Üretici hareketine önderlik

Türkiye, Cumhuriyet döneminin en nâzik dönemine girmiştir. Basında Doların ve Avronun fiyatı, faizlerin yükselişi gibi göstergeler sürekli konuşuluyor. Ancak ekonominin kalp atışlarını asıl üretim faaliyetine bakarak ölçebiliriz.
DÜŞEN ÜRETİM KAPIYA ATILAN İŞÇİLER
Eylül ayında üretim çalışmasına ve işten atılanlara göz atarsak, önümüzü görebiliriz:
l Amasra’da Hattat Holding’den 209 maden işçisi.
l TemSA’dan 300 işçi.
l Koç’un Türk Traktör Fabrikası’ndan 130 işçi.
l TOFAŞ’tan 50 işçi.
l İzmir’de Nuhoğlu İnşaat’tan 900 işçi.
l Esenyurt Öztiryakiler’den 200 işçi.
l Anı Tur’dan İstanbul ve Antalya’da 25 işçi.
l CSUN’dan 200 işçi.
l Kocaeli Elimsan’dan 300 işçi.
l İzmir Özsüt’ten 5 işçi,
l Gebze’de BBS Metal’den 11 işçi,
l Çerkezköy Altın İplik ve Çorap Sanayi’de ücretler zamanında ödenmediği için 200 işçi işten ayrıldı.
l Kurşunlu’da Yıldızlar Holding, seramik fabrikasını kapattı, 1000 işçiyi ücretsiz izne gönderdi.
l Yeşil Kundura’nın İnşaat Şirketi işçilere aylardır ücretlerini veremiyor.
l TÜPRAŞ’ın Aliağa, Kırıkkale ve Batman rafinerilerinde işçi esnek çalışma dayatmasına karşı üç gün eylem yaptı.
l Cargill’e işçilerinin mücadelesi devam ediyor.
l Mercedes Benz’de ikramiye ödenmediği için işçiler eylem yaptı.
(Mehmet Akkaya, Aydınlık, 27 Eylül 2018).
İşten atmalar devam ediyor:
l Eskişehir’de Candy Hoover Doruk fabrikası 16 işçiyi attı. Şirketin üç fabrikasında 1013 işçi iş durdurdu.
l Çankaya Belediyesi’nin taşeron şirketlerinden Canpaş’da 10 ay 29 günlük sözleşmeleri olan 180 işçi altıncı ay dolmadan işten çıkarıldı.
l Soma’da Soma Kömürleri A.Ş, vardiya sayısını bire düşürdü, 60 işçiyi işten çıkardı.
l Çorlu’da kalorifer radyatörleri üreten İngiliz sermayeli Termo Teknik, 700 işçisinden 70’ini çıkardı. Çelik-İş, geri kalan işçilerin de işten atılma tehdidiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor.
l Sakarya’nın Karasu Limanı’nda 22 taşeron işçisi, sıradaki gemiyi boşaltmayı beklerken işten çıkarıldılar. İşçiler oturma eylemine başladı.
Sürecin henüz başındayız. Konkordato isteyen şirketlerin listesi hızla büyüyor. Önümüzdeki tehlikelerin tanımı işte bu büyüyen listelerdedir.
BUGÜNKÜ İŞÇİ HAREKETİNİN EKONOMİK HEDEFİ
Üretimi düşüren işyerleri ve kapanan fabrikalar, dönemin işçi hareketinin özelliğini de belirliyor. Geçmişle karşılaştırırsak:
l 1960’lı yıllardaki işçi hareketi, büyüyen ekonomiden pay almak içindi.
l 15-16 Haziran 1970 eylemleri, ekonomideki daralma sonucu sendikal hakları korumak içindi.
l 1989 İşçi Baharı, 12 Eylül döneminde neredeyse yarı yarıya kaybedilen ücretleri geri almak içindi.
Bugün işçi hareketi, sokağa atılmamak, eve ekmek götürebilmek içindir.
ÜRETİM ÇARKINI ÇEVİRMEKTE BİRLEŞEN ORTAK ÇIKAR
Bugün sanayicilerin çıkarı ile işçinin çıkarı birleşmiş bulunuyor. Daha doğrusu bütün milletin çıkarı, ekonominin çarkının çevrilmesinde birleşiyor. Basit söyleyelim: Fabrikalar kapanırsa veya üretim kapasitesi düşerse, işçi de işsiz kalır.
Sanayici, sermayesini ve kazancını korumak için üretimi devam ettirme çabası içinde.
İşçi de, üretim devam ederse, evine ekmek götürebilecek.
Oysa durum sanayici için de, işçi için de iç açıcı değil. Döviz dar boğazı nedeniyle ithalatta daralma var, ithalata bağlı sanayide daralma var, hatta iflaslar var, kapanan fabrikalar var, kapıya atılan işçiler var.
