Ünal Çeviköz kimin değirmenine su taşıyor?

"S-400 alımı, ülkemiz ve gelecek kuşaklarımız için öngörülemeyen maliyetler yaratma potansiyeline sahiptir. Bu tercih, Türkiye'nin Avro-Atlantik camiasındaki saygın konumunu zedeleyebilir."

18 Temmuz 2019, Türkiye'nin S-400 alımıyla ilgili yazılı açıklama "Eğer Türkiye'nin Soçi Mutabakatı'nı daha fazla yürütme imkânı kalmamışsa, o zaman bu mutabakattan çekilmesinin de zamanı gelmiştir."

20 Ağustos 2019, İdlib'te Türkiye ve Rusya arasında yükselen gerginlik konusunda basın açıklaması

"Eğer Türkiye NATO yükümlülükleriyle uyumlu olmayan bir takım silah tercihleri yapmaya devam ederse bunun Türkiye'nin güvenliği açısından fevkalade ciddi ve çok olumsuz yansımaları olacağından endişe duyuyoruz. Onun için bu görüşmelerin sadece iki şahıs arasındaki hoş bir sohbet olarak kalmasını ve ileriye dönük olarak Türkiye'nin bu şekilde tercihlerinin farklı bir yöne doğru değiştirecek adımlar atmamasını temenni ediyoruz."

28 Ağustos 2019, Erdoğan ve Putin görüşmesinde gündeme gelen Rusya'dan savaş uçağı alımıyla ilgili basın açıklaması

Yukarıdaki açıklamaların sahibi, CHP'nin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz. Ağustos 2018'den bu yana CHP'nin dış politikasına yön veren Çeviköz, emekli bir diplomat. Sayın Çeviköz'ün bugüne değin savunduğu siyasetler, iki temel çizgi üzerinde şekilleniyor:

1. Koşulsuz bir biçimde ABD ve İsrail'le müttefiklik ilişkisinin sürdürülmesi,

2.ABD siyasetiyle bağlantılı, koyu bir Rusya ve Rusya'yla işbirliği karşıtlığı.

Türkiye'de yükselen ABD/İsrail karşıtı siyasi iklim, söz konusu siyasetlerin açık bir biçimde savunulmasına izin vermeyince, diplomasinin inceliklerini bilen Çeviköz, fikirlerini "bağımsızlık" ve "komşularla işbirliği" perdelerinin arkasına saklayarak topluma sunuyor.

ÇEVİKÖZ'ÜN PERDELERİ

Güneşin içeri girmesi için Çeviköz'ün perdelerini açmakta yarar var. Uzun yıllar dışişlerinde ve NATO'da yaptığı görevler nedeniyle uluslararası siyaset ve Türkiye-ABD ilişkilerine hakim olan Çeviköz'ün, bugüne değin ABD'yi hedef alan bir açıklaması olmadı. ABD'yi dolaylı yoldan eleştiren açıklamalarında ise metnin devamı okunduğunda, mutlaka Rusya'yla ilişkilerin de hedef alındığını görüyoruz.

Çeviköz, tek başına Rusya eleştirisinin tepki çekeceğinin farkında olduğu için, söze dolaylı yoldan ABD'ye ufak dokundurmalar yaparak başlamayı adet haline getirmiş diyebiliriz.

Örneğin Çeviköz, toplumun neredeyse tamamı tarafından eleştirilen güvenli bölge mutabakatıyla ilgili açıklamasında, ABD'nin adını ağzına almadan, "Türkiye'nin Suriye toprakları üzerinde bir güvenli bölge oluşturulması tartışmalarına taraf olmaması gerekir. Herhangi bir şekilde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı veya Suriye devletinin rızasına dayanmaksızın kurulacak bir güvenli bölge hukuki temelden yoksundur" ifadelerini kullanırken, hemen sonrasında "Soçi Mutabakatı artık çökmüştür" değerlendirmesiyle, Rusya'yla ilişkileri kopartma çağrısı yapmaktadır.

Çeviköz'ün, Rusya'yla ilişkileri hedef alırken kullandığı bir diğer slogan ise "bağımsız dış politika". "Bir ABD'ye bir Rusya'ya mavi boncuk veriliyor" açıklaması yaparak AKP'nin izlediği "denge siyasetini" eleştirip bağımsız bir dış siyasetin izlenmesi gerektiği mesajı veriyor gözüken Çeviköz, aynı açıklamanın devamında Erdoğan ve Putin görüşmesiyle ilgili olarak; "Sadece iki şahıs arasındaki hoş bir sohbet olarak kalmasını ve ileriye dönük olarak Türkiye'nin bu şekilde tercihlerinin farklı bir yöne doğru değiştirecek adımlar atmamasını temenni ediyoruz"ifadeleriyle asıl hedefinin Rusya'yla ilişkiler olduğunu açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Çeviköz, Türkiye'nin ABD'den kopuşu ve Rusya'yla işbirliğini hedef almakta ve bunu yaparken "bağımsız dış politika" fikrini bir perde olarak kullanmaktadır. Çeviköz'ün perdesini araladığımızda ise maalesef sıkı bir Amerikan yanlılığıyla karşılaşmaktayız.

