Üretim ve pazarlama

Herhangi bir üretim alanında üretime başlamadan önce dikkate alınması gereken en önemli konulardan biri de "pazar" bulmaktır. Yani ortaya çıkaracağımız ürünü zamanında ve iyi fiyata satmak en önemli konudur. Ürünü satıp para kazanmak bu yönüyle üretmekten çok daha önemlidir aslında.

Tarımda da pazarlama son tahlilde üretimin en önemli aşamasıdır. Tarımsal üretime girmek isteyen ve bu konuda kararsız olan, Ulusal Kanal'da "Üreten Türkiye" programını izleyen bazı vatandaşlarımız bana ulaşıp, "şu kadar dönüm tarlamız ya da bahçemiz var şöyle bir üretim yapmak istiyoruz ne diyorsunuz?" diye soruyorlar.

Yapılması düşünülen bitkisel üretimin, o tarımsal arazide yapılabilmesi için gerekli olan iklimsel ve coğrafi koşulları, kullanılacak gübre ve ilacın belirlenebilmesi için gerekli toprak ve su analizleri gibi hayati konulardan daha önce onlara sorduğum soru şu oluyor: "Ürününüzün pazarı var mı?" Yani "ürettiğini uygun fiyata satabilecek misin?". Satmak ya da satamamak... İşte bütün mesele bu…

ÜRETİCİ KOOPERATİFLERİ

Anadolu'da gezdiğim birçok bölgede pazara doğrudan ulaşabilmeyi başarabilmiş üreticilerimizin, ürününü aracılara ya da tüccara satan üreticilere nispeten daha çok para kazandığına şahit oldum.

Şehirlerde mafyavari oluşumlardan fırsat bulup semt pazarlarına ürün getirmeyi başarabilen ya da üretici pazarlarında halka ulaşabilen üreticilerimiz çarkı çevirebiliyorlar.

Söylemek gerekir ki bunlar her zaman söylediğimiz ve korunması gerekir dediğimiz "küçük" üreticilerdir. Bunların dışında yüksek miktarda üretim yapan, orta ve büyük ölçekli çiftçilerimiz için de aynı gereklilik söz konusudur.

Onların bu ürünleri götürüp semt pazarlarında satması olası değildir fakat aracısız ve doğrudan tüketiciyle buluşabilmeleri de küçük üreticilerde olduğu kadar hayati öneme sahiptir.

İşte bu noktada da büyük üretici kooperatiflerinin oluşturulması gerekliliğini daha önce defalarca anlatmaya çalışmıştık. Bu kooperatiflerin büyük şehirlerin sebze-meyve hallerinde faaliyet gösterebilmeleri, tarımsal üretimde pazarlama sorunu ve gıda enflasyonunun önlenmesi konusuna katkısı çok büyük olur.

Son haftalarda basında ve sosyal medyada karşılaştığım bazı olaylardan dolayı pazarlama konusuna bir daha girmek gereği duydum. Tüccara/aracıya istediği fiyata satamayan üreticinin patatesini tarlada doğrudan halka satmaya çalıştığını, bir ayçiçeği üreticisinin çekirdeğini, şehirde kamyon arkasında vatandaşa ulaştırdığına tanık olduk.

Büyük şehirlerde çiğ sütünü evlere ulaştıran üreticilerimizi zaten tanıyoruz. Sebze ve meyvede de aynı şekilde pazara doğrudan ulaşmaya çalışan üreticilerimizi hepimiz biliyoruz. Yani kısaca üretici kim olursa olsun ürettiğinden kâr elde etmek, tasarruf ve yatırım yapmak için pazara ulaşma çabası içindedir.

İktidarın bir an önce üreticimizin pazarlama sorununu çözmek için gerekli adımı atması gerekir. Bunun için de en başta çiftçi örgütlenmesini ve kooperatifleşmeyi sağlaması gerekir. Fakat ne yazıktır ki "Halkçılığın" en önde gelen unsurlarından biri olan "kooperatifleşme atağı" gibi bir eyleme geçilmiyor.

Çiftçinin pazarlama sorunu piyasa koşulları ve kuralları içinde çözülmeye çalışılıyor. Buradan iktidara sesleniyorum: Devletçiliği ve halkçılığı elden bırakarak üreticinin sorunlarını çözemediniz ve çözemezsiniz!

SUYA HASRET ÇİFTÇİ

Çiftçimiz ürününü satmak için pazara ulaşmaya çabalarken üretirken de suya kavuşmaya çalışır. Çiftçimiz kelimenin tam anlamıyla suya hasrettir. Susuzluktan ürün kaybı yaşar, suya ulaşsa bu kavuşma ona pahalıya mâl olur.

Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanlığı'nın internet sitesinde "Sorularla Tarımsal Üretim Planlaması ve Yeni Destekleme Modeli" başlığıyla bir kitapçık yayımladı. Dileyen okuyucularımız tarımsal üretim planlaması ve yeni destekleme modeli hakkında bilgi almak için aşağıdaki linkten yararlanabilirler*.

Bu kitapçıkla üreticilerin kafasına takılan konulara ışık tutmak istemeleri çok doğru bir adım. Bu kitapçıkta özellikle ilk konu başlığı olan soru çok ilgimi çekti: "Suyu Merkeze Alan Tarımsal Üretim Planlamasının Amacı Nedir?".

Suyu merkeze almak ne kadar önemli bir anlayış. Fakat cevaplar kısmına baktığınızda suyun merkeze alındığıyla ilgili gördüğünüz tek şey iddialı, havalı, klişe kelimeler...

"Verimlilik ve kalitenin artırılması, kaynakların etkin kullanılması, stratejik ürünler, çiftçinin refah düzeyi, kaynakların sürdürülebilir kullanımı, sürdürülebilir ham madde temini vs..."

Su nerede? Tarla ve bahçelerimizde olmadığı gibi burada da yok! Hele iklim değişikliğinin gündemde olduğu, tarımsal kuraklığın daha da can yakıcı hale geleceği belli olan böyle bir dönemde su ile ilgili atılan önemli bir adım hâlâ yok. İktidarın her kademesinde suya yapılan güzellemelerden başka bir şey göremiyoruz.

İKTİDAR ÇÖZÜM ÜRETME YERİDİR

Hatırlatmak isterim ki Ak Parti 22 yıldır iktidarda ve durum tespitinden, sorun dillendirmeden daha fazla şey yapmak zorunda. İktidar laf üretme değil çözüm üretme yeridir. Sulama projelerinin tamamlanması için gerekli maddi kaynak ülkemizde mevcuttur.

Bunu başarabilmenin ön koşulu kaynakları israfa, ranta, faize, hırsıza, uğursuza, vurguncuya değil üretime ayırmak amacını taşımaktır. Bir de İttihat ve Terakki ile Mustafa Kemal'in askerleriyle, laiklikle ve Atatürk Devrimleri ile uğraşmak yerine üretime ve bu üretimin hakça paylaşımına odaklanmak gerekir. Halk iktidardan bunu beklemektedir.

Bakanlığın hazırladığı bu kitapçığa şu soruyu da ben eklemek isterim: "Türkiye'de yapımına başlanmış fakat halen bitirilmemiş tarımsal sulama projeleri ne durumdadır? Türk Tarımının en büyük sorunu olan tarımsal sulama sorunu tam olarak ne zaman çözülecek?"

*https://www.tarimorman.gov.tr/Belgeler/Paylasim/Sorularla_Tarimsal_Uretim_Planlamasi.pdf