Utanç listesi!

Ülkemiz futbol açısından tam anlamıyla bir cennet. Yabancılar gelmek için can atıyorlar. Kimse bilgisayar tuşuna basıp, Türkiye’de bu konuda ne olup bittiğini, teknik adamların dramlarını izlemiyor. Eğer izleseler, Türkiye’ye gelmek akıllarından bile geçmez. Ne var ki onlara sağlanan olanaklar ve ödenen paraların yüksekliği her zaman cazip gelmiştir. Bu şimdi mi böyle. Tabii ki hayır. Yıllardan beri yerleşmiş bir alışkanlık var. Bu alışkanlıktan da vazgeçilemiyor. Şöyle bir hafızamızı yoklarsak, hatırımızda kalan teknik adamları sayalım:  

Prayer: İngiliz.. Molnar: Macar.. Sceelli: Macar.. Molley İngiliz.. Didi: Brezilyalı.. Stankovic: Yugoslavyalı Gegic: Yugoslavyalı.. Cernai: Macar.. Veselinovic: Yugoslavyalı.. Aragones: İspanyol.. Teaşka: Romanyalı Rausch: Alman.. Parreira: Brezilyalı.. Zico: Brezilyalı.. Lazaroni: Brezilyalı.. Löw: Alman 

Ülkeler çeşitli, teknik adamlar çeşitli ama sonuç aynı. Bu teknik adamlar dünyanın sayılı teknik direktörleridir. Başarılarını zaman zaman dile getirmiştim. Tekrar sıralamak istemiyorum. Sizler zaten bir çoğunu biliyorsunuz. Dramı yaşayan bu insanlar ülkelerine dönerken isimlerinin önüne konulan sıfatları da sıralamak istemiyorum. Yakıştırılan bu sıfatlar bırakın onların onurlarını, hepimizin onurunu kıracak biçimde. Aslında bunları biz de biliyoruz yabancılar da. İşin tuhafı, Türkiye’deki durumu bile bile gelmek için insanın kafasız olması gerek ama daha önce de söylediğim gibi para her şeye kadir. Ne onlar akıllanıyor ne de biz.  

Şimdi de çok iyi tanımadığımız, sadece basından öğrendiğimiz yeni bir isim geldi şimdi gündeme. Vitor Pereira isimli Portekizli bir teknik adam. Sanırım Türkiye’den başka büyük para verecek ülke bulamamış dünyada. Şimdi umudumuz onda. Aslında yıllardır sürdürülen yanlışlığı yeni bir yanlışla onarmaya çalışıyoruz. Ne oluyorsa Türkiye’nin dövizlerine oluyor. Bırakın 15 seneyi bu güne gelin. Futbolculara ödenen para neredeyse Türkiye’nin bütçesi kadar. Ne kazandık şimdiye kadar futbol adına? Kocaman bir hiç. Boşuna harcanan paralar. “Hiç mi yabancı antrenör getirmeyelim? Mademki profesyonelsin içeriden de dışarıdan da adam getireceksin” deniyor. Profesyonellik tanımı da ardına sığınılan bir kavram oldu Türkiye’de. Her şey profesyonellik! adına yapılıyor. İyi güzel de bunun da bir ölçüsü olmalı. O profesyonelliği Türkiye’de yetiştirilecek teknik adam ya da futbolcu için kullansanız ya. Profesyonelce davranmak için mutlaka yabancı para israfı yaparak, yabancı teknik adam ya da futbolcu getirmek mi gerekir? Nüfus yoğunluğunun bu kadar çok olduğu bir ülkede futbol adına insan kaynağı açısından kendi kendine yetememek de büyük başarıdır doğrusu! 

Türkiye’de adam yetiştireceksin diyoruz ama spor kulüplerini Türkiye’nin genel durumundan soyutlayamıyoruz. Şöyle ya da böyle yapın bile diyemiyoruz. Deveye sorulan soru misali “Neden boynun eğri demişler, nerem doğru ki” demiş. İnşallah yeni gelen antrenör, bizim bu düşündüğümüz gibi olmaz da bizi yanıltır. Her yeni gelen teknik adama yaptığımız gibi bu yeni teknik adamımıza da başarı ve şans diliyoruz.  

AĞZINI EN GENİŞ AÇAN BÜYÜK FUTBOLCUDUR! 