ÇÖZÜM ÜRETİM DEVRİMİNDE
1980’de Turgut Özal’ın başlattığı, 2002 Kasımından bu yana Tayyip Erdoğan hükümetinin sürdürdüğü Borçlanma Ekonomisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu sistem, üreticileri suçlayarak kuruldu. Onlara göre, köylü ekonominin sırtındaki kamburdu, KİT’ler işçi yüzünden batmıştı, sanayici Türkiye’yi kapalı av alanına çevirmişti, küçük ve orta sanayici ve esnaf pahalı üretiyordu. Çare dünyaya açılmaktı. Kapıyı bacayı açtılar. Dünyaya açılmadık, dünya bize açıldı. Geldiğimiz yer, iflastır.
Türkiye, bu çıkmazdan Üretim Devrimiyle çıkacaktır.
Artık bütün siyasetler, üretim odaklı olmak zorundadır.
Üretirsek, dışa satacak ürünümüz olur. Üretemezsek, ihracat da daralır.
Döviz darboğazından üretimi artırmak dışında bir çıkış yolu yoktur.
Plan zorunludur, devlet müdahalesi şarttır.
ÜRETİCİLERİN DEVRİMİ
Üretim Devrimi, üreticilerin devrimidir.
Üreten ve üretimi örgütleyen bütün sınıflar, bu devrimin güçleridir.
İşçi sınıfı, en bilimsel, en çağdaş, en toplu, en örgütlü ve mücadele gücü en yüksek sınıf olarak, Üretici Devriminin önderidir. Çiftçi, işçinin en yakın mücadele arkadaşıdır.
Önümüzdeki sancılı dönemin zorluklarını milletçe paylaşmak durumdayız. Bu derinleşen krizden yükü işçinin ve çiftçinin sırtına yıkarak çıkma planları da yürümez, yürümeyecektir. Öte yandan üretici sınıfların birbiriyle düşmanca kavgalara girerek bulabilecekleri bir çözüm de yoktur.
ÜRETİM DEVRİMİ İLE VATAN SAVAŞININ BİRLEŞTİRİLMESİNE ÖNDERLİK
Bugün Üretim Devrimi ile Vatan Savaşının görevlerini uyumlu yürütmek durumundayız. İşçiyi sokağa atarak, çiftçiyi üretemez duruma düşürerek, milleti çarşıya pazara çıkamaz hale getirerek, vatan savaşının güçleri tahrip edilir. İşçiyi kapıya atan çözümler, sanayici için de çözüm değildir, millet için de çözüm değildir.
Bu nedenle geleceğimizi belirleyecek önderlik görevi, Üretim Devrimi ile Vatan Savaşını birleştirmekte düğümleniyor. Bu iki görevi karşı karşıya getiren her siyaset yanlıştır. Bu iki görev arasında uyum sağlayan her siyaset doğrudur ve gereklidir.
Üretim çarkının çevrilmesini zora sokan sözde “işçici” tavırları, işçi sınıfı, diğer üreticiler ve millet kabul etmeyecektir. İşçi, kavga etmek için değil, başarı için eylem yapar. Başarının bugünkü ölçüsü, işini korumaktır, eve ekmek götürmektir.
ÜRETİM DEVRİMİNİN TOPLUMSAL GÜÇLERİ AYAĞA KALKIYOR
Türkiye, bir sistem değişikliğinin eşiğine gelmiştir.
Her sistem değişikliğinin toplumsal güçleri vardır. Her sistem değişikliği, toplumsal hareketle olur.
Üretim Devriminin güçleri de yerinden doğrulmaktadır. İşçi hareketi, çiftçi hareketi, Üreten Türkiye’nin kurucularının ayağa kalkmakta olduğuna işaret ediyor. Çözüm geliyor! Çözüm isteyen her vatandaş, bu gelişmeden sevinç duymalıdır. Üretim Devriminden başka çaresi olmayan sanayici ve tüccar da, sevinç duymalıdır.
Yükselen üretici hareketi, Üreticiler Hükümetinin, başka deyişle Millî Hükümetin önünü açacaktır. Bu gelişme, çıkmaza giren Tayyip Erdoğan hükümeti için de bir çözümdür.
ÇÖZÜME ÖNDERLİK
Bugün işçi hareketine önderlik, sermaye düşmanlığıyla olmaz.
Bugün işçi hareketine önderlik, vatan savaşına sırt dönerek olmaz.
Bugün işçi hareketine önderlik, HDP/PKK ve FETÖ gibi ABD piyonu güçlerle ittifak ederek olmaz.
Emekçi ve üretici hareketlerine önderlik, öncü partiyle olur, bilimle olur, programla olur, stratejiyle olur ve siyasetlerle olur.
En önemlisi, işçi ve üretici hareketlerini hükümet çözümüne yöneltebilmektir. Çünkü çözüm, hükümet düzlemindedir.
Bu nedenlerle üretici hareketinin yükseldiği koşullarda, bu harekete hangi program ve siyasetin önderlik edeceği sorusu, tarihin sorusudur.


YARIN: İKİ HÜKÜMET SEÇENEĞİ