Üretim devrimi tribüne seslenen slogan mı, zorunluluk mu?
ÜRETİM DEVRİMİ sloganı ya da söylemini doğru anlamak, kafalarda bir devrim demektir. Üretmek için neden DEVRİM kavramı kullanılsın?
Üretmek altı üstü, dört duvar inşa edip, makinalar getirip, üretmek değil midir? Bunu bu kadar abartıp DEVRİM kavramı ile ifade etmenin bir anlamı var mıdır? İzninizle ne demek istediğimi, bizzat çalışma yaşamımda çok uzun yıllar önce başımdan geçen bir olay ile anlatmak istiyorum. Benim yaşadığımdan kat be kat fazlasını Türkiye’de yaşıyoruz. Emin olmamakla birlikte, hala ekonomik yaşamları sürdüğü için, şirket ve sektör belirtmek istemiyorum. İçinde bulunduğum şirketin üretim konusu, o dönemlerde Türkiye’de sadece iki fabrikada üretimi yapılan bir ara girdi ürünü idi. Bu iki firma, alım yapan piyasa müşterilerini de paylaşmıştı. İşler tıkır tıkır yürüyordu.
Bir gün genel müdür, yöneticileri toplayıp, bir başka şirket yöneticilerinin bizi ziyaret etmek ve işletmeyi gezmek istediklerini söyledi. Kim aranıp, bu konu kendisinden talep edilirse, bu konuda yetkili olunmadığının söylenmesi istendi.
Olayın devamında şunu öğrendik; Bizim ve sektördeki diğer şirketin üretim yaptığı, makinalarını yapan (sanırım Alman) firma arayarak, Türkiye’de (X) ünvanlı şirketin, makine sipariş etmek istediğini, bizim ve diğer şirketin bu konuda düşüncesinin ne olduğunu sormuş. Uzatmayayım, sonuçta sektöre girmeye karar vermiş olan üçüncü şirket, sektöre yatırım yapmayı başaramadı. Yapmayı düşündüğü yatırım engellenmişti. İnanıyorum ki benim başımdan geçen bu olayın benzerleri onlarca, yüzlerce kez yaşanmıştır. Bu yazıyı okuyan herhangi birinin dahi başından böyle bir olayın geçtiğini duyabiliriz. Bunlar asla kamuoyuna yansımaz.
NEDEN DEVRİM?
Devrim kelimesi, köken olarak devirmekten geliyor. Üretim devrimi diyerek neyi devireceğiz.
İşte sorun burada, bir şeyi devirmeden üretimi arttıramaz mıyız? Mutlak bir şeyleri kırıp dökmemiz mi gerekiyor? Bu sorular gerekli. İnsanlara, ilk bakışta kırıp dökmek sevimsiz, çatışma yaratan, rahatsız edici bir kavram olarak görünüyor. Herkesi ikna edip, herkesin onayını alarak yola devam edemez miyiz? Biz bir şeyleri kırıp dökerken, bize de kırıp dökülen yerlerden bir şeyler sıçrayıp bizimde incinmemize neden olmaz mı? Şimdi başka bir kurgu yapalım. Hep petro kimya örneğini veriyorum. Çünkü Türkiye için çok önemli. Her yıl ithalatımız 15 milyar dolar dolaylarında. Can yakıcı bir cari açık nedeni. Dolar kuru artarken, eyvah yine enflasyon hortlayacak, faizler artacak diye kendi kendimize söyleniyoruz.
Şöyle düşünelim; Bir petro kimya tesisi kurarak yıllık 15 milyar dolar cari açığımızı kapatacağız. Dolaylı yarattığı iş gücü ile birlikte en az 100 bin insanımızı istihdam edeceğiz. Dışarıya verdiğimiz servetimizi kendi insanımız için harcayacağız. O da yetmez kritik sektörlerden olan petro kimya ile ilgili ülkemize uygulanacak ambargodan etkilenmeyeceğiz. Bu kadar çok bu yatırım lehine yazdın. Evet, zaman kaybetmeden bu yatırımın kurulması gerek. İşte sorun burada düğümleniyor. MÜESSES NİZAM denen bir engelimiz var. Müesses nizam, kurulu düzen demektir. İşte bu müesses nizam size direnir. Hem de öyle bir direnir ki. Şunu demek zorunda kalırsınız “BU MÜESSES NİZAMI DEVİRMEK GEREK” İşte buna “ÜRETİM DEVRİMİ” denir.
Düşünün, yıllar ve yıllar boyunca, her yıl Türkiye’ye 15 milyar dolarlık mal satmışsınız. Biri gelecek; Türkiye’ye, Türk halkına fayda getirmiyor diyecek. Kurulu düzeni değiştirmeye kalkacak. Her yıl, cebine 15 milyar dolar koyanlar, buna karşı sessiz kalacak. İşte devrim bu demektir. Ancak devrim ne zaman olur. Durduk yerde, hadi kalkıp devrim yapalım, denilerek devrim olmaz. Şartlar artık toplumun önünde engel oluşturup, toplum o engeli yıkmadan hayatiyetini devam ettiremeyecek duruma geldiği zaman devrim olur.
Türkiye bu sürece girmiştir. İşsizlik 10 milyon kişiye ulaşmıştır. Çalışabilecek nüfusun yaklaşık yüzde 30’u işsizdir. Uygulanan kambiyo rejimi, faizler dünyanın en yüksek faizlerinden birini oluşturduğu halde, Amerikan tahvil faizleri nedeniyle döviz kurları yine enflasyonu tetikleyecek durumdadır. ABD, Biden iktidarı ile bizi yaptırımlar, hatta silahlı saldırı tehdidi altında tutmaktadır.
İşte yukarıda saydığım nedenlerden dolayı artık müesses nizam yıkılacaktır. ÜRETİM DEVRİMİ; TRİBÜNLERE SESLENMEK, ORADA HEYECAN YARATMAK İÇİN BULUNAN BİR DEYİM, BİR SLOGAN, BİR HEDEF DEĞİLDİR. DEVRİM BİR ZORUNLULUKTUR. “ÜRETİM DEVRİMİ” BUNUN EKONOMİK BOYUTUDUR. OLACAKTIR. BAŞLAMIŞTIR. GERİ DÖNDÜRÜLEMEYECEKTİR. TARİHİN TEKERLEĞİ, TÜM EZİLEN ULUSLAR İÇİN OLDUĞU GİBİ TÜRKİYE İÇİN DE DÖNMEYE DEVAM EDECEKTİR.