'a geliyor" diye ellerini oğuşturdukları bir resim canlandı gözümde. Ne yalan söyleyeyim, herhalde Beşer Esad da, Suriye'de hiç kimsenin burnunun bile kanamadığı günleri özlüyordur diye geçti aklımdan.

Sonra Suriye'de sokağa dökülen milyonlarca insanı hatırladım. Ama hepsinin elinde Beşer Esad'ın resimleri vardı ve silahlı çetelerin saldırılarıyla dış müdahaleye karşı çıkıyorlardı. NATO'nun Yeni Strateji Kavramı'nın da, Obama'nın açıkladığı ABD Güvenlik Stratejisi'nin de, dünyadaki "demokratik düzeni" korumak için "uluslararası toplum"un istediği zaman gerekli gördüğü her yere müdahale hakkına dokunulmazlık tanıdığını anımsayınca, Suriyelilerin dış müdahaleye karşı çıkmalarının, "uluslararası toplum" için neden bir anlam ifade etmeyeceğini kavradım. Bu belgeleri hatırlamam, Suriye'de yabancı ajanlar ve yabancı menşeli silahlar yakalanıp açığa çıkınca, niye bunun "Suriye muhalefeti"nin mazhar olduğu uluslararası destek hanesine yazıldığını anlamama da yardımcı oldu doğrusu.

Geçenlerde, ülke ülke dolaştırılıp, her toplantıda birbirlerine düşen Suriyeli "muhaliflerin" bu tutumunu "çoğulculuk" diye metheden bir yoruma rastladım. O zaman, Suriyelilerin Anayasa Referandumu'nda büyük bir çoğunlukla evet oyunda birleşmelerinin nedeni de, halkın henüz "muhaliflerin" bu çoğulculuk anlayışını özümseyebilecek kadar olgunlaşmamış olması olur herhalde.

Suriye'de Anayasa değişikliğinden önce de, siyasi partileri, basını, kitle gösterilerini düzenleyen çok sayıda yeni yasa çıkarıldı. "Uluslararası toplum"cuların bu yasalara neden dudak büktüklerini, hiç kimseden yardım almadan kendim keşfettim. Bunların ortak tarafı, "etnik ve dinsel temelde örgütlenme, gösteri ve yayınları" yasaklamalarıydı. Kıssadan hisse, demek ki "bölünme özgürlüğü" olmayınca, demokrasi eksik kalıyormuş.

"Uluslararası toplumcular", Rusya, Çin, İran gibi ülkeleri, ya "uluslararası" saymıyor, ya da uluslararası düzlemde çoğulculuğa yer olmadığını düşünüyor olmalılar ki, bu ülkelerin Suriye'ye müdahaleye karşı çıkmalarını "yüz karası" diye nitelediler. Belki "Ekşi Sözlüğe" eklemekte yarar olabilir, bu durumda şeyhlik ve sultanlıklar da, BOP Eşbaşkanlığı'yla birlikte "uluslararası toplum"un yüz akını oluşturuyor.

Yine "Ekşi Sözlüğün" gönüllü yazarlarından biri "dünya çapında çete" tanımını yeterince somut bulmamış olmalı ki, "uluslarararası toplum"un erkekçe meydana çıkıp kendini göstermesini istiyor. Benim de bu konuda bir tür katkım olabilir mi acaba diye, olguların böylesine çarpıtılıdığı başka ne örnek var diye düşünürken, aklıma Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalar geldi. Onları da sakın uluslararası toplum tertip etmiş olmasın.