Üyesi ve gücü az sendikalar

Demokratik düzenin olmazsa olmazı özgür sendikalardır. Sendikaların, özellikle işçi sendikalarının, demokrasiye işlev kazandırmak için özgür olmaları yanında sayılarının az ama üye sayısının çok olması önemlidir. Ülkemizde ilk sendikalar yasasının çıktığı 1947 yılından bu yana sendikaların ülkenin sosyal ve siyasal yaşamı üzerinde yeterince etkili olamadığından yakınır dururuz. Bunun temel nedenlerinden birisi işçilerin ve sendikalarının ortak bir siyasal iradeden yoksun oluşu ise diğer nedeni de işçi sendikalarının çok parçalı ve üyesinin az oluşundandır. Çalışma Bakanlığı’nın yayınladığı 2013 yılı Temmuz ayı istatistiklerine göre ülkemizde toplam işçi sayısı 11.628.806’dır. Bunların 1.032.166’sı 108 sendikaya üye olarak gözükmektedir.

Sendika üye sayısını nasıl belirlemeliyiz?

Bakanlığın verilerinin yanıltıcı olduğu kanısındayız. Bir ülkede sendikalı işçi sayısını belirlemenin en sağlıklı yöntemi o ülkede yapılan toplusözleşme sayısını ve bu sözleşmelerin kaç sendikalı işçiyi kapsadığını belirlemektir. Yasaya göre işçi sendikaları bağıtladıkları toplusözleşmeleri Bakanlığa göndermek zorunda olduğundan sendika üye sayısını gerçek olarak bu sözleşmelerin kapsadığı işçiler belirleyecektir.

İşveren Konfederasyonu’nun yayınladığı İşveren Dergisi her sayısında çalışma yaşamına ilişkin istatistikî bilgiler de yayınlar. Bunlar arasında en önemlisi Çalışma Bakanlığı’nın verilerine göre yayınladığı yıllar itibarı ile bağıtlanan sözleşmeler, bunların kapsadığı işçi ve işyeri sayısı, yapılan grevler ve lokavtların sayısıdır.

İşveren Dergisi’nin verdiği son sayıları değerlendirerek doğru üye sayısına ulaşabiliriz. Sözleşmelerin genelde iki yıllık olarak bağıtlandığı varsayımından hareketle Bakanlık kayıtlarında var olan 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin toplu veriler şöyledir: 20,778 işyerinde 3452 toplusözleşme imzalanmış ve bu sözleşmelerin kapsadığı sendikalı işçi sayısı 657,271 dir. 2013 için bu sayısının fazlaca değişeceğini sanmıyoruz. Gene Bakanlığın istihdam verilerine göre ülkemizde 2012 yılı Ocak ayında ücretli ve yevmiyeli olarak 14,887 milyon ve kayıt dışında da 3,261 milyon toplam olarak 18,188 milyon işçi çalışmaktadır. Sadece kayıt içi çalışanlara orantılarsak işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 4.41 olarak ortaya çıkmaktadır. Öyleyse Bakanlığın Temmuz ayı istatistikleri yanıltıcıdır doğru sayı ise toplusözleşmelerin kapsadığı işçi sayısıdır.

Sendikalı üye sayısı nasıl artar?

Ülkemizde işçi sendikalarının sayısını arttırabilmek için sendika yöneticilerinin vizyonların değişmesi önkoşuldur. Sendikalar endüstriyel yaşamın nabzını tutmak, sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeleri yakından izlemek, çok okumak, bilişim alanındaki gelişmelerden yararlanmak zorundadırlar. Artık ücret sendikacılığı çağı kapanmış ve sosyal sendikacılık çağı başlamıştır. İşçiler çalışma koşullarının iyileştirilmesi yanında yaşamlarında sosyal zenginlikler istemektedir. Çalışma güvencesi yanında gelecek güvencesi aramaktadır. Bu konuda sendikalar toplusözleşme metinlerine özel ihtiyarlık sigorta (pension plan) hükümlerini monte etmenin yolunu açabilir ve bunu sendikalı olmayan işçilere de duyurabilirse sendikaların çekim gücü artacaktır. Sendikalar facebook, twitter, e-posta gibi sosyal medyadan yoğun olarak yararlanmalı ve üyelerine, üye olmayanlara bu yollardan ulaşmaya çalışmalıdır. İşverenlerin kullandığı reklâm aracından sendikalar neden yararlanmasın? Gazetelere, radyo ve televizyonlara, billboardlara reklam vermeyi önleyen bir yasak olmadığına göre sendikalar bu yolu sıkça kullanmalı ve sendikanın yararlarını sendikasız işçilere anlatmalıdır.

İşçi sendikası yöneticileri tembel!

Sendikacılık zor iştir. Sürekli çalışma, sürekli kendini yenilemeyi gerektirir. Sendikacılık yan gelip yatma yeri değildir. Yöneticiler toplumda yerleşik “sendika ağalığı” anlayışını yok etmek için çalışkan, üretken, sürekli işçinin yanında olduklarını kanıtlamalıdırlar. İşçinin, toplumun ve gelişmelerin nabzını tutamayan sendikacılık işte bugün olduğu gibi etkisiz, güçsüz dizüstü sendikacılığı yapar ve her şeyi siyasal iktidardan bekler. Bugünkü sendikacılık işçi hareketine yakışmıyor. Sendika yöneticileri zincirlerini kırmalı ve özgür sendika yöneticileri, siyasetin önünde diz çöküp eğilmeyen özgür sendikalar yaratmalıdırlar. Yapamayacaklarsa, yapamıyorlarsa görevlerinden hemen ayrılıp yerlerini gençlere bırakmalıdırlar.