Milli takımımız Kazakistan’ı Arda’nın son dakikalarda attığı golle 1-0 yendi. Bu nedenle de Dünya Kupasında kendi grubunda 3. duruma geçti. Umutlandık. Aslında zaten umut bizim ekmeğimiz değil mi? İzlediğim kadarı ile Kazak takımı genç ve deneyimsiz oyunculardan kurulmuştu ama oynadıkları futbol bizimkilerden aşağı değildi. Bu galibiyete ne yalan söyleyeyim pek sevinemedim. Bu takımı,bizim lig takımlarımızın hepsi yener. Oynanan futbola baktığımızda milli takımımızda 2008’den bu yana pek bir fark yok gibi. Sıradan bir futbol oynadılar. Ancak, Arda Turan’ın golü klastı. Avrupa’da oynayan futbolcuya da böyle şık bir gol yakışırdı. Basınımızda Arda’dan dünya çapında futbolcu diye bahsedilmesini de garipsedim doğrusu. Eğer Arda dünya çapında ise Messi ile Ronaldo dünyanın neresinde acaba? Basın istediğini göklere çıkartıyor. İstemediklerini ise yerin dibine indiriyor.. Maksimum ve minimumlarla uğraşıyor.  

Dünyada olduğu gibi Arda’da da değişiklikler var. Ticani sakalı ve gol attığında ağzını Bilecik tüneli gibi açarak sevinç gösterisinde bulunması. Ne kadar çok ağzınızı açarsanız o kadar büyük futbolcu oluyorsunuz. O da aynaya bakmış, büyük olduğunu görmüş! ve ağzını alabildiğince açmış. İşte işin en kötü tarafı bu. Arda severler, Arda’yı eleştirenlere karşı “Arda’yı kıskanıyorlar” diyorlar ama bu çok düşük düzeyde bir değerlendirme. 

Fatih Terim’e gelince o da aynaya bakmış. O da kendini çok büyük görmüş. Her ikisinin de afrasından tafrasından geçilmiyor. Niyedir bilinmez. Ne var ki Türk Milli takımı sıradan Avrupa milli takımlarını bile yenmekte zorlanıyor. Ama bir Dr. Fatih’in yıllardır aldığı maaşı bir değerlendirin. Sanırım ekonomik yönden doğuda yatırım yapılsa bu gün bambaşka bir doğu olurdu.  

Gerçek şu ki, tabii Fatih de takımına bir şeyler vermiş olabilir. Sıradan bir milli takım olmuş. Herkes milli takımı seviyor tabii ama gerçeği söylemek de hakkımız. Tersini söyleyenler vatan haini olurlar. 

UCUZ TRANSFER F.BAHÇE’NİN ŞANINA YAKIŞMAZ 

Havalar pek sıcak değil ama futbolda teknik direktör ve futbol transferi çok sıcak. Fenerbahçe liglerde olmasa da çoğu kez transferde şampiyondur. Bu konudaki rekoru da kolay kolay kırılmaz. Bu yıl da bir hayli hızlı gidiyor. Bursa’dan Fernando ile Danimarka’dan orta saha oyuncusu için görüşüldüğünden söz ediliyor. Antrenörümüz ve teknik direktörümüz de Portekiz’den. Transfer ücretleri olarak ne ödeyecek? Bilemeyiz. Çünkü sırdır. Ser verilir bu sır verilmez. Kulübün borcu çok. Bu değirmenin suyu nereden geliyor? Sanırım borç yine borç ile ödenecek. Eskiler; “Borç yiğidin kamçısıdır” demişler. İşte o misal... Fenerbahçe’nin alışkanlığıdır pahalı transfer yapmak. Aksi durum yakışmaz Fenerbahçe’ye. Yapılan transferler konusunda; “Pahalı futbolculara büyük rakamlar vermek bir yatırımdır. Satarken daha fazlaya satarız” mantığını güderler ama hiçbir zaman bu gerçekleşmez. Baliç ve Okocha’nın satışı bunu sağladı ve kulüp de bundan yararlandı. Alan memnun, satan memnun kaldı. Bir başka örneği daha var mı? Bilemiyorum. 

Duyduğumuza göre; Aziz Yıldırım, bu sezondaki transferlere karışmayacağını, hatta sezon esnasında da takıma müdahale etmeyeceğini söylemiş. Terraneo ve Pereira bu sezon transfer çalışmalarını sürdürecekmiş. Aslında, futbol takımının başarısından ya da başarısızlığından sorumlu olanlar yönetim tarafından görevlendirilen teknik adamlar olmadır her zaman. Kulüp başkanları ise vizyonu geniş tutarak daha büyük boyutlu konularla ilgilenen bir karar mekanizmasının başı olmalıdır. Doğrusunu isterseniz,şimdiye kadar da olması gereken buydu. Özlenen bir durum. Nihayet doğruyu bulduk gibi geliyor.