HANGİ KOMŞUYLA İŞBİRLİĞİ?

Çeviköz,"komşularla işbirliği" çağrısını da dilinden düşürmüyor. Komşu ülkelerle işbirliği, Türkiye'nin geleceğini ve bağımsızlığını düşünen her vatanseverin destekleyeceği bir fikirdir. Fakat Çeviköz ne zaman komşularla işbirliği dese, listenin içine İsrail'i de katmaktadır.

Aralık 2018'de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun KKTC ziyareti sonrası yaptığı açıklamada Çeviköz, Türkiye'nin Doğu Akdeniz enerji denkleminden dışlandığını ifade etti ve "Türkiye'nin Mısır ve İsrail ile ilişkilerindeki gerilemenin ve bu iki ülkede Büyükelçi bulundurmamasının" bu duruma neden olduğunu savundu.

Çeviköz'ün, Mısır konusunda yaptığı çıkışa katılmamak elde değil fakat Çeviköz'ün diğer açıklamalarıyla ve genel siyasetiyle beraber değerlendirildiğinde, burada Mısır'la barış argümanının tepki çekmesi muhtemel İsrail'le görüşme projesini perdelemek için kullanıldığı açıktır. Çeviköz, bir dönem Hürriyet gazetesinde yazdığı köşede de sıkça Doğu Akdeniz'de İsrail'le işbirliğini savunan yazılar kaleme almıştır. Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen, CHP çatısı altında Suriye Konferansı'na da bölge ülkelerinden temsilcilerin yanı sıra bölgeye dışarıdan müdahalede bulunan ABD ve AB'li aktörlerin davet edileceği ilan edilmiştir. Özetle Çeviköz döneminde CHP'nin dış politikasına maalesef ABD ve İsrail yanlısı bir çizgi damga vurmaktadır.

AKP'NİN DÖNMEK İSTEDİĞİ YANLIŞA CHP DÜŞÜYOR

Doğu Akdeniz ve Suriye'deki kriz ve çatışmalarda, Türkiye'nin bölgede yalnızlaşmasının altında AKP'nin uzun yıllar boyunca sürdürdüğü ve halen bazı noktalarında ısrar ettiği yanlış dış politikanın olduğunu defalarca belirttik.

Fakat bugün, anti-emperyalist bir gelenek üzerine kurulan CHP'nin dış ilişkilerinden sorumlu ismi, AKP'nin ABD'yle karşı karşıya geldiği noktalarda AKP'yi eleştirmekte, Rusya ve diğer komşularla işbirliğini baltalamayı hedefleyen açıklamalara imza atmaktadır. Çeviköz, Türkiye'nin çıkarlarını ABD ve İsrail'in yanında gördüğü için mi bu açıklamaları yapmaktadır? Türkiye'nin Rusya'yla işbirliği Çeviköz'ü neden rahatsız etmektedir?

Söz konusu soruların, CHP'li dostlarımız dahil bütün vatansever, Türkiye'nin bağımsızlığından yana yurttaşlarımızın aklından geçtiğine eminiz. Rusya'yla dostluğu, bir dış politika mirası olarak Türkiye'nin önüne koyan Mustafa Kemal Atatürk'ün, Sovyetler Birliği'nin lideri Vladimir İliç Lenin'e yazdığı mektuptan bir bölümü CHP'li dostlarımıza hatırlatmakta yarar var:

"Türkler ve Ruslar, tarihleri yüzyıllarca sürdürülmüş kanlı savaşlarla doldurulduktan sonra, hemen anlaşmış ve uzlaşmışlardır. Bu vaziyet, öteki ulusları şaşkınlığa uğratmıştır. Pek çoğu, dostluğun geçici olduğu ve şartların zoruyla sağlandığı konusunda bir inanca sahip olmuşlardır. Hâlâ da bu inançtadırlar. Fakat, iki halkın hangi şartlarla ve ne ölçüye kadar birbirlerini anlayıp sevdiğini ve eski kavgaların, zalim yöneticilerin kışkırtmaları ile çıkmış olduğunu, son savaşta asker ve subayların birbirleriyle nasıl isteksizce savaştığını görmüş olanlar, birkaç sene önce oluşan yeni vaziyetin sürekli ve istikrarlı olduğunu kabul etmekte gecikmeyeceklerdir (...) Türkiye, Batı Avrupa'ya olduğundan çok, bir bakıma Rusya'ya, özellikle son birkaç ayın Rusya'sına daha yakındır."

Çeviköz'ün açıklama ve icraatlarının, partinin ana siyasetini yansıtmadığını iddia eden CHP'li dostlarımıza Mustafa Kemal Atatürk'ün dostu Lenin'in bir sözüyle cevap vererek bitirelim: "Bir partinin çizgisini belirleyen eylemlerinin muhtevasıdır."