Üniversitelerin dağıttığı başarı ödülleri

İçinde bulunduğumuz aylar çeşitli üniversitelerin adeta birbirleriyle yarış edercesine önüne gelen herkese, her alana, akla gelen ve gelmeyen her bir dala başarı ödülleri dağıttığı aylar. Şu günlerde hangi üniversiteye giderseniz gidin, bu başarı ödülleriyle ilgili bir değil, birkaç ilana birden rastlamanız mümkündür.

Elbette ki, üniversitelerimizin çeşitli alanlarda yılın en iyilerini seçip ödüllendirmesi ilk bakışta sevinilecek ve desteklenecek girişimlerdir. Kimi başarı ödüllerinin üniversitelerin eğitim verdiği dallarla özdeşleştirilerek geleneksel hale getirilmesine kim, neden itiraz edebilir ki? Hele hele “hiçbir başarı cezasız kalmaz” sözünün yarı şaka yarı ciddi kabul gördüğü bir coğrafyada olmamız, bu tür yıl sonu ödüllendirmelerinin önemini daha da artırmıyor mu?

İlk kez iletişim fakültelerinin başlattığı - daha doğrusu yaygınlaştırarak gelenekselleştirdiği- bu ödüller, gerçekten nesnel ölçütlerde verilerek işlevlerini yerine getirdiği zaman, vereni de alanı da onurlandırıcı, yüreklendirici ve de üretkenliğe teşvik edici bir yanı da içerirler.

Ama zamanla bu ödüllendirme olgusu hem işlevini yitirdi, hem de verenin de alanın da neden verdiği ile aldığı sorusunu kuşkulu bir biçimde gündeme getirmeye başladı. Örneğin bir üniversitede sporla ilgili hiçbir etkinlik ve de dal olmamasına karşılık, bu üniversite sözüm ona öğrencilerinin katkısıyla sporda akla geldik gelmedik her bir dalda ödül vermiyor, adeta cömertçe dağıtıyor. Yine, sinemayla ilgili bir bölümü içermeyen bir başka üniversitede tüm TV olgusuna ilişkin öylesine dallarda başarı ödülleri veriliyor ki (üstelik aynı dalda ikişer kişi olmak koşuluyla) o dalların ne olduğuna ilişkin oy verenlerin bile hiçbir bilgisi olmuyor.

Üniversitelerin yıl sonunda verdikleri ödüllerde spor ve TV’nin başı çekmesi, bu alana duyulan ilgiden ya da ikisinin de popüler dallar olmasından daha çok haber açısından öncelik taşımasından ya da garantisinden geliyor. Bu dallarda ödül alan herkes, kendi programlarında ödülün kimler tarafından kendisine verildiğine yer veriyor, böylece ödül dağıtımındaki esas amacın da yerine getirilmesi gerçekleştirilmiş oluyor.
Küçük bir araştırma ile üniversitelerin bahar şenliklerinde verdiği ödüller ile kampüslerinde konuk ettiği kişilere bakıldığında, bu etkinliklerin kimler için, neden, hangi amaçlarla yapıldığı ortaya çıkmaktadır.
Kimi üniversitelerde, TV ve sporun her dalında -neredeyse statlardaki koltuk ya da çim kalitesinin bile yer alabileceği- bir ödül dağıtım sisteminde ölçüt olarak, kitle kültürünü etkileyen kişilerle, bu ödüllerin bir çeşit TV’lerde reklamını yapacaklara cömertçe dağıtılması ve de ardından bunların üniversitelere konuk olarak getirilmesiyle oluşan piar, ne yazık ki bu tür ödüllerin yaygınlaşmasındaki tek ana etken.

Üniversitelerimizin -tümünün değil elbette ki - vermediği, vermek istemediği, ya da verdiği zaman ne yöneticilerinin ne de öğrencilerinin ilgi göstermediği ödüllendirmeler arasında ise, örneğin, yılın en iyi oyunu, sanatçısı, filmi, yönetmeni, ressamı, müzisyeni, mimarı, yayınevi, dergisi, kitabı, makalesi, bilimsel araştırması, yazar-çizeri, müzesi, sanat kuruluşu, operası, balesi, sinema salonu, galerisi, belgeseli, yöneticisi, gazetecisi, tarihçisi, vs...hiç yer almıyor. Çünkü hiç kimse, hiçbir yönetici konumundaki kişi, öğrencinin bu tür şeylerle ilgilendiğini düşünmüyor.

Defalarca yazmıştım, bir kez daha yineleyim: Bernard Shaw bir gün üşenmemiş, on arkadaşına dalga geçmek için “tebrik ederim” diye bir kart göndermiş. Hepsinden aynı yanıt gelmiş “Teşekkür ederim” diye.
Neden tebrik edildiklerini hiç biri sorma gereğini bile duymamış.

Dikkat: Ekranlarda bu günlerde, bu ödüllerden herhangi biri, her an, her programda, birer birer değil, ikişer ikişer karşınıza çıkabilir. Benim gibi bu başarıların önünü kesmek isteyenlere asla aldırmayın.